Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı, 1937'de besteci Muzaffer Sarısözen'in zor şartlarda köyleri gezerek yaptığı derleme çalışmalarının izini sürdü ve 6 binin üzerinde türkü kaydının dijital kopyalarını kullanıma hazır hale getirdi.
Haber Giriş Tarihi: 29.11.2024 12:01
Haber Güncellenme Tarihi: 29.11.2024 12:02
Kaynak:
AA
Ankara Devlet Konservatuvarı Müzik Bilimleri Bölümleri Müzik Teorileri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cenk Güray, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Musiki Muallim Mektebi ismiyle 1924'te Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifiyle kurulan, 1936'da Ankara Devlet Konservatuvarı ismini alan okulun, sanat camiasının, sanat üreticilerinin, müzik araştırmacılarının içinden yetiştiği bir kurum olduğunu belirtti.
Cenk Güray, şöyle konuştu:
"Sanat, gelenek, kültür değişken yapılar. Bu yapılar, toplumun içinde olduğu şartlara göre değişkenlik göstermezse tamamıyla kaybolma riski taşırlar. Atatürk ve Cumhuriyeti'nin kurucu kadrosu, bunu fark ettiğinden geleneğin kendini güncelleyebilme şartlarını çok ideal bir biçimde tesis etmeye çalışıyorlar ve hem Anadolu kültür değerlerini hem de dünyanın bütün müzik ve sanat kültürlerine dair değerleri bir şekilde toplumla buluşturmayı amaçlıyorlar. Konservatuvar tamamıyla böyle bir amaçla eğitim öğretim hayatına başlıyor."
Sivas'ta öğretmenlik yapan ve daha önce İstanbul Konservatuvarında keman eğitimi de alan, geleneksel ve dünya müzik kültürüne vakıf olan Muzaffer Sarısözen'in isminin Atatürk'e Ahmet Kutsi Tecer tarafından konservatuvarda Anadolu kültürüne ilişkin çalışmalar yapmak üzere sunulduğunu anlatan Cenk Güray, 1937'de Sarısözen'in Konservatuvarın "Folklor Arşiv Şefi" olarak atandığını ifade etti.
"Sarısözen, Anadolu'da kültürel çeşitlilik, bütünlük adına ne varsa hepsini tespit etmeye çalıştı"
Cenk Güray, "Türk Beşleri" olarak bilinen isimlerden Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses, Halil Bedii Yönetken ve Mahmut Ragıp Gazimihal gibi önemli kültür insanlarının ve teknisyen Rıza Yetişen'in de derleme faaliyetine katkı sağladıklarını söyledi.
Sarısözen'in ilk gezilerinde bu isimlerin hemen hemen hepsinin bir arada görüldüğünü belirten Prof. Dr. Güray, şunları kaydetti:
"1937'den 1952'ye kadar bütün Anadolu ayrıntılı şekilde dolaşılıyor. Süleyman Şenel hocanın aktardığı notlarından 8-9 bin arası türkü değerleniyor. 6 bin 381 kayıt parçası var, bu kayıtlar içerisinde 2, 3 kayıt olanlar daha fazla. Aynı sayıda derleme fişi ile bu kayıtlar tespit edilmiş oluyor, bu eser kimden alındı, hangi tarihte nerede kaydedildi gibi ayrıntılar bu fişler de mevcut. Sarısözen Hoca, çalınan bağlamanın perde sisteminden tutun da, söyleyen kişinin ses özelliklerine kadar her şeyi not alıyor ve çok titiz bir folklorist olarak çalışıyor. Bu arada aynı sıklıkla bu arşivle ilgili dedikodular çıktı, bunların çoğunun yersiz olduğunu burada tekrar açıklamak lazım. Mesela 'Türkçe dışındaki dillerdeki kayıtlar atıldı, yakıldı' gibi. Türkçe dışındaki pek çok dilde, Kürtçe, Ermenice ve Süryanice dillerindeki eserlerin hepsi arşivde duruyor. Muzaffer Sarısözen Hoca, bunları kayıtlara almış ve olabildiğince yazmaya da çalışmış."
Sarısözen'in Anadolu'da kültürel çeşitlilik, bütünlük adına ne varsa hepsini tespit etmeye çalıştığını aktaran Güray, "Arabalar olmadığında, gerektiğinde eşeklerin yardımıyla cihazlar taşınarak zorluklarla eserler mum plaklara kayıt edilmiş. Bu derleme sürecinde, Sarısözen'in sıklıkla dile getirdiği 'türkülerden bir vatan' ve bunun Cumhuriyet'in kendine vatan olarak belirlediği alanın tanınması ve bu sahiplenmenin türküler aracılığıyla daha güçlü hale getirilmesi amacı var." dedi.
"Arşivdeki eserlerin hepsi çok kıymetli"
Cenk Güray, Sarısözen'in 1952'de ani vefatından sonra derleme çalışmalarının aralıklarla devam ettiğini, merhum Muammer Sun'un da ek olarak başka derleme çalışmalarını yürüttüğünü bildirdi. Güray, sonrasında kurulan Müzikoloji Anabilim Dalı hocaları ve öğrencilerinin de bu arşive sahip çıktığını söyledi.
Prof. Dr. Türev Berki ve Prof. Dr. Ayten Kaplan'ın önderliği ile tekrar arşive eğilmeye başlandığını belirten Cenk Güray, mum plakların dijitalleştirilmesi ve daha önce yapılan dijitalleştirmeye dair bulguların konservatuvarda birleştirilmesi çalışmalarının yapıldığını aktardı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
"6 bin türkü" tek bir arşivde buluştu
Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı, 1937'de besteci Muzaffer Sarısözen'in zor şartlarda köyleri gezerek yaptığı derleme çalışmalarının izini sürdü ve 6 binin üzerinde türkü kaydının dijital kopyalarını kullanıma hazır hale getirdi.
Ankara Devlet Konservatuvarı Müzik Bilimleri Bölümleri Müzik Teorileri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cenk Güray, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Musiki Muallim Mektebi ismiyle 1924'te Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifiyle kurulan, 1936'da Ankara Devlet Konservatuvarı ismini alan okulun, sanat camiasının, sanat üreticilerinin, müzik araştırmacılarının içinden yetiştiği bir kurum olduğunu belirtti.
Cenk Güray, şöyle konuştu:
"Sanat, gelenek, kültür değişken yapılar. Bu yapılar, toplumun içinde olduğu şartlara göre değişkenlik göstermezse tamamıyla kaybolma riski taşırlar. Atatürk ve Cumhuriyeti'nin kurucu kadrosu, bunu fark ettiğinden geleneğin kendini güncelleyebilme şartlarını çok ideal bir biçimde tesis etmeye çalışıyorlar ve hem Anadolu kültür değerlerini hem de dünyanın bütün müzik ve sanat kültürlerine dair değerleri bir şekilde toplumla buluşturmayı amaçlıyorlar. Konservatuvar tamamıyla böyle bir amaçla eğitim öğretim hayatına başlıyor."
Sivas'ta öğretmenlik yapan ve daha önce İstanbul Konservatuvarında keman eğitimi de alan, geleneksel ve dünya müzik kültürüne vakıf olan Muzaffer Sarısözen'in isminin Atatürk'e Ahmet Kutsi Tecer tarafından konservatuvarda Anadolu kültürüne ilişkin çalışmalar yapmak üzere sunulduğunu anlatan Cenk Güray, 1937'de Sarısözen'in Konservatuvarın "Folklor Arşiv Şefi" olarak atandığını ifade etti.
"Sarısözen, Anadolu'da kültürel çeşitlilik, bütünlük adına ne varsa hepsini tespit etmeye çalıştı"
Cenk Güray, "Türk Beşleri" olarak bilinen isimlerden Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses, Halil Bedii Yönetken ve Mahmut Ragıp Gazimihal gibi önemli kültür insanlarının ve teknisyen Rıza Yetişen'in de derleme faaliyetine katkı sağladıklarını söyledi.
Sarısözen'in ilk gezilerinde bu isimlerin hemen hemen hepsinin bir arada görüldüğünü belirten Prof. Dr. Güray, şunları kaydetti:
"1937'den 1952'ye kadar bütün Anadolu ayrıntılı şekilde dolaşılıyor. Süleyman Şenel hocanın aktardığı notlarından 8-9 bin arası türkü değerleniyor. 6 bin 381 kayıt parçası var, bu kayıtlar içerisinde 2, 3 kayıt olanlar daha fazla. Aynı sayıda derleme fişi ile bu kayıtlar tespit edilmiş oluyor, bu eser kimden alındı, hangi tarihte nerede kaydedildi gibi ayrıntılar bu fişler de mevcut. Sarısözen Hoca, çalınan bağlamanın perde sisteminden tutun da, söyleyen kişinin ses özelliklerine kadar her şeyi not alıyor ve çok titiz bir folklorist olarak çalışıyor. Bu arada aynı sıklıkla bu arşivle ilgili dedikodular çıktı, bunların çoğunun yersiz olduğunu burada tekrar açıklamak lazım. Mesela 'Türkçe dışındaki dillerdeki kayıtlar atıldı, yakıldı' gibi. Türkçe dışındaki pek çok dilde, Kürtçe, Ermenice ve Süryanice dillerindeki eserlerin hepsi arşivde duruyor. Muzaffer Sarısözen Hoca, bunları kayıtlara almış ve olabildiğince yazmaya da çalışmış."
Sarısözen'in Anadolu'da kültürel çeşitlilik, bütünlük adına ne varsa hepsini tespit etmeye çalıştığını aktaran Güray, "Arabalar olmadığında, gerektiğinde eşeklerin yardımıyla cihazlar taşınarak zorluklarla eserler mum plaklara kayıt edilmiş. Bu derleme sürecinde, Sarısözen'in sıklıkla dile getirdiği 'türkülerden bir vatan' ve bunun Cumhuriyet'in kendine vatan olarak belirlediği alanın tanınması ve bu sahiplenmenin türküler aracılığıyla daha güçlü hale getirilmesi amacı var." dedi.
"Arşivdeki eserlerin hepsi çok kıymetli"
Cenk Güray, Sarısözen'in 1952'de ani vefatından sonra derleme çalışmalarının aralıklarla devam ettiğini, merhum Muammer Sun'un da ek olarak başka derleme çalışmalarını yürüttüğünü bildirdi. Güray, sonrasında kurulan Müzikoloji Anabilim Dalı hocaları ve öğrencilerinin de bu arşive sahip çıktığını söyledi.
Prof. Dr. Türev Berki ve Prof. Dr. Ayten Kaplan'ın önderliği ile tekrar arşive eğilmeye başlandığını belirten Cenk Güray, mum plakların dijitalleştirilmesi ve daha önce yapılan dijitalleştirmeye dair bulguların konservatuvarda birleştirilmesi çalışmalarının yapıldığını aktardı.
Kaynak: AA
En Çok Okunan Haberler