TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Tbmm

haberingundemi.com.tr - Tbmm haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tbmm haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Haber

"Kırmızı Kitap"ın güncellenmesinde sona gelindi

Devletin "gizli anayasası" olarak nitelendirilen ve kamuoyunda "Kırmızı Kitap" olarak adlandırılan Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi'nin güncellenmesi çalışmalarında sona gelindi. Kitabın güncellenmesine yönelik, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nde ay başında "gizli" nitelikte bir toplantı gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatı üzerine, Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi'nin güncellenmesi için Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği harekete geçmişti. Gizliliği nedeniyle kamuoyunda "Kırmızı Kitap" olarak da anılan belgenin güncellenmesi için bu yılın ilk aylarında bakanlıklardan ve ilgili kuruluşlardan görüşler istenmeye başlanmıştı. Bakanlıklar ve ilgili kuruluşlardan toplanan bilgiler kapsamında çalışmalar yapıldı. Yapılan çalışmaların tamamlanması için Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nde bu ayın başında "gizli" nitelikte bir toplantı yapıldı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda "Kırmızı Kitap" üzerinde yapılması planlanan düzenlemeler detaylı olarak ele alındı. Katılımcıların cep telefonları ve akıllı saatlerinin alınmadığı, güvenlik önlemlerinin üst düzeyde olduğu toplantının ardından kitabın güncellenmesi çalışmalarında sona gelindi. Çalışmaların ardından konunun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında yapılacak ilk Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ele alınması bekleniyor. Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi, içeriği itibarıyla devletin iç ve dış tehdit algılamalarını madde madde ortaya koyan bir belge niteliğini taşıyor. Belge, tehditteki değişikliklere göre belirli aralıklarla Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında güncelleniyor. Son güncelleme Eylül 2019'da yapıldı Milli güvenliğin sağlanması ve milli hedeflere ulaşılması amacıyla Milli Güvenlik Kurulu'nun belirlediği görüşler dahilinde iç, dış ve savunma hareket tarzlarına ait esasları kapsayan Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi son olarak 30 Eylül 2019'da Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ele alınmıştı. Toplantı sonrası yapılan açıklamada konuyla ilgili "Ülkemizde, bölgemizde ve dünyada meydana gelen gelişmelerin milli güvenliğimize yönelik tesirlerinin tüm yönleriyle değerlendirilmesi suretiyle hazırlanan Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi görüşülmüş ve uygun bulunmuştur." ifadesine yer verilmişti. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz Öte yandan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz TBMM Genel Kurulunda, Cumhurbaşkanlığının 2025 yılı bütçesinin görüşmelerinde soru üzerine bu konuya ilişkin açıklamalarda bulundu. Milli Güvenlik Siyaseti Belgesini çok kapsamlı, çok nitelikli bir belge olarak nitelendiren Yılmaz, "Bunu Milli Güvenlik Kurulumuzun kararıyla resmileştireceğiz. Muhtemelen önümüzdeki Milli Güvenlik Kurulu'nda bu belge tartışılarak resmileşmiş olacak ve kurumlarımızın yapacağı çalışmalara yön vermiş olacak. 2025 yılında yeni Milli Güvenlik Siyaseti Belgemizin hayata geçmesini bekliyoruz." dedi.

Genel Kurul'da bütçe maratonu 9 Aralık'ta başlayacak Haber

Genel Kurul'da bütçe maratonu 9 Aralık'ta başlayacak

Genel Kurulda, 2025 yılı bütçesinin görüşmelerine 9 Aralık Pazartesi günü başlanacak. Takvime göre, bütçe görüşmeleri kesintisiz 12 gün devam edecek. Genel Kurul, bütçe görüşmeleri için cumartesi ve pazar günleri dahil aralıksız toplanarak günlük programını tamamlayıncaya kadar çalışacak. Bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler, 9 Aralık Pazartesi yapılacak. Kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesapları üzerindeki müzakereler 8 turda ele alınacak. Görüşme takvimi TBMM Genel Kurulunda, 2025 yılı bütçesine ilişkin görüşme takvimi şöyle: 9 Aralık Pazartesi: Bütçenin tümü. 10 Aralık Salı: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Kamu Denetçiliği Kurumu, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi, Hakimler ve Savcılar Kurulu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Kişisel Verileri Koruma Kurumu, Avrupa Birliği Başkanlığı, Türk Akreditasyon Kurumu. 11 Aralık Çarşamba: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Nükleer Düzenleme Kurumu, Karayolları Genel Müdürlüğü, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı. 12 Aralık Perşembe: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, İklim Değişikliği Başkanlığı, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Patent ve Marka Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi, Türkiye Uzay Ajansı, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı. 13 Aralık Cuma: Milli Savunma Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, Kapadokya Alan Başkanlığı, Uludağ Alan Başkanlığı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu. 14 Aralık Cumartesi: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Göç İdaresi Başkanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Su Enstitüsü. 15 Aralık Pazar: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı, Yükseköğretim Kalite Kurulu ile 127 üniversite. 16 Aralık Pazartesi: Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Helal Akreditasyon Kurumu, Rekabet Kurumu, Gelir İdaresi Başkanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Kamu İhale Kurumu, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu. 17 Aralık Salı: Cumhurbaşkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Diyanet İşleri Başkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı, İletişim Başkanlığı, Savunma Sanayi Başkanlığı. Aynı gün 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin 2 maddesi, 18 Aralık Çarşamba 9 maddesi, 19 Aralık Perşembe 3 maddesi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin 6 maddesi görüşülecek. 20 Aralık'ta tamamlanacak Meclisin bütçe maratonu, 20 Aralık Cuma günü bütçenin tümü üzerinde yapılacak konuşmalarla ve oylamayla tamamlanacak. Bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerde yürütme adına yapılacak sunuş konuşması süreye tabi tutulmayacak, gruplar ve hükümet adına turlardaki konuşma süreleri ise 70'er dakika olacak.

TBMM, Genel Sağlık Sigortası'na yönelik teklifi görüşecek Haber

TBMM, Genel Sağlık Sigortası'na yönelik teklifi görüşecek

Haftalık çalışmasına 3 Aralık'ta başlayacak Genel Kurul, kentsel dönüşüm, yapı denetim ve güneş enerji santrallerine ilişkin düzenlemeler içeren Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam edecek. Teklife göre, köyde ikamet eden ve köy nüfusuna kayıtlı olup evi bulunmayan ihtiyaç sahiplerine satılan taşınmazlar üzerinde çeşitli nedenlerle bina yapmayanlara ya da taksitlerini ödemeyen hak sahiplerine 31 Aralık 2028'e kadar ek süre tanınacak. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak daimi veya geçici bütün izinsiz yapılar ve varsa çevreleyen tel örgü, çit, duvar gibi yapılar da dahil inşa sırasında olsun veya iskan edilmiş bulunsun, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, belediyeler veya il özel idarelerince yıkım kararı alınabilecek. Özel bütçe kapsamındaki Kentsel Dönüşüm Başkanlığına yapılan arsa ve arazi teslimleri, katma değer vergisinden istisna tutulacak. Güneş ve rüzgar enerjisi santralleri, Yapı Denetimi Hakkında Kanun'un kapsamı dışında olacak. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, bir ilde faaliyet gösterebilecek yapı denetim kuruluşu sayısını belirleyecek. Yapı denetim kuruluşu hakkında idari müeyyidelerden bir veya birden fazla ceza verilmesi gerekmesi halinde uygulanacak idari para cezası tutarı 50 bin liradan az olmayacak. Yapı denetim veya laboratuvar kuruluşunun yeni iş almaktan men cezası uygulanmasını gerektiren veya görevini kötüye kullanan ortakları, yöneticileri, mimar ve mühendisleri ve diğer teknik personeliyle laboratuvar görevlileri 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak. Türkiye Çevre Ajansı, faaliyetlerini gerçekleştirmek için şirketler kurabilecek ve şirketlere ortak olabilecek. Genel Sağlık Sigortası'na yönelik teklif Bu teklifin ardından Genel Kurul, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmelerine başlayacak. Teklife göre, yabancılara sunulan hizmetler, mesai dışında sunulan geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları ile özel amaçlı raporlardan Bakanlıkça belirlenenler hariç olmak üzere aile hekimliği hizmetleri ücretsiz olacak. Daha fazla klinik araştırma yapılmasına yönelik düzenlemeye gidilecek. Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi için katılım payı 20 lira olacak. Özel sektör işverenlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) ödeyecekleri malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi için sağlanan 5 puanlık sigorta prim indirimi 4 puan olarak uygulanacak. 1 Ocak 2015 öncesine ait ödenmemiş Genel Sağlık Sigortası primleri ile fer'i alacaklarının tahsilinden vazgeçilecek. İmalat sektöründeki iş yerlerine yönelik malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası priminden sağlanacak 5 puanlık indirim, 31 Aralık 2026'ya kadar devam edecek, Cumhurbaşkanı, bu süreyi 31 Aralık 2027'ye kadar uzatmaya yetkili olacak. Sigortalılığı 31 Aralık 2008'den önce başlayanlardan çalışma gücü kayıp oranı yüzde 40 ila yüzde 49 olanlar 18 yıl sigortalılık süresi ve 4 bin 100 gün prim ödemeleri, yüzde 50 ila yüzde 59 olanlar 16 yıl sigortalılık süresi ve 3 bin 700 gün prim ödemeleri şartıyla yaşlılık aylığından yararlanacak. Ayrıca Genel Kurulda, Kamu Başdenetçisi seçilen Mehmet Akarca yemin edecek. Komisyon gündemleri İhtisas ve araştırma komisyonları da toplanarak gündemdeki konuları ele alacak. Adalet Bakanlığı yetkilileri, Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonu'nda sunum yapacak. Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda başkanvekili seçilecek. Plan ve Bütçe Komisyonu, AK Parti milletvekillerinin imzasını taşıyan devlet memurlarına ilişkin düzenlemeleri de içeren kanun teklifini görüşecek. Salı ve çarşamba günleri Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerin grup toplantıları yapılacak.

Filistinli kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz Haber

Filistinli kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun (TİHEK) hazırladığı "Filistin'de İnsan Hakları İhlalleri ve Gazze Soykırımı Raporu"nun, TBMM Tören Salonu'ndaki tanıtım programında konuştu. Raporun, İsrail'in Filistin'deki saldırganlığını, yaşanan hak ihlallerini uluslararası hukuk ve insancıl hukuk normları çerçevesinde objektif bir şekilde ortaya koyduğunu ifade eden Tunç, raporun, sadece askeri saldırılarla değil aynı zamanda ekonomik araçlarla da Filistin topraklarında soykırımın gerçekleştirildiğini detaylı şekilde gözler önüne serdiğini vurguladı. Başta Filistin olmak üzere çok sayıda mazlum coğrafyada insan haklarının ayaklar altına alındığına işaret eden Tunç, yaşananlar karşısında insan hakları sözleşmelerinin sadece kağıt üzerinde kaldığını kaydetti. Yılmaz Tunç, "Uluslararası kuruluşların ve mekanizmaların, insanlığın sorunlarını çözmekteki yetersizliğine ve etkisizliğine hepimiz üzülerek şahit oluyoruz. Bugün tüm insanlık, özellikle de Batı dünyası, insan haklarının evrensel olma vasfını teoriden pratiğe geçirememiş, Filistin'deki insanlık sınavını geçememiş, sınıfta kalmıştır." değerlendirmesinde bulundu. Filistin'de zulmün ve gözyaşının hakim olduğuna dikkati çeken Tunç, 14 aydır tüm dünyanın gözleri önünde Gazze'de soykırım yapıldığını dile getirdi. Tunç, saldırılarda çok sayıda kadının ve çocuğun hayatını kaybettiğini anımsatarak, çocuk haklarını, kadın haklarını savunduklarını söyleyenlerin, Filistinli çocuklar, Filistinli kadınlar söz konusu olduğunda çifte standartla davrandığını belirtti. - "İsrail'in vahşi saldırıları en temel insan hakları sözleşmelerine aykırıdır" İsrail'in, bugüne kadar BM tarafından verilen yaklaşık 100 kararın hiçbirine uymadığının altını çizen Tunç, "yerleşimci" adı altında İsrail'in işgal politikasının 100 yıldır sürdüğünü anımsattı. Adalet Bakanı Tunç, konuşmasına şöyle devam etti: "İsrail'in sivilleri hedef alan vahşi saldırıları en temel insan hakları sözleşmelerine, uluslararası insancıl hukuk normlarına ve Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne açıkça aykırıdır. Bu hukuksuz tabloya rağmen, insan hakları ve demokrasi savunuculuğunda sözüm ona öncülüğü kimseye bırakmayan devletler İsrail'in pervasızca insan haklarını ihlal etmesine ses çıkarmamış, bilakis açık şekilde destek vermeyi tercih etmişlerdir. Söz konusu mazlumların hakları olunca uluslararası insancıl hukuk, güç sahipleri tarafından işletilmemekte, rafa kaldırılmaktadır. Tüm bu haksızlıkları engelleme noktasında bugüne kadar etkili bir adım maalesef atılamamıştır. Buna güvenerek daha da vahşileşen bebek katilleri, işledikleri suçların hesabını bir gün mutlaka uluslararası hukuk önünde verecekler ve mahkum olacaklardır. Biz buna yürekten inanıyoruz." Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM), İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama emirlerini, "Filistin'de akan kanın durması ve soykırımın son bulması için gecikmiş ancak olumlu" bir karar olarak nitelendiren Tunç, Roma Statüsü'ne taraf 124 devletin, Netanyahu ve Gallant'ı ülkelerine ayak bastığında tutuklayıp UCM'ye teslim etmelerinin, Filistin davası için samimiyet testi olacağını vurguladı. Tunç, Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) İsrail aleyhine açtığı soykırım davasında verilen ihtiyati tedbir kararlarının bugüne kadar uygulanmadığını aktardı. UAD'deki davaya Türkiye'nin müdahillik için başvuru yaptığını hatırlatan Tunç, "Attığımız bu somut adımın yanı sıra İsrail ile ticaretin kesilmesi ve Filistinli mazlumlara insani yardımda bulunmamız Gazze'deki katliamın karşısında, Filistinli kardeşlerimizin yanında durduğumuzu tüm dünyaya açıkça göstermektedir." dedi. - "İsrailli katiller, savunmasız sivillere kurşun sıkmaktadır" İsrail barbarlığının sadece Filistinli, Gazzeli sivillere yönelik katliamlarla, hak ihlalleriyle sınırlı kalmadığını dünyanın gördüğünü söyleyen Tunç, şunları ifade etti: "Kana doymayan İsrailli katiller, kadınların, çocukların, bebeklerin, hamile kadınların yanı sıra basın mensuplarını, sağlık çalışanlarını, Birleşmiş Milletler görevlilerini ve hatta aktivistleri dahi alçakça hedef almakta, savunmasız sivillere kurşun sıkmaktadır. Ayşenur Ezgi Eygi kızımız, Nablus'ta barışçıl bir protesto eylemi sırasında kasıtlı şekilde başından hedef alınarak şehit edilmiştir. Biz bu olay yaşandığı andan bugüne, Ayşenur kızımızın kanının yerde kalmaması adına elimizden gelen gayreti gösteriyor ve hukuki mücadelemizi sürdürüyoruz." Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında toplanan delillerin Adli Tıp Kurumunca incelendiğini anlatan Tunç, Eygi'nin uzaktan ateş edilerek, sol kulağın arka tarafında bir mermi çekirdeğinin beyine hasar vermesi sebebiyle hayatını kaybettiğinin belirlendiğini bildirdi. Yılmaz Tunç, toplanan delillerin Eygi'ye, planlı şekilde ve doğrudan hedef alınıp ateş açıldığını gösterdiğini belirtti. Filistin ve Türkiye'deki soruşturmalarda adli tıp raporu açıklanmadan ABD Başkanı Joe Biden'ın, olaya ilişkin "Kaza kurşunu' diyerek katliamcıların yanında durmasının, suç ortaklığının açık göstergesi olduğunu vurgulayan Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Topladığımız tüm delilleri, Adli Tıp Kurumumuzca hazırlanan raporları ve bilgileri uluslararası kuruluşlara sunacağız. Bu kapsamda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımızca başlatılan soruşturma devam ediyor. Ayrıca BM Cenevre Ofisi nezdinde Daimi Temsilciliğimiz aracılığıyla Adalet Bakanlığı olarak konuyu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ve Filistin Soruşturma Komisyonunun dikkatine sunduk. Bu kapsamda BM insan hakları mekanizmaları tarafından kurulan Filistin Soruşturma Komisyonu da bu hafta ülkemize geldi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yetkilileriyle görüşmeler yapacak olan Komisyon, cinayetle ilgili ayrıntılı bilgiler alacak ve elde ettikleri bilgileri Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyine sunulmak üzere raporlayacaklar." "Filistinli kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz" Türkiye olarak Filistinlilerin ve Ayşenur Ezgi Eygi'nin haklarını savunmaya devam edeceklerinin altını çizen Tunç, mücadelede asla geri adım atmayacaklarını dile getirdi. Tunç, mevcut insan hakları mekanizmalarının ve sözleşmelerin Filistin'de akan kanın durması, İsrail'in saldırılarının engellenmesi konusunda beklenen caydırıcılığı sağlayamadığına dikkati çekti. Uluslararası toplumun, BM Güvenlik Konseyi gibi gerekli güç ve etkiye sahip kurumların, İsrail'in saldırganlığına son verecek etkili adımları bir an önce atması gerektiğine işaret eden Tunç, şunları kaydetti: "Sayın Cumhurbaşkanımızın her fırsatta ifade ettiği 'Dünya 5'ten büyüktür' ve 'Daha adil bir dünya mümkündür' anlayışına uygun şekilde hareket edilmesi, insanlığa karşı suçların önlenmesi, mazlum coğrafyalarda akan kanın durması ve zulümlerin sona ermesi bakımından bir zorunluluktur. Bu adımlar atılmadığı takdirde, insan hakları evrensel bildirgesi, çifte standarda dayalı koca bir yalan olmaktan kurtulamayacaktır. Biz bugün olduğu gibi bundan sonra da Türkiye olarak üzerimize düşen insani sorumlulukları yerine getirmeye, Filistinli kardeşlerimizin yanında olmaya, onların haklı davasını uluslararası her platformda savunmaya devam edeceğiz. İşte bugün tanıtımını gerçekleştirdiğimiz raporun, Anadolu Ajansı ve TRT tarafından çekilen fotoğraflar ve görüntüler gibi Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı nezdindeki yargılamalarda önemli bir delil olacağına inanıyoruz." "Soykırıma dair şahitlikler kayıt altına alınmıştır" TİHEK Başkanı Muharrem Kılıç ise uluslararası hukukta en ağır insan hakları ihlalinin, soykırım, savaş ve insanlığa karşı suçlar olduğunu hatırlattı. İsrail'in, tüm insan hakları normları, değer ve kurumları yok sayarak dünyanın gözü önünde suç işlediğini vurgulayan Kılıç, insancıl hukukun normlarının da ihlal edildiğini aktardı. Kılıç, 1948'den itibaren İsrail'in, Filistin topraklarında demografik mühendislik yaptığına işaret etti. İsrail'in "aparthed" rejiminin, işgal ve ilhak yoluyla Filistin'i sömürgeleştirmesine, toplu cezalandırmasına tanıklık edildiğini aktaran Kılıç, UCM'nin, Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama emirlerinin umut ışığı olduğunu söyledi. UAD'deki davaya Türkiye'nin müdahillik başvurusu yaptığını anımsatan Kılıç, Türkiye'nin, barış temelinde yapılacak yeni insan hakları siyasetine olan ihtiyacı dile getirdiğini anlattı. Muharrem Kılıç, hazırladıkları raporda, Türkiye'de tedavi gören Filistinlilerle yapılan görüşmelerin de yer aldığını aktararak, şunları paylaştı: "Raporumuzda, tanıkların soykırıma dair şahitlikleri, Soykırımın Önlemesi Sözleşmesi ve Cenevre Sözleşmeleri çerçevesinde hazırlanan sorularla kayıt altına alınmıştır. Bu kayıtlar, Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargılama sürecinde delil teşkil edeceği düşünüldüğünden Uluslararası Ceza Mahkemesi sistemine girilmiştir. Tanıklık ettiğimiz bu ağır insanlık trajedisi, insan haklarının değerler krizine, yapısal kırılganlıklarına ve sistemsel çöküşüne dair vahim tabloyu gözler önüne sermiştir."

NE DEMİŞSEK ARKASINDAYIZ Haber

NE DEMİŞSEK ARKASINDAYIZ

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin konuşmasından satır başları şöyle: Muzaffer olduğu kadar nice haksızlığa uğramış soylu medeniyetin varisleri olarak milli ülkülerimizi müdafaa kararlılığımız aksamamalıdır. En küçük ayrıntı devasa badirelere neden olacaktır. Kudretli olduğumuz dönemlerde ayağımızın altına halı gibi serilen kıtaların, yorgun ve zayıf düştüğümüzde nasıl da iki ucu keskin bıçağa dönüştüğü iyi bilinmekte. Hayat boşluk kaldırmaz tarih ise zafiyet kabul etmez.  ‘Durum ciddi ve kritiktir’  Kırılgan bir devletin zorlu sınamalarda kazasız belasız çıkması kolay değildir. Türkiye'miz sistem sorununu restorasyon hamleleri ile çözmüş cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile taçlandırmıştır. Moral üstünlüğünü de takviye etmiştir.  Nükleer savaş sistemin çöküş alarmıdır. Durum ciddi ve kritiktir. Füzelerin ateşlendiği, nükleer başlıklı füzelerin bekletildiği karanlık görüş açımıza perde çekmiştir. Ne tarafa dönsek kanlı boğuşma sahneleri göze çarpmakta. Uluslararası sistem iflas bayrağını çekmiştir. Dünya ölümcül meydan okumaların sahnesine, kanlı vuruşmaların sahasına dönüşmüştür. Askeri basınçtaki yükseliş patlama seviyesine ulaşmıştır. Şiddetin pek çok varyantı tedavüle çıkmıştır. Türkiye hazır olmalıdır.  Ukrayna Rusya savaşı ile gerilim atmosferinin günden güne mesafe alması, batının Rusya'nın vurulmasına verdiği onay ve Rusya'nın cevabı kabus senaryolarını aktive etmiştir. Putin'in imzaladığı nükleer doktrini Biden'ın Ukrayna'ya verilen izinden sonra onayladığı ortadadır. Dünyanın tamamı korku tünelindedir. Putin'in söylemi 3. dünya savaşı ihtimalini gün ışığına taşımıştır. Geçen yüzyılda yaşanan 2 dünya savaşlarının en ağır sonuçları ile yüzleşen Türk milletidir. Barışı sağlamak, müzakere arayışında olmak stratejik önceliğimiz olmalıdır.  Cumhurbaşkanımızın Putin ile telefon görüşmesi Türkiye'nin ahlaki duruşunun yanında barışsever millet olduğumuzu belgelemiştir. Birilerinin dolduruşuna gelerek maceraya atılmak milli güvenliğimizi riske atacaktır. Kimseden korkumuz yoktur ancak barışı canlı tutmak varken savaş diline müracaat etmek, fason kahramanlık taslamak devlet aklı ile, tarih şuuru ile bağdaşmaz.  Küresel siyaset denklemi yeni baştan kuruluyorken kabuğumuza çekilmemiz bir anlam taşımaz. Sözü dinlenen, ne diyeceği merak edilen bir Türkiye'nin yol haritası yeni baştan çizilen dünyada muhkem bir mevki olmalıdır. Türk ve Türkiye yüzyılı hedeflerini gerçekleştirmeliyiz. Siyasi hüllelerden ne kadar uzaklaşmamız gerekiyorsa o kadar uzağa gitmeliyiz. İnsanımızın arasına duvar örenleri hayatımızdan çekip çıkarmalıyız. Türkiye ve Türk milletinin tarihi mücadelesini onurluca sürdürmeliyiz.  Kürdü Türk'ten ayırmak dünyayı güneş sisteminden ayırmak kadar imkansız ve deli saçmasıdır. Geleceğimiz birdir, el ele verip gönüllerimizi yoğurarak terörü gündemimizden tamamıyla çıkarmalıyız. Kandil'de demlenenler bir karar vermeli. Bölücü örgütlerden yana mı yoksa kader ortaklığından yana mısınız? MHP her sözünün arkasındadır. 22 Ekim tarihinde ne dediysek onun arkasındayız. İmralı ile DEM grubu arasındaki yüz yüze temas olmalıdır. Görüşlerimizden kesinlikle vazgeçmeliyiz. TV'de yuvalanan MHP düşmanlarını, yorumcu müsveddelerini, Halk TV başta olmak üzere medya organlarını ve patronlarını tek tek not aldığımızı, zamanı geldiğinde burunlarından fitil fitil getireceğimizi, tenhadaki özürlerinin kabul edilmeyeceğini duyuruyorum. Asılsız konuşanların, sahibinin sesini aktaranların alınlarını karışlarız.  

İÇ GÜVENLİK  DÜZENLEMELERİ  TBMM’DE KABUL EDİLDİ Haber

İÇ GÜVENLİK DÜZENLEMELERİ TBMM’DE KABUL EDİLDİ

İç güvenlik alanında düzenlemeler içeren Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda değişiklik yapılıyor.  Yasayla Dahiliye Memurları Kanunu'nda yapılan düzenlemeye göre, kaymakam aday adaylarının, yurt içindeki üniversitelerin veya diploma denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış olmak kaydıyla yabancı üniversitelerin en az 4 yıllık lisans eğitimi veren fakültelerinin uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, kamu yönetimi, iktisat, işletme, maliye, finans, ekonometri, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri bölümlerinden veya bu bölümlerden herhangi birinin müfredatında yer alan derslerin en az yüzde 80'ine sahip olan diğer bölümlerden ya da hukuk fakültelerinden mezun olmaları veya üniversitelerin mühendislik fakülteleri ile tarih, sosyoloji, halkla ilişkiler ve tanıtım, psikoloji bölümlerinden veya bu bölümlerden herhangi birinin müfredatında yer alan derslerin en az yüzde 80'ine sahip olan diğer bölümlerden en az 4 yıllık lisans eğitimi yapmış ve uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, kamu yönetimi, hukuk, maliye ve iktisat alanlarında tezli lisansüstü eğitimini tamamlamış olmaları gerekecek.  En az 3 yıl kaymakamlık yapmış olanlardan Cumhurbaşkanınca üst kademe kamu yöneticisi kadrolarına atananlar ile ilgili mevzuatına göre Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kadrolarına, belediye başkanlığı, belediye başkan yardımcılığı, büyükşehir belediyesi teşkilatında genel sekreterlik, büyükşehir belediyesi bağlı kuruluşlarında genel müdürlük kadrolarına seçilen veya atananların bu görevlerdeki hizmet süreleri Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfında geçmiş sayılacak.  Birinci sınıf mülki idare amirlerinin tespiti amacıyla yapılacak inceleme ve değerlendirmeler, her yıl en fazla iki defa İçişleri Bakanlığı tarafından yapılacak.  Birinci sınıf mülki idare amirliği statüsüne yükseltilmeyenler, karar tarihinden sonra yapılacak ilk değerlendirmede tekrar birinci sınıf incelemesine tabi tutulabilecek.  İl valilerinden veya il valiliği yapmış olanlardan İçişleri Bakanlığı merkez teşkilatı ile bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlarında genel müdür kadrosunun dengi kadrolara atananların mali hakları, atandıkları kadrolarda bulunmaları kaydıyla, filli çalışmaya bağlı ödemeler hariç olmak üzere il valisine ait ödeme unsurları esas alınarak verilmeye devam edilecek.  Emniyet Genel Müdürlüğü personelinden kendisine tevdi edilen görevleri cesaret, feragat, kahramanlık veya üstün başarıyla yerine getirenlere, İçişleri Bakanı tarafından "Emniyet Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası", "Emniyet Şeref Madalyası", "Emniyet Üstün Hizmet Madalyası" verilebilecek.  

MECLİS’E YAPILAN  SAYGISIZLIK  KABUL EDİLEMEZ Haber

MECLİS’E YAPILAN SAYGISIZLIK  KABUL EDİLEMEZ

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda yaşanan gerginliğe ilişkin, "Bu görüntülerin Plan Bütçe Komisyonunun girişinde ortaya konulmuş olması, her şeyden evvel Meclisin demokratik işleyişine, Meclisin yasamanın yanında denetleme fonksiyonunun gerçekleştirilmesine yapılan saygısızca bir davranıştır, bunu kabul etmek mümkün değildir." dedi. Kurtulmuş, Mecliste, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın Plan ve Bütçe Komisyonu salonuna girişinde CHP milletvekillerince engellenmeye çalışılmasına ilişkin gazetecilere açıklama yaptı. Bu sabah saatlerinde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu girişinde yaşanan görüntülerin fevkalade üzüntü verici olduğunu ve TBMM'nin mehabetine yakışmadığını belirten Kurtulmuş, şunları söyledi: "TBMM Plan Bütçe Komisyonu, günlerdir Meclisin en önemli fonksiyonlarından birisi olan denetim fonksiyonlarını yerine getirmek için fedakarca bir çalışma yürütüyor. Bu görüntülerin Plan Bütçe Komisyonunun girişinde ortaya konulmuş olması, her şeyden evvel Meclisin demokratik işleyişine, Meclisin yasamanın yanında denetleme fonksiyonunun gerçekleştirilmesine yapılan saygısızca bir davranıştır, bunu kabul etmek mümkün değildir. Ayrıca yine her şeyden evvel, bu kadar büyük fedakarlık içerisinde çalışan Plan Bütçe Komisyonu üyelerine karşı da bir haksızlık olduğu kanaatindeyim." TBMM'nin, her türlü fikrin konuşulabileceği, her türlü müzakerenin, münakaşanın yapılabileceği bir yer olduğunu ama bütün bunların kaba kuvvetle, engellemeyle, ağır ve yaralayıcı sözlerle değil, medeni ilişkiler içerisinde ve sözün gücünü kullanarak gerçekleştirilebileceğini ifade eden Kurtulmuş, "TBMM, 86 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının dört gözle beklediği, kendisinin lehine olacak kararların alınması için teşvik ettiği, her bir milletvekili arkadaşımızın da temsil yetkisini en iyi şekilde kullanmasını istediği bir büyük demokratik platformdur. Bu platformun gereği, her türlü eleştiriyi en açık şekilde yapmak, her türlü muhalefet görevini yerine getirmektir. Bunların hepsi zaten demokrasinin gereğidir." diye konuştu. Kurtulmuş, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna yürütmeyi temsilen gelen İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'ya "Sen buraya giremezsin" diyerek engel koymanın hiçbir demokratik anlayışa sığmayacağını, bunun kabul edilmesinin ve makul görülmesinin mümkün olmayacağını vurguladı. TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Bizim bundan sonraki süreçte bütün partilerden beklentimiz, TBMM'nin, demokratik fonksiyonlarını icra edebilmesi için bütün meclis gruplarının yöneticisi arkadaşlarımızın üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmesini bekliyoruz." dedi. Olay yaşandıktan sonra CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i telefonla aradığını aktaran Kurtulmuş, "Burada ortaya konulan yaklaşımdan, buradaki tutum ve davranışlardan, burada sergilenen tavırlardan asla memnun olmadığımızı, büyük bir rahatsızlık duyduğumuzu, Meclis yönetimi olarak bu konunun sadece bizleri değil TBMM'ye bakan milletimizin tamamına yakınını rahatsız eden çirkin görüntüler olduğunu kendisiyle de paylaştım. Şimdi bundan sonraki süreçte gerçekten fedakarca çalışan milletvekili arkadaşlarımızın bu çalışma süreçlerinin daha demokratik daha anlayışlı daha hoşgörülü olabilmesi için Mecliste grubu bulunan bütün partilerimizin yöneticilerine ve tek tek bütün milletvekili arkadaşlarımıza önemli bir sorumluluk düştüğü kanaatindeyim." ifadelerini kullandı. TBMM'ye sadece 86 milyon vatandaşın bakmadığını, dünyanın dört bir tarafından Türkiye'yi dikkatle izleyen milletlerin de TBMM'de neler olup bittiğini yakından takip ettiğini dile getiren Kurtulmuş, bu çerçevede, o anda yapılan bir işin, söylenen bir sözün, maksadını aşan bazı tavırların kalıcı olarak Türkiye demokrasisi üzerinde hasarlar bıraktığının milletvekillerince görülmesi gerektiğini kaydetti. Kurtulmuş, şöyle devam etti: "Süratle bu haletiruhiyeden kurtulmak gerekiyor. Meclis, müzakere yeridir. Meclis, mücadele yeridir ama asla ve asla hiçbir milletvekilinin bir diğerine saygısızlık yapacağı, hiçbir milletvekilinin kamu adına görev yapan herhangi bir bakana, TBMM'ye geldiği zaman saygısızlık yapacağı bir mekan değildir. Dolayısıyla sözümüzü en güçlü şekilde söyleyeceğiz, muhalefetimizi en net ve en sert şekilde yapacağız ama bunu asla demokrasinin kalıpları dışarısında kabul edilemez bir şekilde yapmak mümkün değildir. Bu görüntüler bütün milletimizi rahatsız etmiştir. Bunun ortaya çıktığı andan itibaren Türkiye'de bu konudaki toplumsal eleştirilerin yükseldiğini görüyoruz. Ben tekrar buradan, Meclis'te grubu bulunan partilerimize, partilerin yetkililerine, grup yöneticilerine çağrımı tekrarlıyorum. 'Meclis bir gün toplanıyor ve ertesi gün dağlıyor' değil, bütün bu arkadaşlarımız yüz yüze bakacaklardır. Bu Meclis, 2028'e kadar, bir sonraki seçim dönemine kadar iş yapacak, burada milletin hayrına olacak kararları alacak Meclistir. Nice mutabakatlarla kararlar çıkarılacaktır, nice mücadelelerle yasa maddeleri ya da başka konular bu Meclisin çatısı altında tartışılacaktır. Ama burada ne kaba söze ne fiili müdahaleye ne herhangi bir şekilde Meclisin mehabetine yakışmayan engellemelere müsaade etmememiz lazım. Biz Meclis yönetimi olarak bu konudaki kararlılığımızı açık bir şekilde ifade etmek istiyoruz. Sorumluluğun aynı şekilde parti gruplarında olduğunu, aynı şekilde milletvekili arkadaşlarımızda da olduğunu ifade etmek isterim." "Bunları yapmaya kimsenin hakkı yoktur" Meclisin geçen dönemde 1512 saat çalışma yaptığını, bu çalışmaların içerisinde son derece zor, zaman zaman tahammül sınırlarını aşan müzakerelerin olduğunu anımsatan Kurtulmuş, "Bu kadar nezih çalışma ortamlarından geriye böyle birkaç tane, haddi ve maksadını aşan çirkin görüntüler, kaba söz ya da birtakım fiili müdahaleler akla geliyor. Bunları yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Şu kutsal çatının, milli mücadelenin karargahı olan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucu iradesinin sahibi olan, bugün de milli iradenin tecelligahı olan TBMM'ye böylesine kötü olaylarla anılmayı yakıştırmak ve böyle olaylara sebebiyet vermek de kimsenin hakkı olmaması gerekir diye düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu. Herkesin, konuşurken ve bir iş yaparken, yapacağı şeyi birkaç kere düşünmesi gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti: "İçinden geçtiğimiz bu zor sürecin içerisinde, dünyanın ve Türkiye'nin şartları itibarıyla söylüyorum, bütün herkese yüksek sorumluluklar düşüyor. Herkese yüksek sorumluluklarını hatırlatıyorum. Demokrasi, herkesin istediğini istediği gibi yapması rejimi değildir. Demokrasi, kurallar ve kurumlar içerisinde, hele hele kararların alındığı TBMM'de herkesin buradaki kurallar içerisinde hareket etmesidir. Kurallardan birisi de Plan ve Bütçe Komisyonunda her yıl, bütçe Genel Kurula inmeden evvel, merkezi bütçeden pay alan kurum ve kuruluşlarının hesaplarının görüldüğü toplantıların yapılması ve burada teklif edilen bütçenin geçirilerek Genel Kurula indirilmesidir. Bugün de bu amaçla, denetim fonksiyonunu yerine getirmek, yaptığı faaliyetlerle ilgili hesap vermek için Sayın İçişleri Bakanımız, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmiştir ama karşılaştığı muamele, kabul edilir bir muamele değildir. İçeride milletvekili arkadaşlarımız istedikleri her soruyu sorabilirler, bakanlığın bütçesiyle ilgili konuşabilecekleri gibi bakanlığın faaliyetleriyle ilgili de istedikleri eleştiriyi yapabilirler. Zaten de yapmaktadırlar. Hatta öylesine ki bazen ilgili arkadaşların sabır sınırlarını zorlayan eleştirileri olabilir ama herkes büyük bir olgunlukla eleştirisini yapar, herkes de büyük bir olgunlukla eleştiriye cevap verir. Ama 'Sen buraya giremezsin, seni buraya sokmam' diyerek engelleme yapmak, TBMM'nin usulünde yoktur. Bugüne kadar TBMM tarihinde hiçbir bakanın bu şekilde Plan ve Bütçe Komisyonuna sokulmak istenmediği bir tavırla karşılaşılmadığına işaret eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bakanların çok eleştirildiği, çok büyük münakaşaların yapıldığı oturumlar olmuştur ama böylesini TBMM ilk sefer görüyor. Bunu asla kabul etmediğimizi, doğru bulmadığımızı, bundan sonraki süreçlerde bu tür tavırlara hiçbir şekilde müsaade edilmeyeceğinin bilinmesini arzu ederim. Bu konularda da hem TBMM Başkanvekili arkadaşlarımızın hem de TBMM'de grubu bulunan partilerin yöneticilerinin de çok daha titizlik, işbirliği ve koordinasyon içerisinde hareket etmelerini temenni ederim. Bu açıklamayı da bugün yaşadıklarımızın hassasiyeti dolayısıyla sizlere ve sizler vasıtasıyla tüm kamuoyuna yapmayı bir vazife telakki ediyorum. İnşallah Meclisimiz bundan sonraki süreçlerde de nezih bir ortamda çalışmalarını sürdürecek ve milletin beklediği olumlu kararların alınabilmesi için hareket edecektir."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.