TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Suri̇ye

haberingundemi.com.tr - Suri̇ye haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Suri̇ye haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Rusya, Suriye'den asker ve teçhizat çekmeye başladı iddiası Haber

Rusya, Suriye'den asker ve teçhizat çekmeye başladı iddiası

CNN'nin ABD'li yetkililer ile bir istihbarat kaynağına dayandırdığı haberinde, Rusya'nın Hmeimim hava ve Tartus deniz üslerinin gündemde olduğu belirtildi. Tartus'un jeopolitik önemini vurgulayan yetkililer, Libya'da bir liman olmaksızın Suriye'den çıkılmasının Rusları zor durumda bırakabileceğini savundu. Yetkililer, böyle bir durumda Rusların, "NATO'nun güney kanadında güçlerini yansıtacak bir Akdeniz limanı olmadan kalacağını" ileri sürdü. Rus güçleri ile Rusya'ya ait askeri teçhizatların, Suriye'den büyük ölçekte çekilmeye başlandığını ancak bunun kalıcılığının sorgulandığını aktaran yetkililer, Rus güçlerinin, Doğu Akdeniz ülkesi Suriye'den, Kuzey Afrika ülkesi Libya'ya deniz kuvvetlerini taşımaya başladığını kaydetti. Hava üssünde uçakların yüklemeye hazırlandığı görüldü Maxar kaynaklı 13 Aralık tarihli uydu görüntülerinde, Rusya'nın Suriye'deki askeri üslerinden ayrılmak üzere uçakları yüklemeye hazırladığı görülmüştü. Hmeimim hava üssünde bulunan iki AN-124 ağır askeri nakliye uçağının burun konileri kalkık ve kargo yüklemeye hazır oldukları belirlenmişti. Ulusal basında, bir Ka-52 saldırı helikopterinin demonte edilerek nakliyeye ve S-400 hava savunma biriminin parçalarının paketlenmeye hazırlandığı aktarılmıştı. Peskov ve Blinken'ın son mesajları Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, geçen haftaki basın toplantısında, Rusya'nın Şam'daki isyancılarla temas halinde olduğunu söylemişti. Peskov, "Durumu sahada kontrol edenlerle temas halinde olmalıyız çünkü orada tesislerimiz ve personelimiz var" demişti. CNN'nin haberinde, Rusya'nın Hmeimim hava ve Tartus deniz üslerinde kalabilme ihtimaline yönelik HTŞ ile "müzakere ihtimalini" sorguladığı vurgulandı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken hafta sonu açıklamasında, Rusya'nın Suriye'den çekilmesi hakkında yorum yapamayacağını söylemişti. ⁠Suriye'deki gelişmeler Suriye'de 27 Kasım'da rejim karşıtı silahlı gruplar ile Beşşar Esed güçleri arasında çatışmalar yoğunlaşmıştı. Gruplar, 30 Kasım ile 7 Aralık tarihleri arasında Halep, İdlib, Hama ve Humus gibi en büyük illerde üstünlük kurmuştu. Başkent Şam'a 7 Aralık'ta girmeye başlayan gruplara halk kitlelerinin de destek vermesiyle rejim, Şam ve diğer birçok bölgede kontrolü tümüyle kaybederek çökmüştü. Baas Partisi'nin 61 yıllık iktidarı sona ererken, rejim lideri Esed başkentten kaçmıştı. Öte yandan, Suriye Milli Ordusu da aralıkta başlatılan Özgürlük Şafağı Operasyonu'nun ilk gününde Tel Rıfat ilçe merkezini terör örgütü PKK/YPG'den kurtarmıştı. Operasyonda Münbiç ilçesinin de kurtarılmasıyla, Fırat Nehri'nin batısındaki en büyük terör yuvasına dönüşen bölge PKK/YPG'den temizlenmişti.

ABD: Bir numaralı önceliğimiz, bölgedeki askerlerimizi korumak Haber

ABD: Bir numaralı önceliğimiz, bölgedeki askerlerimizi korumak

Japonya'ya yaptığı ziyaret sırasında gazetecilere konuşan Austin, Baas rejiminin devrilmesinin ardından Suriye'deki izleyecekleri politikalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Austin, Suriye'de Esad rejiminin devrilmesinin ardından bir numaralı önceliklerinin bölgedeki ABD askerlerini korumak olduğunu belirtti. Suriye'de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG'ye atfen, "Onlarla iyi bir ilişkimiz var ve bunun böyle kalacağını düşünüyorum." ifadesini kullanan Austin, PKK/YPG'nin Münbiç'ten çekilmesinde ABD'nin rolünün bulunup bulunmadığına ilişkin ise yorum yapmadı. Austin, "bölgedeki ortaklarla" yakın temas halinde olduklarını kaydederek, "Olaylar geliştikçe onlarla istişare edeceğiz, çıkarlarımızı korumak için doğru şeyleri yaptığımızdan emin olacağız." dedi. ⁠Suriye'deki gelişmeler Suriye'de 27 Kasım'da rejim karşıtı silahlı gruplar ile Beşar Esad güçleri arasında çatışmalar yoğunlaşmıştı. Gruplar, 30 Kasım ile 7 Aralık tarihleri arasında Halep, İdlib, Hama ve Humus gibi en büyük illerde üstünlük kurmuştu. Başkent Şam'a 7 Aralık'ta girmeye başlayan gruplara halk kitlelerinin de destek vermesiyle rejim, Şam ve diğer birçok bölgede kontrolü tümüyle kaybederek çökmüştü. Baas Partisi'nin 61 yıllık iktidarı sona ererken, rejim lideri Esad başkentten kaçmıştı. Öte yandan, Suriye Milli Ordusu da aralıkta başlatılan Özgürlük Şafağı Operasyonu'nun ilk gününde Tel Rıfat ilçe merkezini terör örgütü PKK/YPG'den kurtarmıştı. Operasyonda Münbiç ilçesinin de kurtarılmasıyla, Fırat Nehri'nin batısındaki en büyük terör yuvasına dönüşen bölge PKK/YPG'den temizlenmişti.

PKK/YPG, uzun zaman sonra ilk kez işgal alanı kaybediyor Haber

PKK/YPG, uzun zaman sonra ilk kez işgal alanı kaybediyor

Yerel kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Suriye'de Baas rejiminin silahlı gruplarca devrilmesiyle ABD destekli terör örgütü PKK/YPG, ülkenin doğusundaki Deyrizor ilinde ilk kez büyük gerilime yaşıyor. Terör örgütü PKK/YPG, Suriye'de işgal ettiği alanları kaybediyor Deyrizor il merkezi, Meyadin ve Elbukemal ilçelerinin kontrolünü sağlayan Arap aşiretleri, Fırat'ın doğusunda kalan Deyrizor topraklarında da ilerleme kaydetti. PKK/YPG'yi Fırat'ın doğusuna iten Arap aşiretleri, Hecin, Şaafe, Bahra, Granij, Ebu Hamam, Ziyban, Tayyane, Dernaç, Ebu Cerdub gibi yerleşimler ile et-Tim Petrol Sahası'nı teröristlerin işgalinden kurtardı. PKK/YPG'den ayrılmalar Bölgedeki yerel Arap güçlerinden, ABD desteği nedeniyle örgütle işbirliği yapmak zorunda kalan bazı gruplar örgütten ayrılıyor. PKK/YPG saflarında Araplardan oluşan "Deyrizor Askeri Meclisi"nden birçok kişi saf değiştirdi. Suriye'de 27 Kasım'da yoğunlaşan çatışmalarda devrik rejimin güçlerinin, ülkede kontrolü hızla kaybetmesine paralel olarak doğuda pek çok yerleşimden çekilerek buraları PKK/YPG'ye devretmesiyle terör örgütü yeni topraklara yayılmıştı. Şam'ın kuşatılması ve Beşşar Esed iktidarının çökmesinin ardından, rejimi deviren gruplarla ortak hareket eden Deyrizorlu aşiret güçleri, Deyrizor ve Fırat Nehri hattında terör örgütü PKK/YPG'yi geriletmeye başlamıştı.

Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı çağrısı Haber

Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı çağrısı

AB Komisyonunun Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Sözcüsü El Anouni, günlük basın toplantısında, İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın orduya "Suriye ile tampon bölgenin işgalinin tamamlanması talimatı verdiğini" hatırlatan AA muhabirinin sorusunu yanıtladı. "Sizce İsrail, Suriye'deki gelişmeleri işgalini ilerletmek için bir fırsat olarak mı görüyor? Uluslararası hukuka göre, işgal altındaki bir toprak olan Golan Tepeleri bir tampon bölge olabilir mi?" sorusu üzerine El Anouni, "Genel olarak, tüm dış aktörlere Suriye'nin egemenliğine, birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermesi çağrısında bulunuyoruz." ifadesini kullandı. "Bu aşamada tüm söyleyebileceklerim bunlar." diyen El Anouni, İsrail'in işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeyi ele geçirmesiyle ilgili doğrudan yorum yapmadı. El Anouni, İsrail'in Suriye'de ve bölgede istikrarı sağlamak için kilit bir muhatap olacağını savunarak, "İsrail'in meşru güvenlik endişeleri gözetilirken, tüm Suriyelilerin güvenlikten ve yeni Suriye'nin inşasında rol oynama fırsatından yararlanmasına izin verilmelidir." değerlendirmesini yaptı. İsrailli yetkililer, İsrail güçlerinin Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeyi geçerek 1973'ten sonra ilk kez Suriye topraklarına girdiğini bildirmişti. İsrail, Suriye'ye ait Golan Tepeleri'ni 1967'den bu yana işgal altında tutuyor. 1974'te İsrail ile Suriye arasında imzalanan Kuvvetlerin Çekilmesi Anlaşması ile tampon bölge ve silahtan arındırılmış bölgenin sınırları belirlenmişti. ⁠Suriye'deki gelişmeler Suriye'de 27 Kasım'da rejim karşıtı silahlı gruplar ile Beşşar Esed güçleri arasında çatışmalar yoğunlaştı. Gruplar, 30 Kasım-7 Aralık tarihleri arasında Halep, İdlib, Hama ve Humus gibi en büyük illerde üstünlük kurdu. Başkent Şam'a 7 Aralık'ta girmeye başlayan gruplara halk kitlelerinin de destek vermesiyle rejim Şam ve diğer birçok bölgede kontrolü tümüyle kaybederek çökmüştü. Baas Partisi'nin 61 yıllık iktidarı sona ererken rejim lideri Esed, başkentten kaçmıştı. SMO, Aralık'ta başlatılan Özgürlük Şafağı Operasyonun ilk gününde Tel Rıfat ilçe merkezini terör örgütü PKK/YPG'den kurtarmıştı. Operasyonda Münbiç ilçesinin de kurtarılmasıyla Fırat Nehri'nin batısındaki en büyük terör yuvası terör örgütünden temizlenmişti.

Lavrov'dan kritik açıklamalar... Haber

Lavrov'dan kritik açıklamalar...

ABD'li gazeteci Tucker Carlson'a Moskova'da mülakat veren Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD-Rusya ilişkilerinden Suriye'deki son duruma kadar birçok başlıkta soruları yanıtladı. Lavrov, Suriye'deki son gelişmeleri yakından takip ettiklerini, güncel durumu Astana Süreci ilkeleri ışığında yeniden nasıl ele alabileceklerini Türk ve İranlı mevkidaşları ile görüşeceklerini belirtti. Rus bakan, Suriye'deki durumun oldukça karmaşık olduğunu vurgulayarak, "Bu karmaşık bir oyun. Pek çok aktör işin içinde. Bu hafta için planladığımız görüşmenin, (Suriye'deki) durumun istikrara kavuşmasına yardımcı olacağını umuyorum." değerlendirmesini yaptı. "İdlib bölgesindeki anlaşmaların sıkı bir şekilde uygulanmasına geri dönme ihtiyacını tartışacağız. Çünkü İdlib çatışmasızlık bölgesi, teröristlerin Halep’i ele geçirmek için harekete geçtiği yerdi." şeklinde konuşan Lavrov, görüşmede bu hususları da ele alacaklarını belirtti. Astana Süreci kapsamında Rusya, Türkiye ve İran olarak düzenli toplantılar yapıldığını anımsatan Lavrov, bu yılın sonu ya da 2025 başında da bir toplantı planladıklarını aktardı. Beşşar Esed'le ilgili soruya doğrudan bir yanıt vermeyen Lavrov, daha ziyade Suriye'deki mevcut durumun ne şekilde ele alınacağına odaklandıklarını ima eden yorumlar yaptı. Heyet Tahrir Şam'ı (HTŞ) kimin finanse ettiği ya da yönlendirdiği ile ilgili bir soruya da yanıt veren Lavrov, "Bu konuda bazı bilgilerimiz var. Kamuya açık bilgilere göre Amerikalılar ve İngilizler ve bazı diğerleri bu grupları destekliyor. Bazı kişiler ise, İsrail’in durumu daha da kötüleştirmeye çalıştığını, böylece dikkatlerin Gazze’den başka yere çevrileceğini söylüyor." dedi. ABD ile Rusya'nın savaşta olduğunu söyleyemem Lavrov, "Sizce ABD ve Rusya birbirleriyle savaş halinde mi?" şeklindeki bir soruya, "Ben öyle olduğunu söylemem. Her halükarda, bu bizim istediğimiz bir şey değil. ABD gibi büyük bir ülkeyle normal ilişkilere sahip olmak isteriz. Rusya ile ABD’nin işbirliği yapamaması için hiçbir sebep görmüyoruz." şeklinde yanıt verdi. ABD'nin Ukrayna'yı savaşması noktasında finanse etmesiyle ilgili soruya da cevap veren Lavrov, "Ukraynalılar, uzun menzilli silahlarla yaptıklarını Amerikan askerlerinin doğrudan desteği olmadan yapamazlardı. Bu, şüphesiz ki tehlikeli bir durum. Biz bu durumu daha da kötüleştirmek istemiyoruz." yorumunu yaptı. Rusya olarak her türlü olasılığa hazır olduklarını ifade eden Lavrov, "Ancak Rusya’nın meşru güvenlik çıkarlarına saygı temelinde müzakereler yoluyla barışçıl bir çözümü tercih ederiz." diye konuştu. Ukrayna savaşındaki ölü sayısını Gazze ile mukayese etti Rusya Dışişleri Bakanı, Rusya-Ukrayna savaşında ne kadar insanın hayatını kaybettiğiyle ilgili Ukrayna'nın net bir açıklama yapmadığını ancak bir keresinde Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin bu sayının 80 binden az olduğunu söylediğini hatırlattı. Lavrov, bu hesaba göre Gazze'de son 1 yılda yaklaşık 45 bin kişinin İsrail saldırılarında öldürüldüğünü, Ukrayna savaşında ise (2014'ten bu yana) 10 yılda bunun yaklaşık 2 katı insanın hayatını kaybettiğini söyledi. Boris Johnson, İstanbul'da varılan anlaşmayı sabote etmişti Öte yandan Lavrov, Nisan 2022'de Ukrayna'nın İstanbul'daki buluşmada bir barış anlaşması taslağını kendilerine sunduğunu ve kendilerinin bu taslağı kabul etmeye hazır olduklarını hatırlattı. Lavrov, dönemin İngiltere Başbakanı olan Boris Johnson'ın delegasyon başkanı olarak anlaşmaya mani olduğunu savunarak, ABD'nin de bu sürecin arkasında olabileceğini ima etti. Johnson için, "Kendisi çok öngörülebilir biri değil." diyen Lavrov, "Peki, bunu ABD hükümeti adına mı yapıyordu yoksa bağımsız olarak mı hareket ediyordu?" sorusuna, "Bunu bilmiyorum, tahmin de etmek istemem. Ancak şu bir gerçek ki, bu 'sözde' durumda Amerikalılar ve İngilizlerin liderlik yaptığı açık." diye yanıt verdi. Lavrov ayrıca, ABD Başkan Joe Biden'ın seçilmiş başkan Donald Trump'a olabildiğince fazla yük bırakmak isteyeceğini de ileri sürdü. İstanbul'da kabul edilen ilkeler temelinde müzakerelere hazırız ABD'nin seçilmiş başkanı Trump'ın Ukrayna savaşını sona erdirme vaadi olduğunun hatırlatılması ve hangi koşullarda bunun mümkün olacağının sorulması üzerine Lavrov, "14 Haziran’da Devlet Başkanı Putin bir konuşmasında buna değindi. İstanbul’da kabul edilen ilkeler temelinde müzakerelere hazır olduğumuzu yineledi." karşılığını verdi. Ukrayna'nın askeri olmayan bir statüde olması ve NATO'nun bu sürecin hiçbir şekilde parçası olamayacağını vurgulayan Lavrov, bu koşulların o dönem Johnson tarafından kabul edilmediğini anımsattı. Mülakatın bir bölümünde Trump'a da temas eden Lavrov, "Onunla birkaç kez görüştüm. Bence çok güçlü bir insan, sonuç odaklı ve hiçbir konuda ertelemeyi sevmeyen birisi. Bu benim izlenimim, müzakerelerde dostça bir tavrı var. Ama bu, onun Rusya yanlısı olduğu anlamına gelmez." dedi. Trump döneminde Rusya'nın çok ciddi yaptırımlara maruz kaldığını da hatırlatan Lavrov, Trump yönetimiyle de çalışmaya hazır olduklarını dile getirdi. Nükleer savaş tehlikesi ABD ile Rusya arasında olası bir nükleer savaş tehlikesine ilişkin bir soruya da yanıt veren Lavrov, bu konuda Amerikalı ve Batılı yetkililerin bazı açıklamalarının "tehlikeli" olduğunu savundu. Lavrov, ABD'li bazı yetkililerin nükleer silahlarla ilgili açıklamalarında "Bir durum olursa bundan Avrupa etkilenir" diye konuştuklarını, bir diğer deyişle ABD'nin bundan etkilenmeyeceğini savunduklarını belirtti. Rus bakan, "ABD'nin de böyle bir olasılıkta etkileneceğini mi söylüyorsunuz?" sorusuna, "Evet söylediğim bu." diye karşılık verdi. Kendilerinin nükleer bir savaş istemediklerini ifade eden Lavrov, Putin'in bu konuda müzakereler ışığında uzlaşma sağlanabileceği şeklindeki açıklamalarına atıf yaptı.

HALEPLİLER HALEP’E DÖNMEK İSTİYOR Haber

HALEPLİLER HALEP’E DÖNMEK İSTİYOR

Bakan Yerlikaya, Anadolu Yayıncılar Federasyonunun "Anadolu Sohbetleri" etkinliğinde medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle bir araya geldi. İçişleri Bakanı olarak göreve başladığı tarihten itibaren 181 bin 955 Suriyelinin gönüllü, güvenli ve onurlu dönüşünün gerçekleştirildiğini bildiren Yerlikaya, 2016'dan bu yana ise Türkiye'nin oluşturduğu güvenli bölgelere 737 bin Suriyelinin geri döndüğünü söyledi. Türkiye'de 1 milyon 247 bin Halepli bulunuyor "Türkiye'de bulunan Suriyelilerden kaçı Halepli?" sorusu üzerine Yerlikaya, "Yüzde 42'si yani 1 milyon 247 bin 432'si Halepli. Bunlardan 189 bin 673'ü İdlibli, 107 bini de Deyrizorlu." yanıtını verdi. Suriye'deki gelişmeleri yakından takip ettiklerini bildiren Yerlikaya, "Suriye, Suriyelilerindir. Biz Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olduğumuzu 13 yıldan beri ifade ediyoruz. Bunu hamaset olsun diye de söylemiyoruz." dedi. Yerlikaya, "Biz istiyoruz ki oradan 'teröristan adacıkları' veya 'teröristan ülkeleri', 'teröristan kukla rejimleri' oluşmasın. Biz o topraklardan bizim ülkemizin içerisinde bölücü faaliyetleri cesaretlendirecek veya oradan gelen saldırıları istemiyoruz." diye konuştu. "Huzur ve güveni hissettiği an herkes toprağına dönmek istiyor" Haleplilerin dönüşü ile ilgili soruya, "Huzur ve güveni hissettiği an herkes toprağına dönmek istiyor." yanıtını veren Yerlikaya, şöyle konuştu: "Haleplilerin, Halep'e çok düşkün olduğunu biliyoruz. Gerçekten çok mutlular yani heyecanlarından duramıyorlar. Ama hemen oraya gitmek istiyorum diyenlere biz diyoruz ki 'Bir bekleyin bakalım, şu anda zamanı değil.' Ben bunu Gaziantep Valisiyken, Cerablus ve El-Bab'dan sonra da oraya gittiğimizde bize bile 2 gün bekleyin dediler. Çünkü mayından temizlenmesi, toprağın altında ne olduğunun belirlenmesi gerekiyor. Bize gelen bilgilere, tecrübemize göre, şu anda bunun zamanı değil. Bir ne olacağını hep beraber bir görelim. Oranın güvenli olduğu tespit edildiği zaman zaten bu bir şekilde duyurulacak." Haleplilerden kaçının dönüş yapacağına ilişkin tahmininin sorulması üzerine Yerlikaya, "Oran vermek doğru olur mu sizce? Ama ben size şunu söyleyeyim 13 yıllık tecrübeyle, Halep 2011'de 4 milyonluk devasa bir şehirdi. Şu anda 2 milyon 937 bin Suriyelinin de eğer 1 milyon 247 bini Halepliyse buradan artık bence bir rakam şu anda söylemeyelim ama çok büyük bir oranda oraya teveccüh olacaktır." diye konuştu. "Kayıt dışılığı kabul etmiyoruz" Yerlikaya, yabancı iş gücüne yönelik denetimlerin artırılacağını belirterek, "Haksız rekabetle ilgili iş gücü piyasasında düzenli yabancılar eğer çalışıyorsa ki çalışıyor, bunların denetimlerinde sigortalı çalışma izni olmadığı zaman gereğini Çalışma Bakanlığımızla beraber yapacağız." diye konuştu. Yerlikaya, Türkiye'deki Suriyeli nüfusun iş gücü piyasasındaki durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, şu bilgileri paylaştı: "2 milyon 937 bin Suriyelinin içerisinde 15-64 yaş çalışma çağında olan nüfus 1 milyon 654 bin. Bunlar içerisinde engelli, çalışamayacak durumda olan sayılarını bile biz ailede tek tek inceledik. Onları ayırdığımız zaman geriye kalan çalışma çağının içerisindeki o Suriyeli nüfusun, iş hayatında, iş gücü piyasasındaki efendim izin süreçleri ve sigortalıklarla ilgili meselede biz Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden tutun da ticaret odaları, sanayi odaları ve valilerimizle görüştük. İş gücü şunu istiyor bizden. Diyor ki haksız rekabete karşıyız. Diyor ki o da sigortalı benim de sigortalı. Benim işverenim, herkes bu işi sigortalı yapacak." Kayıt dışılığı kabul etmeyeceklerini bildiren Yerlikaya, "Bir gün sonra gönüllü, güvenli, onurlu Halep'e geri dönecekse bile bir gün çalışıyorsa bile ben onun kayıt dışı çalışmasını istemiyorum. Kayıtlı çalışacak bunu istiyorum." değerlendirmesinde bulundu. Belediyelere yapılan görevlendirmeler Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan'la ilgili verdiği kararın hatırlatılması üzerine Yerlikaya, şöyle konuştu: "Ben o kararı okumadım. O kararı inceleyeceğim ama arkadaşlarımdan duyduğum, buradan Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesine yeniden gideceği. Bundan sonra ne olacağını, o kararı bir okuyup Diyarbakır'da memnu haklarla ilgili nasıl bir karar, onun itiraz süreci nasıl, bunlara bir bakmak lazım. Çok yeni bir olay, buna bir bakalım, ona göre." Yerlikaya, bazı belediyelere yapılan görevlendirmelerle ilgili soru üzerine, terörle demokrasinin yan yana duramayacağına vurgu yaparak, "Biz demokrasi, hukuk devletiyiz. Hiç kimsenin de suç işleme özgürlüğü yok. Seçilmiş, atanmış, vatandaş, böyle bir ayrımımız söz konusu değil. Eğer halkın oyuyla, reyiyle sandıktan belediye başkanı olarak gelen birisi konusu suç olan bir şey yapıyorsa bunun mutlaka bedelini öder. Ödemek zorunda. Hele bu işlemiş olduğu suç terörse, o zaman farklı bir mekanizma devreye giriyor, Anayasa 127'ye açın bakın. Ondan güç alarak yürürlüğe giren 2016'nın sonunda Belediye Kanunu'nun 45, 46 ve 47. maddesi son derece açık." dedi. Belediyelerin görevlerinin, o yerdeki vatandaşlarının ortak ihtiyaçlarını karşılaması olduğuna da işaret eden Yerlikaya, şunları kaydetti: "Onlarla beraber, onların karar organı olan, içinden gelen meclis üyeleriyle beraber oturacak, onların ihtiyacını görecek, hayatı güzelleştirecek. Biz 40 yıldan beri terörle mücadele ediyoruz, pek çok şehit verdik mekanları cennet olsun, gazilerimiz var. Belediye başkanı terör örgütü üyesi, iltisaklısı, propagandasını yapan, destek olan vesaire vesaire. Şimdi savcının soruşturması, bir aşama sonra mahkemenin kovuşturması, birinci mahkemeden ceza almış. Şimdi yani sana diyor ki, 'Ben bu hukuk devleti içerisinde, bu demokratik özgürlük içerisinde, halkın bana vermiş olduğu iradeyi ben bu şekilde kullanıyorum' cüreti birisi yapıyorsa, hiç kusura bakmasın. Biz bununla ilgili bu mekanizmayı geçmişte işlettiğimiz gibi bundan sonra da işletiriz. Bu, geçici bir tedbir. Her iki ayda bir tekrar alıyoruz. Bakıyoruz, bu arada başka bir gelişme olmuş mu? İki aylık diye gidiyoruz biz. Bununla ilgili aynı siyasi partiden seçilmiş, hakkında cumhuriyet savcılığında bugüne kadar soruşturması olmayan, bir aşama ilerisi mahkemede kovuşturması olmayan belediye başkanları 2019'da da vardı. Belediye başkanlığını yaptılar, devam ettiler. Kimse onlara 'gel bakayım' dedi mi? Demedi. Bizim de yapmış olduğumuz bu geçici tedbir ama bu idari bir işlem. Bu da yargı denetimine tabi. 2019'da kayyum işlemiyle ilgili yani geçici tedbir olarak vekil atamayla ilgili hepsi mahkemeye gitmiş. İdare mahkemesine gitmişler, valinin aldığı kararı, bizimkini Danıştaya götürmüşler vesaire. Şu anda aynı hak aramaları açık." "DEM'li değil, CHP'lilere de atanıyor" değerlendirmesiyle ilgili Yerlikaya, "Biz hukuk devletiyiz diyoruz. Savcılık, mahkeme eğer burada terörle iltisak tespit ediyorsa o zaman diyor ki, 'Bu belediyenin başkanı veya oradaki meclis üyeleri, kim veya kimlerse, burada şehrin ortak ihtiyaçlarını şehir emini vasfını ben ondan alırım. Ama geçici bir tedbir olarak alırım' diyor. Dolayısıyla seçilmiş, atanmış, hiçbir parti fark etmez." ifadelerini kullandı. "Hem sosyal medyada hem de siyasette, 'Ahmet Türk geri dönebilir' diye bir diyalog geçti. Orada böyle bir değişim olabilir mi?" sorusuna Yerlikaya, "Gündemimizde bizim öyle bir şey yok. Çünkü orada biliyorsunuz 10 yıl üstü almış olduğu birinci derece mahkemesinden bir ceza süreci var ve devam ediyor. Hal böyleyken terör örgütü ile ilgili kendisi üzerinde böyle bir ceza sistemi varken nasıl dönecek ki?" cevabını verdi. "İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıklarında konserlerle ilgili müfettiş görevlendirilmesi yapılmıştı. Durum nedir?" sorusunu da Yerlikaya, "Henüz gelmedi. Ama yakın zaman içerisinde gelir. Hem İstanbul hem Ankara, birkaç diğer belediyelerle ilgili savcılıklardan gelen bu tür çalışmaları arkadaşlarımız çalışıyor. Neticeyi de hep beraber duyacağız." ifadeleriyle yanıtladı. Bütçe görüşmelerinde yaşanan gerginlik Bakan Yerlikaya, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu salonuna girişinde CHP milletvekillerince engellenmeye çalışılmasıyla ilgili de şunları söyledi: "Meclisin demokratik eleştiri, demokratik söylemleriyle ilgili seviyesine yakışmadığını söylemek istiyorum. Ama görünen o ki planlı bir şekilde daha sonraki yapılan açıklamalarda da bir protesto olacağını biliyorduk ama sonucun bu şekilde olmasından rahatsızım, açıklamalarından da ben şunu görüyorum ki oturmuşlar, bunu planlamışlar. Keşke böyle bir şey yapmasalardı. Beni tanıyan herkes bilir, bürokraside, 18 aylık İçişleri Bakanlığımda da görüşmek isteyen herkesle biz görüşürüz, meselelerimizi tartışırız. Aynı fikirde olmayabiliriz ama birbirimize saygımızı, birbirimize hürmetimizi ve azim milletimize hizmet noktasında bu rekabetimizi çok tatlı bir çerçevede götürebiliriz. Her zaman yüz yüze bakacağız."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.