TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Ömer Çelik

haberingundemi.com.tr - Ömer Çelik haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ömer Çelik haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

'Tel Rıfat ve Münbiç’te terör varlığı istemiyoruz' Haber

'Tel Rıfat ve Münbiç’te terör varlığı istemiyoruz'

Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Suriye'deki gelişmeleri yakın bir şekilde takip ettiklerini belirterek, bu çerçevede gerek Türkiye'nin içinde gerekse dışarıda bazı devletler tarafından yapılan açıklamaların da yakın takipçisi olduklarını söyledi. Burada Türkiye'nin konumunun, bu meseleye nasıl baktığının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın değerlendirmeleriyle ilgili maalesef birtakım yanlış açıklamaların yapıldığını da gördüklerini belirten Çelik, şöyle devam etti: "Bu çerçevede bütün bir süreci yakından takip ettiğimizi, bütün bu meselelerle doğru cevapların verilmesi ve doğru cevapların yerli yerine oturtulması bakımından gereken çabayı ortaya koyduğumuzu ifade etmek isterim. Tabii Türkiye'nin içerisinde de muhalefet partilerinin çeşitli açıklamaları oluyor. Bu açıklamalarda maalesef şimdiye kadar büyük yanlışların olduğunu gördük. Bu şimdiye kadarki Türkiye'nin yürüttüğü politikanın dışında birtakım yakıştırmalar, hatta suçlamalarla yürütülen bir yaklaşımdır. Bunlara da gerekli cevapları vereceğiz." "Türkiye'nin milli güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak için orada bulunuyoruz" Açıklamanın ardından Çelik, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, "İran'ın bölgede zayıflatılması, mezhep savaşlarının çıkması, İsrail'in güçlenmesi ve güvenliğinin sağlanması Ankara'nın önceliği olmamalıdır." ifadesini anımsatması üzerine Çelik, şunları söyledi: "Sayın Özgür Özel'in dünkü grup konuşmasını izledik. Bu ifadeleri duyunca doğrusunu söylemek gerekirse bir daha bakma ihtiyacı hissettim. Daha sonra tekrar bakarak bir hata yapmamak için de tam olarak hangi cümleyi söylediğini tekrar değerlendirdik ve gördüğümüz şudur, Türkiye Cumhuriyeti'ne değil de, başka devletlere söylenecek sözleri Sayın Özgür Özel tutuyor Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı söylüyor. Türkiye'nin ne İran'ı zayıflatmak ne İran'ı güçlendirmek ne herhangi bir devleti zayıflatmak ne herhangi bir devleti güçlendirmek gibisinden bir motivasyonu bölge politikası olarak yok, Suriye'de de yok. Burada aynı şey Rusya için de geçerlidir. Ne zayıflatma, ne güçlendirmek gibisinden. Orada bulunan varlığımızın neye dönük olduğunu defalarca ifade ettik. Biz orada herhangi bir gruba karşı ya da herhangi bir devlete karşı bir pozisyon içerisinde bulunmuyoruz. Türkiye'nin meşru çıkarlarını ve milli güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak için orada bulunuyoruz." Suriye devletinin zayıflamaya girmesiyle birlikte Türkiye'nin sınırının çok yakınına terör örgütlerinin yaklaşmasından sonra bu yaklaşmanın neticesinde özellikle belli bir derinliği korumak maksadıyla Fırat Kalkanı ve diğer harekatların, Zeytin Dalı harekatlarının yapıldığını anımsatan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şimdi burada enteresan olan şudur, birkaç hattan gidiliyor. Maalesef Sayın Özgür Özel'in böyle bir cümle kurmuş olması ana muhalefet partisi liderinin büyük bir sorumsuzluktur. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin herhangi bir devleti, komşu devleti ya da bölge devletini zayıflatmak üzere ya da güçlendirmek üzere orada bulunduğunun söylenmesi başlı başına bir basiretsizlik ve sorumsuzluktur. Yine orada 'İsrail'in hakimiyetinin güçlendirilmesi için de herhangi bir adım atılmamalıdır' diye bir ifade kullanıyor. Cumhurbaşkanımıza, partimize, Cumhur İttifakı'na, hükümetimize bunun söylenmesi herhangi bir şekilde akıl dışılıkla ancak tarif edilecek bir durumdur. Burada şimdiye kadarki duruşumuzu ve hedeflerimizi net bir şekilde söyledik." Dışarıdaki bazı odakların, belli devletlerin diliyle konuşarak, belli devletlerin tezini dillendirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni suçladıklarına dikkati çeken Çelik, "Maalesef bunun birtakım içerideki yansımalarını da görüyoruz. Ama Sayın Özgür Özel'in konuşmasında Türkiye'yi suçlayan bütün devletlerin ve odakların bütün görüşleri bir koleksiyon haline getirilmiş ve ana muhalefet partisinin liderinden hükümetimize dönük bir suçlama haline getirilmiş." değerlendirmesinde bulundu. Bunun son derece yanlış bir şey olduğunun altını çizen Çelik, "Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenliğini korumak, meşru haklarını korumak için ve uluslararası hukuktan kaynaklanan bir zeminde bu faaliyet yürütülmektedir." dedi. "Bunların hepsi gerçek dışıdır" Halep'teki hareketlilikle ilgili "muhaliflerin Türkiye tarafından desteklendiği" yönündeki iddiaları değerlendirmesi sorulan Çelik, "Dışarıdan yapılan bazı açıklamalarda, Türkiye'nin içindeki bazı yorumlarda bunu ifade ediyorlar. 'Bu son hareketliliğin arkasında Türkiye'nin bulunduğu ve Türkiye'nin bunu tahrik ettiği' şeklinde. Bunu ben net bir dille söylüyorum, bunların hepsi gerçek dışıdır. Bunların hepsi yalandır." dedi. Suriye'de arzu ettikleri şeyin, herhangi bir şekilde oradaki şiddetin yükselmesi ya da çatışmaların artması olmadığını belirten Çelik, burada Suriye'nin iç dinamiklerinden kaynaklanan bir tablo bulunduğunu söyledi. Çelik, "Nedir bu tablo? 5 Mart 2020'de Moskova Mutabakatı gerçekleştirildi, Astana süreçleri devam etti, Soçi Mutabakatı oldu. Bütün bunların ortaya çıkardığı bir tablo vardı. O da İdlib'de gerginliği azaltma bölgesi söz konusu olacak. 'M4, M5 kara yolunun 6 kilometre kuzeyinde ve 6 kilometre güneyinde herhangi bir şekilde bir unsur bulunmayacak, orası güvenli bölge olacak' şeklindeydi." diye konuştu. Çelik, şimdiye kadar gerek rejim ve gerek başka unsurlar tarafından İdlib gerginliği azaltma bölgesine çeşitli saldırılar yapıldığını ifade ederek, Moskova Mutabakatı ve diğer mutabakatlarda, Astana süreçlerinde ortaya koyulan belirlenmiş alanların ihlal edilmemesine dönük ilke kararların defalarca ihlal edildiğini ve burada çok ciddi sivil kayıplar gerçekleştiğini söyledi. Çelik, "Buradaki tansiyonun yükseldiğini, bu oluşan saldırılara karşı bir reaksiyonun ortaya çıkacağını gördük ve defalarca Cumhurbaşkanımız ve diğer yetkili arkadaşlarımız tarafından muhataplarına ifade edildi." dedi. "Çatışmaların yükselmesi şeklinde bir yaklaşımımız yoktur" Ömer Çelik, gelinen noktada böyle bir reaksiyonun oluştuğunun altını çizerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bunu Türkiye'nin tahrik ettiği ya da Türkiye'nin bunu desteklediği türünden açıklamaların tamamı gerçek dışıdır, tamamı yalandır. Tam tersine, Türkiye, İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki kurallara, ilkelere uyulması ve herhangi bir şekilde burada bir çatışma ya da herhangi bir şekilde karşı karşıya gelme gibi bir durumun ortaya çıkmaması, mutabakatlarda karar verilmiş, Astana süreçlerinde teyit edilmiş statünün korunması gerektiğini defalarca ifade etti. Bunu Türkiye, bugünkü hareketliliğin bütün taraflarına da ifade etti ve telkini bu yönde olmuştur Türkiye'nin şimdiye kadar. Şimdiki tabloda, 'Türkiye bunu tahrik etti' ya da 'Türkiye bunu destekledi' gibisinden bir şey... Şimdi bakıyoruz mesela bazı devletlerin sözcüleri tarafından bunlar ifade ediliyor, fakat bu ifadelerin birebir Türkiye'nin iç politikasında hükümetimize muhalefet yapmak için Cumhurbaşkanımıza dönük olarak kullanılması son derece manidardır. Bunların hiçbir gerçekliği yoktur. Bizim buradaki pozisyonumuz açıktır. Bir, 'İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki kurallara uyulsun.' İki bahsettiğimiz, 'M4-M5 kara yolunun 6 kilometre kuzey ve güney derinliğindeki bu statü korunsun' şeklindeydi. Ama maalesef rejimin ve diğer unsurların oralara saldırıları neticesinde YPG'nin, PYD'nin saldırıları, terör örgütünün saldırıları neticesinde şimdiye kadar defalarca uyarmamıza rağmen maalesef bu tablo ortaya çıkmıştır. Bizim herhangi bir şekilde Suriye'nin içindeki çatışmaların yükselmesi şeklinde bir yaklaşımımız ve değerlendirmemiz yoktur. Tam tersine bugün de Astana sürecindeki devletlerle bu meselenin nasıl çözüleceği konusunda Cumhurbaşkanımız ortak çalışma iradesini aynen korumaktadır."

AK Parti Sözcüsü Çelik, partisinin MYK toplantısına ilişkin açıklamada bulundu: Haber

AK Parti Sözcüsü Çelik, partisinin MYK toplantısına ilişkin açıklamada bulundu:

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Türkiye'yi, lafzıyla, ruhuyla halen darbe süreçlerini taşıyan bu anayasadan kurtarmak gerektiği açıktır. Sivil anayasanın yapılması bugün siyaset yapan, yönetici, akademisyen olan, herhangi bir görevde olan herkesin gelecek nesillere borcudur." dedi. Çelik, parti genel merkezinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına ilişkin açıklamalarda bulundu. Ömer Çelik, Almanya'da çıkan yangında hayatını kaybeden Türk vatandaşlarına Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diledi. MYK toplantısında, Teşkilat Başkanlığı, Tanıtım ve Medya Başkanlığı ile AR-GE Başkanlığının sunum yaptığını aktaran Çelik, birimlerin kongre sürecinde yapacakları çalışmalara ilişkin kurula bilgi verdiğini söyledi. - 12 Eylül darbesi AK Parti Sözcüsü Çelik, 12 Eylül faşist darbesinin 44. yıl dönümünü geride bıraktıklarını, bugün de söz konusu darbenin Türkiye'ye verdiği zararları konuşmaya devam ettiklerini dile getirdi. Üzerinden zaman geçtikçe, bu darbenin aslında Türkiye'nin milli egemenliğini çalmaya ve milli iradeyi gasp etmeye dönük dış kaynaklı bir proje olduğunun net bir şekilde görüldüğü değerlendirmesinde bulunan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bütün darbeler, 'huzuru sağlamak için anayasal düzeni korumak için' bahanesiyle ortaya çıkarlar ama her zaman sorulan soru şudur; darbelerden bir gün önce var olan huzursuzluk darbeden bir gün sonra aynı güçler iş başındayken nasıl giderilememiştir? Dolayısıyla bu darbelerin aslında herhangi bir şekilde huzuru sağlamak ya da anayasal düzeni korumakla ilgili değil, belli bir siyasi projeyi hayata geçirmek, bir siyasi maksada ulaşmak üzere planlandığı ve icra edildiği çok açıktır. Burada darbeyi yapanların dış çevreler tarafından 'bizim çocuklar' ya da 'bizim oyuncaklar' diye anılması her zaman için bunun sembolü olmuştur." - "Net bir şekilde, sivil bir anayasaya Türkiye'nin ihtiyacı vardır" Ömer Çelik, 12 Eylül darbesinin en büyük zararlarından birinin yapılan anayasayla Türkiye'de sivil siyasetin ve demokrasinin gasp edilmesi olduğunu ifade etti. Darbe anayasasından Türkiye'nin kurtulması gerektiğini vurgulayan Çelik, şunları söyledi: "Net bir şekilde, sivil bir anayasaya Türkiye'nin ihtiyacı vardır. 19 kez defa değiştirildi... Tabiri caizse yamalı bir bohçaya döndü. Gelinen nokta gösteriyor ki kendi içinde bütünlüğü olan entegre ve sivil bir gözle yapılmış, milli iradeyi, anayasal düzeni, özgürlükleri korumak, temel hak ve hürriyetleri geliştirmek, Türkiye'yi önümüzdeki yüzyıla, Türkiye Yüzyılı'na hazırlayacak sadelikte ve dinamizmde bir sivil anayasa ihtiyaçtan öte bir zorunluluktur. En önemlisi de bunun gelecek nesillere bir borcumuz olmasıdır." Çelik, demokrasi konusundaki samimiyetlerden birinin anayasa sürecine destek vermekle ilgili olduğunu dile getirdi. Bütün kesimlerin bu anayasanın değişmesi gerektiğini net bir şekilde ifade ettiğini belirten Çelik, "Çeşitli zamanlarda bu süreçlerin içinde bulunduk ama sistemi kilitleyen birtakım tutumların, aslında çeşitli yerlerde taktik manevralar gibi öne sürülerek stratejik düzeyde anayasa değişimini engellemek üzere işlevselleştirildiğini gördük. Türkiye'yi, lafzıyla ruhuyla halen darbe süreçlerini taşıyan bu anayasadan kurtarmak gerektiği açıktır. Sivil anayasanın yapılması, bugün siyaset yapan, yönetici, akademisyen olan, herhangi bir görevde olan herkesin gelecek nesillere borcudur." diye konuştu. - "Siyasi temsil, toplumsal taleplerden koparsa, demokratik siyaset kolonlarını kaybeder" Çelik, Teşkilat Başkanlığı tarafından düzenlenen Türkiye Buluşmaları'nın devam ettiğini söyledi. Parti yetkili kurullarının, milletvekillerinin sahaya indiğini ve vatandaşla bir araya geldiğini aktaran Çelik, şunları kaydetti: "Teşkilatlarımızın çalışmaları, Türkiye'de inşa edilen siyasetin ana taşıyıcısıdır. Teşkilatlarımızın yaptığı çalışmalar, hem Türkiye'nin müreffeh geleceğine hem demokrasisine hem de Cumhuriyet'imizin Türkiye Yüzyılı'na taşınmasına dönük en önemli katkıyı sağlamaktadır. Siyaset yukarıdan aşağıya, devletten millete yapılan bir şey değildir. Milletten devlete yapılan bir süreçtir. Bu sebeple de esas olan gerçek sivil siyaset, toplumsal taleplerin siyasete yansıtılmasıyla, siyasi temsile dönüştürülmesiyle olur. Siyasi temsil, toplumsal taleplerden koparsa, demokratik siyaset kolonlarını kaybeder. Demokratik siyasetin kolonlarını kestiğinizde de siyaset demokratik olmaktan, millet için yapılan bir faaliyet olmaktan çıkar, profesyonel bir faaliyet haline gelir ve gerçek işlevini kaybeder. Bürokratik düzeyde, devlet yönetimi düzeyinde alınmış kararların vatandaşa yansıtılması değil, vatandaşın, milli iradenin taleplerinin, siyasete, devlete yansıtılması demokratik siyasetin ana mekanizmasıdır." Ömer Çelik, siyasetin yegane sicil amirinin vatandaş olduğunu, siyasi faaliyetleri yürütürken esas olarak vatandaşa baktıklarını, Türkiye Buluşmaları'nın da bu anlamda son derece verimli olduğunu ifade etti.

ÇELİK: NEFRETİ HİMAYE CHP'YE YAKIŞMADI Haber

ÇELİK: NEFRETİ HİMAYE CHP'YE YAKIŞMADI

ÇELİK: NEFRETİ HİMAYE CHP'YE YAKIŞMADI AK Parti MKYK toplantısı sonrasında basın toplantısı düzenleyen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, şu ifadeleri kullandı:  Kongre süreci ile ilgili MKYK'mıza teşkilat başkanımız Erkan Bey tarafından kapsamlı bir sunum yapıldı. Bu takvimin Mart sonuna kadar yetiştirilmesi bekleniyor. Mart sonunda büyük kongre ile ilgili takvim netleşecek. 21 Eylül itibariyle delege seçimleri takvimi söz konusu olacak. 12 Ekim'de belde kongreleri olacak. İlçe kongreleri de 12'de olacak. 93 kadar sürmesi söz konusu. 28 Aralık'ta il kongreleri başlayacak. Mart sonuna kadar yetişmesi ve büyük kongre gerçekleşecek. Takvimde ileri doğru sarkmalar olabilir. Bu süreçte mekanik bir kongre süreci olarak değerlendirmiyoruz yeni ritme göre teşkilatlarımızın vatandaşlarımızla buluşması var. Orta vadeli program 5 Eylül'de açıklanacak. Ekonomi yönetimine dönük olarak bakan arkadaşlarımızın istifasının yalan olduğunu söylemek isterim. Spekülasyon amaçlı bunlar. Pozitif sonuçlardan rahatsız olanların kara propaganda faaliyetleri. Esas olan milletin taleplerini yerine getirmek. biz yolumuza devam ediyoruz.  Yeni dönemdeki siyasi faaliyetler ele alınacak. Eylül ayı içinde genel başkan yardımcılarımız, MKYK üyelerimiz vatandaşlarımızla buluşacak.  Diyarbakır anneleri 6. yılına girdi. Vicdan çağrısı yapan annelere bir kez daha sevgilerimizi iletiyoruz. Bu ülkede herkesin birinci sınıf vatandaş olduğu bilinci ile bu çocukların gelecek kurması arzumuzdur. Bu hakları savunduğunu söyleyenlerin yaptığı terör örgütlerin aparatı haline getirmeye çalışmaktır. Diyarbakır annelerinin eylemi, çocuklarını terörden kurtarmak isteyen annelerin eylemi olarak dünyanın en yüksek çağrılarından biri olmuştur.  Batılı insan hakları örgütlerinden destek verilmemiş olması dikkatle değerlendirilmeli. Çifte standart herkesin dikkatini çekmekte. Bugün demokrasiden yanayım diyenlerin somut bir sınavdır bu. Bu eyleme destek vermiyorsanız söylemleriniz de insan hakları ile hassasiyetleriniz de havada kalmaya mahkûm.  Zaferler ayında partilerinin kuruluş yıl dönümünü de kutladıklarını belirten Çelik, şöyle konuştu: Kabinemizin Ahlat'ta gerçekleşmesi tarihi bir mesaj olmuştur.  Biz milletimizin hafızasında yaralı bilinç yaratmaya çalışan tavrın karşısındayız. Uzun bir devlet geleneğine sahibiz. Göz bebeğimiz olan Türkiye Cumhuriyetimiz ile geleceğe yürüyoruz. İç bünyeyi sağlam tutmak önemli. Siyaseten birbirimizin rakibiyiz ama hasmı değiliz. Netanyahu hükümetinin saldırganlığında iç bünyenin sağlam tutulması önemli. Adlarımız farklı olabilir, aidiyetlerimiz farklı olabilir ama hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Herhangi bir virüs üretmeye çalışanlara karşı bu hassasiyetimizi en üst seviyede tutacağız. Atatürkçülük yapmaya çalışıyorum deyip milletin değerlerine saldıranlar Atatürk'e karşı saldırıyorlar aslında. İlk cumhurbaşkanımız ve devletimizin kurucusu Atatürk'ten Erdoğan'a kadar büyük mücadeleler verilmiştir. Atatürk'e ve Erdoğan'a karşı tavırlar mahkum edilmesi gereken tavırlardır. Nefret söylemi unsurudur ve iç cepheyi dağıtmaya dönük hareketlerdir. Yöneticiler arasında rekabet olabilir ama onlara oy veren vatandaşlara hakaret etme hakkı yoktur. Hangi siyasi parti tabanındaki vatandaşımız olursa olsun tüm saldırılara karşıyız. Bize oy versin vermesin vatandaşın iradesi saygıdeğerdir.  Atatürk'e ve cumhurbaşkanımıza dönük bu çirkin dilin yanı sıra bunun topluma da yansıması oluyor. Başörtülülerine dönük uygulamalar nefret söylemlerinin neticesi olarak meydana geliyor. Parti tabanına ve cumhurbaşkanına hakaret eden kişinin protokolde ağırlanıp alkışlanması, hakaretin alkışlanmasıdır... Bir siyasi partiye yakışmayan şey budur. Kendi tabanlarına saldıranların da dolaylı olarak himayesini gerçekleştirmiştir. Bu hakaretleri eden kişinin CHP başkanı tarafından himaye edilmesi son derece yanlış durum olmuştur. Geçmişte CHP genel başkan yardımcılığı yapmış ve şimdi milletvekili olan birinin cumhurbaşkanımıza karşı çirkin dili karşısında verilmesi gereken tepki CHP'de disiplin mekanizmasının işletilmesidir. Siyasi eleştiri ile hakareti birbirine karıştırmamak gerekir. 

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.