SON DAKİKA
Hava Durumu

#İsrail

haberingundemi.com.tr - İsrail haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İsrail haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İsrail ordusu, Kızıldeniz yönünden gönderilen İHA'nın engellendiğini duyurdu Haber

İsrail ordusu, Kızıldeniz yönünden gönderilen İHA'nın engellendiğini duyurdu

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, donanmaya ait "Saar 4.5" sınıfı füze botlarının, erken saatlerde Kızıldeniz yönünden ülkeye doğru ilerleyen İHA'yı önlediğini duyurdu. Ayrıca ülkenin kuzeyindeki Tiberya bölgesine Lübnan'dan atılan 8 roket sonrası bölgedeki alarm sistemlerinin devreye girdiği, bu roketlerin açık alana düştüğü belirtildi. - İsrail, Lübnan'da "düzinelerce Hizbullah hedefini" vurduğunu duyurdu. İsrail ordusu, yaptığı açıklamada, savaş uçaklarının Lübnan'da "Hizbullah'a ait" füze rampaları ve silah depoları dahil olmak üzere "düzinelerce hedefi" vurduğunu bildirdi. İsrail Hava Kuvvetlerine ait savaş uçaklarının, Hizbullah hedeflerini vurmayı sürdürdüğü kaydedildi. - ⁠İsrail'in Lübnan'a şiddetlenen saldırılarında 1052 kişi öldü Hizbullah'la 8 Ekim 2023'ten beri kontrollü çatışmalara devam eden İsrail ordusu, 23 Eylül'de Lübnan'ın güney kentlerinin yanı sıra Bekaa ve Baalbek bölgelerine yüzlerce hava saldırısı düzenledi. Lübnan makamlarına göre, Hizbullah'ın kullandığı iletişim cihazlarının patlatıldığı 17 Eylül'den beri 104'ü çocuk ve 194'ü kadın olmak üzere toplam 1052 kişi öldü. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, İsrail ordusunun 27 Eylül'de Beyrut'a düzenlediği hava saldırılarında öldürüldü. Hizbullah ise İsrail'e roket ve füzelerle karşılık veriyor. İsrail tarafında çoğunlukla ordu üslerini hedef alan bu saldırılarda büyük bir hasar bildirilmedi. İsrail bombardımanı nedeniyle ülke içerisinde 150 bine yakın kişi yerinden oldu. Ülkenin güney kesimlerinden başkent Beyrut ve kuzeye göç dalgası sürerken Suriye'ye on binlerce kişinin göç ettiği belirtiliyor.

SABAHA KADAR BOMBA YAĞDI Haber

SABAHA KADAR BOMBA YAĞDI

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'na hitap etmek için gittiği New York'ta Beyrut saldırısını onayladığı ve gelişmelerin ardından ziyaretini kısa kesip ülkesine döneceği bildirildi.  İsrail Başbakanlık Ofisinden yapılan açıklamaya göre, Netanyahu, cumartesi akşamı diye planlanan ABD'den dönüşünü dün gece olarak değiştirdi.  "SAĞ ÇIKMASI ZOR"  İsrail'in Lübnan'ın başkenti Beyrut'a düzenlediği son saldırılarda hedef aldığını bildirdiği Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın akıbeti yerel basında tartışılıyor.  İsrail Kanal 12 televizyonunun haberinde, Tel Aviv yönetiminin, Nasrallah'ın saldırıya uğrayan sığınakta olduğunu ve oradan sağ çıkmasının zor olduğunu düşündüğü, saldırıda yaralanmış olabileceğinin tahmin edildiği öne sürüldü. İsrail ordu radyosuna konuşan bir kaynak ise "saldırının düzenlendiği noktada bulunan birisinin sağ çıkmasının zor olduğunu" iddia etti.  Walla internet sitesine konuşan kaynak da "Nasrallah'ın burada bulunduğuna ilişkin işaretlerin arttığını ve buradan kurtulmasının zor olduğunu" savundu.  İsrail basınında daha önce çıkan haberlerde, saldırının hedefinin Nasrallah olduğu ve ordunun, Hizbullah Genel Sekreterinin orada olup olmadığını araştırdığı ifade edilmişti. İsrail savaş uçakları dün, Dahiye bölgesini bombardıman çemberine alarak, Burc el-Baracine ve havalimanı yolundan Hureky Mahallesi'ne kadar birçok binayı bombalamıştı. Saldırılar sonucu Dahiye bölgesinde en az 6 bina yerle bir olurken ilk belirlemelere göre 2 kişi hayatını kaybetmiş, 76 kişi de yaralanmıştı.  "SALDIRININ SONUCUNU İNCELİYORUZ"  İsrail'in Hizbullah'ın kalesi niteliğindeki Dahiye bölgesine şiddetli saldırıları gece boyu devam etti.  İsrail ordusu, Beyrut'un güneyinde Hizbullah'ın güçlü olduğu Dahiye bölgesinde yer alan el-Leyleki ve el-Hadas mahallelerini bir saati aşkın süredir hava saldırılarıyla hedef aldı.  Dahiye bölgesindeki binaları hedef alan İsrail hava saldırılarının sesleri, Beyrut'un birçok bölgesinden duyuldu. Hizbullah'a yakın el-Meyadin televizyonunun haberine göre, İsrail ordusu, Dahiye bölgesinde Leyleki ve Hadas mahallelerinde yer alan yerleşim binalarını bombaladı.  İsrail'in iddia ettiği gibi binaların Hizbullah'ın silahlarını barındıran binalar olmadığı savunulan haberde, Leyleki Mahallesi'nde şu ana kadar vurulan binalarda can kaybının olmadığına işaret edildi.  İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, "Hizbullah'a ait stratejik binaları hedef alacağız. Hizbullah'ın merkezi karargahına yönelik saldırının sonuçlarını hala inceliyoruz, saldırımız hassas bir operasyondu" dedi. Ordu Sözcüsü Hagari, Beyrut Havalimanı'nda devriye uçaklarının dolaştığını, "düşman unsurların inişine izin vermeyeceklerini" ifade etti.  40'TAN FAZLA SALDIRI  İsrail ordusu, Lübnan’ın başkenti Beyrut'un güneyindeki Dahiye bölgesinin çeşitli noktalarındaki binalara 40’tan fazla saldırı düzenledi.  İsrail savaş uçakları, İsrail ile 8 Ekim’den bu yana çatışan Hizbullah Hareketi’nin kalesi niteliğindeki Dahiye’nin Burj el-Beracine, Kifaat, Şuveyfat, Hades ve Leylaki bölgelerindeki binalara 40'tan fazla saldırı gerçekleştirdi.  İsrail saldırıları, başkentin güneyinde birçok yer ve binada yangınlara ve büyük yıkımlara yol açtı.  İsrail ordusu, ülkenin orta kesimindeki Beyrut’un yan sıra güneydeki Sur kenti ile doğudaki Bekaa bölgesindeki Hizbullah hedeflerine de hava saldırıları düzenledi.  GÖÇ SÜRÜYOR  Ülkenin güneyiyle başkentin güneyindeki Dahiye bölgesinden kuzeye doğru yoğun göç sürerken evlerini terk edip güvenli gölge arayışına giren çok sayıda Lübnanlı Beyrut sokaklarında geceliyor.  İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, Beyrut’un güneyindeki Dahiye bölgesinde yer alan Leyleki ve Hades mahallerindeki 3 binanın boşaltılmasını istemiş ve "Sizler, Hizbullah'ın çıkarlarına yakın olmanız hasebiyle binaları derhal terk ederek bölgeden en az 500 metre uzaklaşmalısınız." ifadelerini kullanmıştı.  İRAN'DAN TEPKİ: SAVAŞ SUÇU  İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, İsrail'in Beyrut'a düzenlediği saldırıların ardından yazılı açıklama yayımladı.  Açıklamasında saldırıları kınayan Pezeşkiyan, "İran, bu Siyonist suçun takipçisi olacak ve Lübnan halkı ile direniş cephesinin yanında duracaktır" dedi.  İsrail'in bu saldırılarla bir kez daha bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe en büyük tehdit olduğunu ortaya koyduğunu belirten Pezeşkiyan, "Siyonist rejimin Beyrut'taki bugünkü saldırıları, terör devleti olan bu rejimin mahiyetini bir kez daha ortaya koyan açık bir savaş suçudur" dedi.  Başta İslam ülkeleri olmak üzere tüm ülkelere bu saldırıları kararlılıkla kınama çağrısında bulunan Pezeşkiyan, saldırıları uluslararası toplumun "devlet terörü makinesini durdurma konusundaki çaresizliğinin göstergesi" olarak nitelendirdi. İran Cumhurbaşkanı, Lübnan halkı ve hükümetine taziye dileğinde bulundu. Öte yandan İran'ın başkenti Tahran'daki Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi önünde toplanan bir grup gösterici, İsrail'in saldırılarına karşılık verilmesi çağrısında bulundu.  Tahran'ın Filistin Caddesi üzerinde bulunan Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi binası önünde gece yarısı toplanan bir grup gösterici, bölgedeki saldırganlığını Gazze'den sonra Lübnan'a da taşıyan İsrail'in saldırılarını protesto etti.  Filistin bayrakları ve Hizbullah flamaları taşıyan göstericiler, "uzlaşma yok, teslimiyet yok, İsrail'le savaş" ve "intikam" sloganları attı. 

Moody’s İsrail’in kredi notunu düşürdü Haber

Moody’s İsrail’in kredi notunu düşürdü

Moody's'ten yapılan açıklamada, İsrail'in kredi notunun revize edildiği bildirildi. Açıklamada, İsrail'in Döviz ve yerel para cinsinden kredi notunun "A2"den "Baa1"e düşürüldüğü, kredi notu görünümünün ise negatif olmaya devam ettiği aktarıldı. Kredi derecelendirme kuruluşunun açıklamasında, not indiriminin temel nedeninin jeopolitik riskin önemli ölçüde yoğunlaşarak çok yüksek seviyelere ulaşması ve İsrail'in hem yakın hem de uzun vadede kredibilitesi için önemli olumsuz sonuçlar doğurması olduğu kaydedildi. Gazze'de ateşkes olasılığının azaldığı belirtilen açıklamada, iç siyasi risklerin jeopolitik risklerle birlikte arttığı ifade edildi. Açıklamada, uzun vadede İsrail ekonomisinin askeri çatışmadan dolayı daha önce beklenenden daha kalıcı bir şekilde zayıflayacağının değerlendirildiği bildirildi. Artan güvenlik riskleriyle önceki çatışmalarda olduğu gibi artık hızlı ve güçlü bir ekonomik toparlanmanın beklenmediği aktarılan açıklamada, gecikmiş ve daha yavaş ekonomik toparlanmanın ülkede kamu maliyesini daha kalıcı bir şekilde etkileyeceğine işaret edildi. Açıklamada, devam eden negatif görünümün de Moody's'in aşağı yönlü risklerin devam ettiğine dair görüşünü yansıttığı vurgulandı. Moody's, Ekim 2023'te İsrail'in "A1" olan kredi notunu olası bir düşüş için incelemeye almıştı. Şubat ayında da ülkenin kredi notunu "A1"den "A2"ye indiren Moody's, not görünümünü "negatif" olarak revize etmişti.

Hizbullah, İsrail'in kuzeyini hedef aldığını duyurdu Haber

Hizbullah, İsrail'in kuzeyini hedef aldığını duyurdu

Hizbullah'tan yapılan açıklamada, Kiryat Ata yerleşimine ilk kez kullanılan "Fadi 1" füzeleriyle saldırı düzenlendiği aktarıldı. Açıklamada ayrıca İsrail'in kuzeyindeki Tiberya kentinin de çok sayıda füzeyle hedef alındığı kaydedildi. İsrail'in kuzeyindeki İlanya yerleşiminin "Fadi 1" roketleriyle vurulduğu belirtildi. - İsrail'in kuzeyinde bir kişi yaralandı İsrail ordusundan yapılan açıklamada, Lübnan'dan gönderilen 4 İHA'ya Ras Nakura açıklarında müdahale edildiği belirtildi. Lübnan'dan 10 füzenin fırlatıldığı tespit edilen açıklamada bazılarına müdahale edildiği, bazılarının ise açık alana düştüğü ifade edildi. İsrail acil yardım servisi Kızıl Davut Yıldızından yapılan açıklamada, İsrail'in kuzeyinde bir kişinin şarapnel isabet etmesi nedeniyle yaralandığı ve Nahariye'de tedavi altına alındığı aktarıldı. - İsrail’in Lübnan’a şiddetlenen saldırılarında 748 kişi öldü Hizbullah'la 8 Ekim'den beri kontrollü çatışmalara devam eden İsrail ordusu, 23 Eylül’de Lübnan'ın güney kentlerinin yanı sıra Bekaa ve Baalbek bölgelerine yüzlerce hava saldırısı düzenledi. Lübnan makamlarına göre, şiddetlenen hava saldırılarında 748 kişi ölürken, bombardıman nedeniyle ülke içerisinde 150 bine yakın kişi yerinden oldu. Hizbullah ise İsrail ordusu tarafından ülkenin güney ve doğu bölgelerine yönelik devam eden yoğun bombardımana karşı füzeli saldırılarla karşılık veriyor. İsrail tarafında çoğunluklu ordu üslerini hedef alan bu saldırılarda büyük bir hasar açıklanmadı. Ülkenin güney kesimlerinden başkent Beyrut ve kuzeye göç dalgası devam ederken, Suriye'ye göç edenlerin de olduğu belirtiliyor.

İsrail'de füze paniği: Çok sayıda kişi yaralandı Haber

İsrail'de füze paniği: Çok sayıda kişi yaralandı

İsrail ordusu, Yemen’den İsrail’e atılan balistik bir füzenin, hava savunma sistemlerince ülke semalarında engellendiğini açıkladı.    Ordudan yapılan yazılı açıklamada, “Yemen'den atılan füze Arrow Hava Savunma Sistemi tarafından başarıyla engellendi.” ifadelerine yer verildi. Açıklamada, füzenin ülkenin hangi bölgesinde engellendiği bilgisine yer verilmezken, atılan füze nedeniyle sirenlerin devreye girdiği kaydedildi.    Yerel basında yer alan haberlerde, Yemen’deki Husiler tarafından atılan balistik füzenin İsrail’in başkenti Tel Aviv ve çevresini hedef aldığına işaret edilerek, hava savunma sisteminin füzeyi orta bölge semalarında engellediği vurgulandı.  İsrail basını, Tel Aviv'de büyük panik yaşandığını ve halkın sığınaklara koştuğunu, en az 18 kişinin izdihamda yaralandığını bildirdi.    Öte yandan Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi ise, New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, İsrail'in Filistin halkına yönelik “vahşi” savaşına derhal son verilmesi çağrısında bulundu. Alimi, “İsrail'in Filistin halkına yönelik vahşi savaşı derhal durdurulmalı, çünkü bu arzu edilen barışın anahtarıdır.” dedi.    İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırısına da işaret eden Alimi, “İsrail'in Lübnan'a yönelik acımasız saldırısını caydırmanın tek yolu, uluslararası toplumun kararlı duruşu ve Lübnanlıların birliği olacaktır.” ifadelerini kullandı. 

‘Türkiye NATO için güvenilir bir müttefiktir’ Haber

‘Türkiye NATO için güvenilir bir müttefiktir’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu'na katılmak üzere gittiği ABD'de yoğun temaslarda bulundu.  100 milyar dolarlık ticaret hacmi  Erdoğan, Amerikalı girişimcilere Türkiye'nin sunduğu yatırım fırsatlarını anlattıklarını belirterek, "Türkiye ekonomisinin önümüzdeki dönemine dair yol haritasını kendileriyle paylaştık. Amerika son iki senedir en fazla ihracat yaptığımız ikinci, en fazla ithalat yaptığımız beşinci ülke oldu. İkili ticaret hacmimiz geçtiğimiz yıl 30 milyar doları aştı. Toplam 100 milyar dolarlık ticaret hedefimize iyi bir planlamayla ulaşabileceğimize inanıyoruz" dedi.  Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmaya ilişkin şunları aktardı: Bu yılki Genel Kurul genel görüşmeleri ‘Hiç kimseyi geride bırakmamak’ temasıyla yapıldı. İnsanlığı güvenli ve müreffeh bir geleceğe kavuşturmak için atılması gereken adımlara değindim. Küresel barış ve güvenliğin korunması açısından önem taşıyan temel meselelere dair görüşlerimizi paylaştım. Gazze özelinde mevcut uluslararası sistemin ve kurumların asli görevlerini yerine getirme noktasında sınıfta kaldıklarını bir kez daha açıkça ifade ettim. İnsanlığın, mazlumların sesine kulak veren çok daha adil bir dünyada yaşamasının mümkün olduğuna işaret ettim.  Çok sayıda ikili görüşme gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan isimleri ve konu başlıklarını da açıkladı: İran, Sırbistan, Ukrayna, Maldivler Cumhurbaşkanları, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, Kuveyt Veliaht Prensi, Arnavutluk, Pakistan, Irak, Lübnan, Almanya, Hollanda, Yunanistan ve Ermenistan Başbakanları, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile bir araya geldik. Görüşmelerimizde ikili iş birliği konularımız ile bölgemizdeki krizleri detaylıca ele aldık. Gazze'de kötüleşen insani krizin üzerinde özellikle durdum. Yaklaşan kış mevsimi öncesinde Filistin'e yönelik yardımları mutlaka artırmamız gerektiğini, bunun için iş birliği içinde çalışmamız, İsrail üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmamız gerektiğini tüm görüşmelerimde muhataplarıma ifade ettim. İsrail tam da bizim aylardır uyardığımız şekilde Gazze'deki ateşi tüm bölgeye yaymak için her yola başvuruyor. Lübnan'a yönelik saldırılar bunun en son örneği oldu. Son bir haftada 600’ün üzerinde Lübnanlı katledildi. Dünya sessiz kaldıkça ve Batılı ülkeler İsrail yönetimine silah desteği verdikçe, bu katliamlar maalesef devam edecek. Görüşmelerimizde bu tehlikeye dikkat çektik. Son derece yoğun ve verimli bir diplomasi trafiğiyle 79. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nu değerlendirmeye çalıştık. Erdoğan, İsrail'in Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanırken Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na katılması ve konuşma yapmasını şu sözlerle değerlendirdi: Filistin'de soykırım yapmış bir suçlunun Birleşmiş Milletler çatısı altında yer alabilmesi gerçekten bir utanç vesilesidir. Bu, vahşice katledilen bebeklerin, çocukların, annelerin, babaların Birleşmiş Milletler görevlilerinin, gazetecilerin ve daha nicelerinin hatıralarına ihanettir. Dün, bizim Birleşmiş Milletler Genel Kurulu konuşmamızın akabinde İsrail delegasyonunun tavırlarına dikkat ettiyseniz, çok garip bir tavır içindeydiler. Çünkü kendilerini savunacak halleri yok. Bu nedenle biz herkesi tarihin doğru tarafında durmaya çağırdık ve çağırıyoruz. Mazlumla zalimi, katille maktulü ayıramayan ve her birine hak ettiği muameleyi yapamayan bir düzen, çürümeye yüz tutmuş demektir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ya o katile hak ettiği gibi davranır ya da bu utanç verici durum Birleşmiş Milletler tarihine bir kara leke olarak geçer. İsrail, Birleşmiş Milletler kararlarına zerre saygısı olmayan, Birleşmiş Milletler’in ilkelerini defalarca çiğnemiş bir devlettir. Böyle bir devlete gereken dersi yazılı ve görsel materyallerle vermek, inanıyorum ki en önemli görevdir.  ‘BM işlevselliğini yitirmiş durumdadır’  Erdoğan, "Birleşmiş Milletler'in reform yapması ve yapısını değiştirmesi gerektiğini 2005 yılında vurgulamıştınız. Aradan geçen 20 yılda Birleşmiş Milletlerin dünyanın adaletini ve barışını tesis edemediği bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Gelinen bu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna şu şekilde yanıt verdi: Birleşmiş Milletler, savaşları önleme misyonunu yerine getiremeyen, kimseye söz dinletemeyen, kendi görevlilerini dahi koruyamayan ve onları öldüren İsrail'den hesap soramayan bir pozisyondadır. Nitekim dün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Gueterres ile yaptığımız görüşmede bana kayıp rakamını verince gerçekten çok şaşırdım. Ciddi sayıda Birleşmiş Milletler görevlisi şu anda İsrail'in katliamlarına kurban gitti. Birleşmiş Milletler, güçlünün haklı olduğu bir düzene bekçilik yapan bir yapıya dönüşmüş ve işlevselliğini yitirmiş durumdadır. Mevcut düzende Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin dokunulmaz beş üyesi, istediğini acımasızca yapabiliyor. Zaten geçici üyelerin herhangi bir fonksiyonu yok. Konseye geçici üye olarak alınan devletler orada idare ediliyorlar. Peki bu daimi üyeler nerelerden? Asya, Avrupa, Amerika… Dini noktada da dünyada Müslüman ülkelerin sayısı belli, ama Müslüman ülkelerden hiçbiri daimi üyeler arasında yer almıyor. Şimdi Afrika daimi üyelik istiyor. Peki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Afrikalıya yer var mı, yok. Japonya üyelik istiyor mu, istiyor. Peki yer var mı, yok. Avrupa'dan Almanya istiyor. Almanya'ya da yer yok. Türkiye olarak biz de istiyoruz. Bize de yer yok. Niye? Türkiye olarak biz, Almanya, Japonya burada istediğini alamayan ülkeler konumunda. Biz haklı talebimize devam edeceğiz. Sayın Guterres de yaptığımız görüşmede bize hak verdi ama bu hakkı teslim etmek gibi bir güçleri, bir imkanları da yok.  Erdoğan, İsrail'in Gazze'den sonra Lübnan’a da saldırı başlatmasıyla ilgili şu tepkiyi gösterdi: Her şeyden önce burada çok ciddi bir travma yaşanıyor. Bugün Lübnan'ın güneyinin tahliyesini izledim. Çok acımasız bir tablo var. Herkes at arabalarında ve çoluk çocuk bölgeyi boşaltıyorlar. Hakikaten canımız yanıyor. Bu kadar acımasız, bu kadar korkunç bir tabloyla bölgemiz karşı karşıya. 6 milyon nüfusu olan Lübnan’dan söz ediyoruz. Bu insanlar nereye, nasıl kaçacaklar? Oralarda nasıl yaşam sürdürecekler? Lübnan, rahmetli Refik Hariri'nin döneminde bir başka Lübnan'dı. Çok daha zengindi, güçlüydü. Ama şu anda artık o Lübnan kalmadı. Şimdi Lübnan'ın yeniden kendine gelmesi için onlara imkanlar sağlayacağız, bu durumu yeniden nasıl aslına dönüştüreceğiz onu düşüneceğiz? Temennimiz odur ki Lübnan bir an önce bu travmayı atlatsın. Lübnan'ın durumu çok kötü. Rabbim yar ve yardımcıları olsun. Diğer taraftan İsrail bir rüya görüyor, o rüyasını gerçekleştirmek için bölgemizdeki halkların yaşamlarını kabusa çevirmeyi de göze almış gibi görünüyor. Zamanında Hitler de bir rüya görmüştü ve o da çeşitli milletlere mensup halklara kabus yaşatmıştı. Neticede gördüklerinin bir rüya olduğunu net bir şekilde anladı. Er ya da geç günümüzün Hitleri Netanyahu da bu gerçekle yüz yüze gelecek. Herkesin bir planı var ama biz inanıyoruz ki Allah’ın da bir hesabı var.  Cumhurbaşkanı, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile görüşmesi ve Ukrayna Barış Konferansı konusuyla ilgili de şu açıklamayı yaptı: Biz bu konferansın içinde yer almaya hazır olduğumuzu söyledik. Gerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan gerek istihbarat teşkilatımız onlarla irtibat halinde olacaklar. Bölgeye bu barışı getirebilme noktasında Türkiye olarak biz bu işin bir yerinde yer alırız diye temenni ediyorum. Biz Ukrayna-Rusya savaşında adil bir barışı belki de en çok arzulayan ülkeyiz. Elimizi taşın altına koymaktan çekinmedik ve barış için çabalıyoruz. Bu savaşın diplomasi ve diyalog yoluyla sona ermesi mümkündür. Yeter ki sorunları bu yolla çözebileceğimize hem savaşan taraflar hem diğer aktörler inansın. Şu anda maalesef buna yakın değiliz. Biz hem Ukrayna hem Rusya tarafıyla görüşebiliyor olmamızı barışa giden yolda bir avantaj olarak görüyoruz. Bu zorlu yolu yürüyebilir ve hedefe ulaşabilirsek, insanlığa büyük hizmet etmiş olacağız. Taraflar kışkırtmaları, silahlanma yarışını, insanların değil silahların konuştuğu bir düzeni terk etmeden, barış umudu somut bir biçimde doğmayacak. Fakat biz yılmadan o umudu aramayı sürdüreceğiz. Gayretleri artıracak ve daha çok çalışacağız.  Erdoğan, görevden ayrılan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in veda konuşmasında “Güneyde Türkiye olmadan Avrupa Kıtası’nın güvenliği öngörülemez, imkansız” açıklamasını da şu sözlerle değerlendirdi: Ben Sayın Stoltenberg’e hakikaten görevi boyunca Türkiye ile olan münasebetlerini en ideal şekilde sürdüren bir Genel Sekreter olarak bakıyorum. NATO Genel Sekreterliği boyunca bunu başarıyla sürdürdü. Türkiye'yle münasebetlerinde de hiçbir zaman olumsuz bir çizgi çizmedi. Yeni Genel Sekreter Mark Rutte ile de Hollanda Başbakanlığı süresi içerisindeki dostluğumuz iyiydi. İnşallah NATO Genel Sekreterliği’nde de bu dayanışmayı, bu birlikteliği yine devam ettiririz. Kurucu değerlerinden uzaklaşan ve onlara sahip çıkamayan uluslararası kuruluşlar ve ittifaklar yozlaşır. Bu temel arızayı gideremezlerse artık ana görevlerini dahi yapamaz hale gelirler. NATO eğer “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” ilkesini “hepimiz bazılarımız için, bazılarımız hepimiz için” gibi bir forma dönüştürme tehlikesi ile yüz yüze gelirse o yozlaşma başlar. Bunun için tedbirler almak ve vakit geçirmeden uygulamak gerekir. Hele konu güvenlik gibi hayati bir husus ise ilkelerden milim sapma olmamalıdır. Türkiye, NATO içerisinde yükümlülüklerinin de sorumluluklarının da farkında olan ve bunları eksiksiz yerine getiren güvenilir bir müttefiktir. Türkiye’nin NATO için ne kadar kıymetli olduğunu Avrupa’nın bildiği ancak zaman zaman bunu göz ardı ettiğini görüyoruz.  Erdoğan, bir gazetecinin "Kasım ayında ABD seçime gidiyor. Türkiye-Amerika arasındaki ilişkilerde malum sorunlar bulunuyor. Özellikle terör örgütüne verdiği destek aralıksız sürüyor. Bu noktada başkanlar değişiyor ama bu müttefikliğe yakışmayacak tavırlar değişmiyor bir şekilde. Seçim sonu beklentiniz nedir? Yani Donald Trump veya Kamala Harris, yeni başkanla beraber nasıl bir değişim olur? Örneğin F-35 programına yeniden dönüş olabilir mi?" sorusunu şöyle cevaplandırdı: Temennim odur ki gelen gideni aratmasın. Çünkü, Amerika'da F-35 konusunu bizler yalnız Sayın Donald Trump döneminde yaşamadık, sonrasında da devam etti. Hepsi de bize bu hayal kırıklığını yaşattı. Cumhuriyetçiler de yaşattı, Demokratlar da... Şimdi yeni süreçte bunun sürüp sürmeyeceğini göreceğiz. 1 milyar 450 milyon dolar alacağımız var. Bu öyle böyle bir rakam değil. Şimdi bu alacağımızı tahsil etme noktasında da adımlarımızı atmaya devam edeceğiz. Bütün bunlarla beraber kasım seçiminin neticesi ne getirecek ne götürecek? Bunu da görmemiz lazım. Bizler bu işin sonucunda temennim odur ki Türkiye-ABD arasındaki ilişkileri de buna göre tekrar teraziye koyacağız. Adımlarımızı da ona göre atacağız. Umarız netice hayırlı olur.  Erdoğan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile görüşmesini de şu sözlerle değerlendirdi: Sayın Paşinyan'ın yaklaşımına baktığımız zaman olumsuz bir havada görünmüyor. Türkiye olarak bizden Ermenistan-Azerbaycan arasındaki barış anlaşmasını, huzur içinde komşular olarak yaşamalarını bir an önce sağlamamızı istiyorlar. Biz de zaten bunun peşindeyiz, bunun gayreti içerisindeyiz. Temennim odur ki, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki bu gelişmeleri inşallah peyderpey halledelim, çözelim ve Azerbaycan-Ermenistan arasındaki bu sıkıntıları aşmak suretiyle artık yola revan olalım. Çünkü her iki taraf aslında barıştan yana. Şu anda Azerbaycan böyle bir beklentinin, gayretin içerisinde. Ermenistan'da da bunu gördük. Bizler oluşacak huzur ve barış ikliminin herkes için en iyisi olacağını düşünüyoruz. Ermenistan ile Azerbaycan barışı iki ülke için de yeni fırsatlar ve kazançların kapısını aralayacaktır. Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme süreci de bu barış sürecinin olumlu neticelenmesi ile müspet istikamette etkilenecektir.  Erdoğan, "BRICS’e üye olmak noktasında olumlu ya da olumsuz gördüğünüz öngörüleriniz nelerdir?" sorusunu şu şekilde yanıtladı: Her şeyden önce bizim BRICS ve ASEAN’da yer almamız, buralarda görünmemiz, inanıyorum ki bölgelerin aritmetiğini de değiştirecek. Çok daha farklı bir yapının inşasına vesile olacak. Orta Asya, Rusya, Baltık bölgesi ya da Uzak Doğu ile ilişkilerimiz kadar Kıta Avrupası ve Amerika ile de bağlarımızın bulunduğunu bir kenara koyamayız. Aynı şekilde Arap coğrafyası ve Körfez ülkeleriyle köklü bir geçmişimiz bulunurken Afrika ile de yakın ilişkilerimiz mevcut. Netice itibarıyla bulunduğumuz coğrafya ve binlerce yıllık geçmişimiz bizi böylesine çeşitli bir ortaklık mimarisi oluşturmak için teşvik ediyor. Biz bir NATO ülkesiyiz diye Türk dünyası ve İslam dünyası ile bağlantımızı kopartamayız. BRICS ve ASEAN bizim için özellikle ekonomik iş birliklerimizi geliştirmek için fırsatlar barındıran yapılar. Bu yapıların içinde yer almak NATO'dan vazgeçmek anlamına da gelmiyor. Bu ittifak ve iş birliklerinin, özellikle birbirinin alternatifi olduğunu düşünmüyoruz. Bugünün dünyasında bazı uluslararası gerilimler olsa da soğuk savaş dönemi çok geride kaldı. Bize “BRICS’e ya da başka bir yapıya girmeyin” diyenlere baktığınızda yıllardır parçası olmak için çalıştığımız Avrupa Birliği'nin kapısında bizi yıllarca bekletenlerle aynı kişiler. Biz bunlara bakarak asla geleceğimizi belirleyemeyiz.  Bir gazetecinin de "Yeni Anayasanın zorunluluk olduğunu her fırsatta ifade ediyorsunuz. İlk 4 maddenin de Cumhur İttifakı'nın kırmızı çizgisi olduğunu söylediniz. Ancak muhalefetin çeşitli gerekçelerle sürece katılmama gibi bir direnci var. Muhalefetin bu ısrarlı uzlaşma arayışınızda samimi davranacağını düşünüyor musunuz?" sorusunu da şu sözlerle cevapladı: Muhalefetin bir defa başta bu ilk 4 madde olmak üzere, bu konularda zaten herhangi bir ciddiyeti söz konusu değil. Onlar bunu sadece söylerler. Ama bu noktada iktidar ne söyler ne düşünür, böyle bir düşünceleri yok. Biz Cumhur İttifakı olarak bu konuda durduğumuz yerdeyiz, kararlıyız ve aynı kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Türkiye'yi geleceğe, çağın gereklerine uygun, sivil, kapsayıcı, özgürlükçü yeni bir anayasa ortaya koymadan hazırlayamayız. Hiç de çekinmemeliyiz. Bakın dünya hızla değişiyor. 45-50 yıl öncesinin bakış açısıyla, üstelik darbeciler tarafından kaleme alınmış, yamalı bohçaya dönmüş bir anayasa ile bu değişime ayak uydurmak mümkün değil. Bizim çok diri, yeni bir anayasa ile geleceğe yürümemiz lazım. Konuyu ilk 4 maddeye sıkıştırmadan, “Biz nasıl bir anayasa yapmalıyız?” sorusuna odaklanmalıyız. Bizim anayasanın ilk 4 maddesiyle herhangi bir sorunumuz söz konusu değil. Bütün bunlarla beraber anayasanın satırları arasında dolaşan darbeci zihniyetle bizim problemimiz var. Ülkemizin gençlerinin geleceğini inşa edecek, onları dünya ile rekabete hazırlayacak vizyoner bir anayasaya bizim ihtiyacımız var. Biz bunu yapacağız. Zaten Cumhur İttifakı olarak Milliyetçi Hareket Partisi hazırlıklarını yaptı. Biz aynı şekilde hazırlıklarımızı yaptık. Bu hazırlıkları birbiriyle bütünleştirerek yolumuza inşallah devam edeceğiz. Güçlü bir anayasayı inşallah oluşturacağımıza inanıyorum.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.