SON DAKİKA
Hava Durumu

#Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

haberingundemi.com.tr - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Erdoğan: Ulaştırmada meyvelerini  toplayacağımız döneme giriyoruz Haber

Erdoğan: Ulaştırmada meyvelerini toplayacağımız döneme giriyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Uluslararası Karadeniz Rize-Ayder Forumu'na gönderdiği video mesajda, katılımcıları selamlarken, geniş Karadeniz Bölgesi'nin lojistik ve ulaştırma imkanlarının ele alınacağı forumun hayırlara vesile olmasını diledi.  Yurt dışından foruma katılan uzmanlara "Hoş geldiniz." diyen Erdoğan, forum kapsamında verimli tartışmaların yaşanacağına inandığını söyledi.  Salgın hastalıklar ve bölgesel krizlerin lojistik ve ulaştırma altyapısının ekonomik kalkınma açısından önemini tekrar tekrar hatırlattığını belirten Erdoğan, "Karadeniz coğrafyası içerisinde yer alan tüm ülkelerde ticareti geliştirecek, malların ve ulaştırma hizmetlerinin teslimat sürelerini kısaltacak lojistik ağların geliştirilmesine ihtiyaç duymaktayız. Rize'deki yüksek teknolojili endüstriyel gelişim bölgesi olan İyidere Lojistik Merkezi'nin bu çabalara ciddi katkı yapacağı inancındayız. Karadeniz Bölgesi'nin küresel gemi inşa pazarında kilit bir oyuncu olarak konumlanması da önemli hedeflerimiz arasında yer alıyor" ifadelerini kullandı.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, Orta Asya ve Hazar Bölgesi'nden Batı ile Doğu'yu, Kuzey ile Güney'i birbirine bağlayan ulaşım koridorları ve enerji yollarının, Karadeniz Bölgesi üzerinden geçtiğini belirterek, şunları kaydetti: Önümüzdeki dönemde bölgenin jeostratejik öneminin daha da artacağı görülüyor. Karadeniz Bölgesi'ndeki ulaştırma ve lojistik altyapısının güçlendirilmesiyle inşallah bu ivme daha da hızlanacaktır. Hükümetimizin son 22 yılda ulaştırma alanına yaptığı yatırımların geniş bir alanda meyvelerini toplayacağımız bir döneme giriyoruz. Bu yeni dönemde Karadeniz Bölgesi'nin hak ettiği yeri alacağından asla şüphe duymuyorum. Kendi alanında seçkin isimlerin katılımıyla düzenlenen Uluslararası Karadeniz Rize-Ayder Forumu'nun bizlere bu mücadelemizde yardımcı olacağı kanaatindeyim.

Heybeliada’daki Ruhban Okulu için talimat Haber

Heybeliada’daki Ruhban Okulu için talimat

Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nda restorasyon çalışmaları sürerken, Fener Rum Patriği Bartholomeos da Yunan basınına çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bartholomeos, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından MEB’e talimat verildiğini söylerken, “Faaliyetin eşiğinde olduğumuza artık eminiz” ifadelerini kullandı. 1971’de Anayasa Mahkemesi, aralarında Ruhban Okulu’nun da bulunduğu özel yükseköğretim kurumlarının bir devlet üniversitesine bağlanmasını kararlaştırılmasının ardından Patrikhane karara itiraz etmişti. Aynı yıl okul faaliyetlerini askıya aldı. 50 yılın üzerinde geçen sürenin ardından Ruhban Okulu’nda faaliyet hazırlıkları dikkat çekiyor. Atina Haber Ajansı’da yer alan haberde, Selanik’i ziyaret eden Patrik Bartholomeos, Ruhban Okulu’nun kısa sürede yeniden faaliyete geçeceğine dair büyük iyimserlik içinde olduğunun altını çizdi. BARTHOLOMEOS: EMİR, ERDOĞAN’DAN VERİLDİ Ruhban Okulu’nun yeniden faaliyete geçmesi ile ilgili Türkiye Eğitim Bakanı’nın okulu ziyaret ettiğini belirten Bartholomeos, önümüzdeki hafta ise Patrikhane’den kalabalık bir heyet başkente giderek teknik detaylar konusunda fikir alışverişinde bulunulacağını duyurdu. Bartholomeos, “Okulumuzun yeniden faaliyet göstermesi hedefimize kısa sürede ulaşacağımıza dair son derece iyimserim. Eğitim Bakanlığı yetkililerine emir yukarıdan, Sayın Başkan Tayyip Erdoğan’dan verildi. Okulumuzun yeniden faaliyete geçmesi eşiğinde bulunduğumuza artık eminiz.” ifadelerini kullandı. TEKİN: KENDİ ÇALIŞMAMIZI YAPIYORUZ Geçen senelerde Ruhban Okulu’nun yeniden faaliyete geçmesi için ABD ve AB tarafından çağrılar yapılmıştı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ise Ruhban Okulu’nu 28 Mayıs’ta ziyaret ettiğinde incelemelerde bulunmuştu. Tekin, “Okulun, Ruhban Okulu olarak faaliyet verebilmesi açısından kendi çalışmamızı yapıyoruz” demişti. 12 PATRİK MEZUN OLDU Ruhban Okulu faaliyet gösterdiği 1844-1971 yılları arasında Ortodoks aleminin en önemli ilahiyat okulu olarak biliniyordu. Aynı yıllar içinde bine yakın mezun verirken, Mezunlar arasında Bartholomeos dahil 12 patrik yer alıyordu.

‘Türkiye NATO için güvenilir bir müttefiktir’ Haber

‘Türkiye NATO için güvenilir bir müttefiktir’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu'na katılmak üzere gittiği ABD'de yoğun temaslarda bulundu.  100 milyar dolarlık ticaret hacmi  Erdoğan, Amerikalı girişimcilere Türkiye'nin sunduğu yatırım fırsatlarını anlattıklarını belirterek, "Türkiye ekonomisinin önümüzdeki dönemine dair yol haritasını kendileriyle paylaştık. Amerika son iki senedir en fazla ihracat yaptığımız ikinci, en fazla ithalat yaptığımız beşinci ülke oldu. İkili ticaret hacmimiz geçtiğimiz yıl 30 milyar doları aştı. Toplam 100 milyar dolarlık ticaret hedefimize iyi bir planlamayla ulaşabileceğimize inanıyoruz" dedi.  Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmaya ilişkin şunları aktardı: Bu yılki Genel Kurul genel görüşmeleri ‘Hiç kimseyi geride bırakmamak’ temasıyla yapıldı. İnsanlığı güvenli ve müreffeh bir geleceğe kavuşturmak için atılması gereken adımlara değindim. Küresel barış ve güvenliğin korunması açısından önem taşıyan temel meselelere dair görüşlerimizi paylaştım. Gazze özelinde mevcut uluslararası sistemin ve kurumların asli görevlerini yerine getirme noktasında sınıfta kaldıklarını bir kez daha açıkça ifade ettim. İnsanlığın, mazlumların sesine kulak veren çok daha adil bir dünyada yaşamasının mümkün olduğuna işaret ettim.  Çok sayıda ikili görüşme gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan isimleri ve konu başlıklarını da açıkladı: İran, Sırbistan, Ukrayna, Maldivler Cumhurbaşkanları, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, Kuveyt Veliaht Prensi, Arnavutluk, Pakistan, Irak, Lübnan, Almanya, Hollanda, Yunanistan ve Ermenistan Başbakanları, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile bir araya geldik. Görüşmelerimizde ikili iş birliği konularımız ile bölgemizdeki krizleri detaylıca ele aldık. Gazze'de kötüleşen insani krizin üzerinde özellikle durdum. Yaklaşan kış mevsimi öncesinde Filistin'e yönelik yardımları mutlaka artırmamız gerektiğini, bunun için iş birliği içinde çalışmamız, İsrail üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmamız gerektiğini tüm görüşmelerimde muhataplarıma ifade ettim. İsrail tam da bizim aylardır uyardığımız şekilde Gazze'deki ateşi tüm bölgeye yaymak için her yola başvuruyor. Lübnan'a yönelik saldırılar bunun en son örneği oldu. Son bir haftada 600’ün üzerinde Lübnanlı katledildi. Dünya sessiz kaldıkça ve Batılı ülkeler İsrail yönetimine silah desteği verdikçe, bu katliamlar maalesef devam edecek. Görüşmelerimizde bu tehlikeye dikkat çektik. Son derece yoğun ve verimli bir diplomasi trafiğiyle 79. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nu değerlendirmeye çalıştık. Erdoğan, İsrail'in Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanırken Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na katılması ve konuşma yapmasını şu sözlerle değerlendirdi: Filistin'de soykırım yapmış bir suçlunun Birleşmiş Milletler çatısı altında yer alabilmesi gerçekten bir utanç vesilesidir. Bu, vahşice katledilen bebeklerin, çocukların, annelerin, babaların Birleşmiş Milletler görevlilerinin, gazetecilerin ve daha nicelerinin hatıralarına ihanettir. Dün, bizim Birleşmiş Milletler Genel Kurulu konuşmamızın akabinde İsrail delegasyonunun tavırlarına dikkat ettiyseniz, çok garip bir tavır içindeydiler. Çünkü kendilerini savunacak halleri yok. Bu nedenle biz herkesi tarihin doğru tarafında durmaya çağırdık ve çağırıyoruz. Mazlumla zalimi, katille maktulü ayıramayan ve her birine hak ettiği muameleyi yapamayan bir düzen, çürümeye yüz tutmuş demektir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ya o katile hak ettiği gibi davranır ya da bu utanç verici durum Birleşmiş Milletler tarihine bir kara leke olarak geçer. İsrail, Birleşmiş Milletler kararlarına zerre saygısı olmayan, Birleşmiş Milletler’in ilkelerini defalarca çiğnemiş bir devlettir. Böyle bir devlete gereken dersi yazılı ve görsel materyallerle vermek, inanıyorum ki en önemli görevdir.  ‘BM işlevselliğini yitirmiş durumdadır’  Erdoğan, "Birleşmiş Milletler'in reform yapması ve yapısını değiştirmesi gerektiğini 2005 yılında vurgulamıştınız. Aradan geçen 20 yılda Birleşmiş Milletlerin dünyanın adaletini ve barışını tesis edemediği bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Gelinen bu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna şu şekilde yanıt verdi: Birleşmiş Milletler, savaşları önleme misyonunu yerine getiremeyen, kimseye söz dinletemeyen, kendi görevlilerini dahi koruyamayan ve onları öldüren İsrail'den hesap soramayan bir pozisyondadır. Nitekim dün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Gueterres ile yaptığımız görüşmede bana kayıp rakamını verince gerçekten çok şaşırdım. Ciddi sayıda Birleşmiş Milletler görevlisi şu anda İsrail'in katliamlarına kurban gitti. Birleşmiş Milletler, güçlünün haklı olduğu bir düzene bekçilik yapan bir yapıya dönüşmüş ve işlevselliğini yitirmiş durumdadır. Mevcut düzende Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin dokunulmaz beş üyesi, istediğini acımasızca yapabiliyor. Zaten geçici üyelerin herhangi bir fonksiyonu yok. Konseye geçici üye olarak alınan devletler orada idare ediliyorlar. Peki bu daimi üyeler nerelerden? Asya, Avrupa, Amerika… Dini noktada da dünyada Müslüman ülkelerin sayısı belli, ama Müslüman ülkelerden hiçbiri daimi üyeler arasında yer almıyor. Şimdi Afrika daimi üyelik istiyor. Peki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Afrikalıya yer var mı, yok. Japonya üyelik istiyor mu, istiyor. Peki yer var mı, yok. Avrupa'dan Almanya istiyor. Almanya'ya da yer yok. Türkiye olarak biz de istiyoruz. Bize de yer yok. Niye? Türkiye olarak biz, Almanya, Japonya burada istediğini alamayan ülkeler konumunda. Biz haklı talebimize devam edeceğiz. Sayın Guterres de yaptığımız görüşmede bize hak verdi ama bu hakkı teslim etmek gibi bir güçleri, bir imkanları da yok.  Erdoğan, İsrail'in Gazze'den sonra Lübnan’a da saldırı başlatmasıyla ilgili şu tepkiyi gösterdi: Her şeyden önce burada çok ciddi bir travma yaşanıyor. Bugün Lübnan'ın güneyinin tahliyesini izledim. Çok acımasız bir tablo var. Herkes at arabalarında ve çoluk çocuk bölgeyi boşaltıyorlar. Hakikaten canımız yanıyor. Bu kadar acımasız, bu kadar korkunç bir tabloyla bölgemiz karşı karşıya. 6 milyon nüfusu olan Lübnan’dan söz ediyoruz. Bu insanlar nereye, nasıl kaçacaklar? Oralarda nasıl yaşam sürdürecekler? Lübnan, rahmetli Refik Hariri'nin döneminde bir başka Lübnan'dı. Çok daha zengindi, güçlüydü. Ama şu anda artık o Lübnan kalmadı. Şimdi Lübnan'ın yeniden kendine gelmesi için onlara imkanlar sağlayacağız, bu durumu yeniden nasıl aslına dönüştüreceğiz onu düşüneceğiz? Temennimiz odur ki Lübnan bir an önce bu travmayı atlatsın. Lübnan'ın durumu çok kötü. Rabbim yar ve yardımcıları olsun. Diğer taraftan İsrail bir rüya görüyor, o rüyasını gerçekleştirmek için bölgemizdeki halkların yaşamlarını kabusa çevirmeyi de göze almış gibi görünüyor. Zamanında Hitler de bir rüya görmüştü ve o da çeşitli milletlere mensup halklara kabus yaşatmıştı. Neticede gördüklerinin bir rüya olduğunu net bir şekilde anladı. Er ya da geç günümüzün Hitleri Netanyahu da bu gerçekle yüz yüze gelecek. Herkesin bir planı var ama biz inanıyoruz ki Allah’ın da bir hesabı var.  Cumhurbaşkanı, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile görüşmesi ve Ukrayna Barış Konferansı konusuyla ilgili de şu açıklamayı yaptı: Biz bu konferansın içinde yer almaya hazır olduğumuzu söyledik. Gerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan gerek istihbarat teşkilatımız onlarla irtibat halinde olacaklar. Bölgeye bu barışı getirebilme noktasında Türkiye olarak biz bu işin bir yerinde yer alırız diye temenni ediyorum. Biz Ukrayna-Rusya savaşında adil bir barışı belki de en çok arzulayan ülkeyiz. Elimizi taşın altına koymaktan çekinmedik ve barış için çabalıyoruz. Bu savaşın diplomasi ve diyalog yoluyla sona ermesi mümkündür. Yeter ki sorunları bu yolla çözebileceğimize hem savaşan taraflar hem diğer aktörler inansın. Şu anda maalesef buna yakın değiliz. Biz hem Ukrayna hem Rusya tarafıyla görüşebiliyor olmamızı barışa giden yolda bir avantaj olarak görüyoruz. Bu zorlu yolu yürüyebilir ve hedefe ulaşabilirsek, insanlığa büyük hizmet etmiş olacağız. Taraflar kışkırtmaları, silahlanma yarışını, insanların değil silahların konuştuğu bir düzeni terk etmeden, barış umudu somut bir biçimde doğmayacak. Fakat biz yılmadan o umudu aramayı sürdüreceğiz. Gayretleri artıracak ve daha çok çalışacağız.  Erdoğan, görevden ayrılan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in veda konuşmasında “Güneyde Türkiye olmadan Avrupa Kıtası’nın güvenliği öngörülemez, imkansız” açıklamasını da şu sözlerle değerlendirdi: Ben Sayın Stoltenberg’e hakikaten görevi boyunca Türkiye ile olan münasebetlerini en ideal şekilde sürdüren bir Genel Sekreter olarak bakıyorum. NATO Genel Sekreterliği boyunca bunu başarıyla sürdürdü. Türkiye'yle münasebetlerinde de hiçbir zaman olumsuz bir çizgi çizmedi. Yeni Genel Sekreter Mark Rutte ile de Hollanda Başbakanlığı süresi içerisindeki dostluğumuz iyiydi. İnşallah NATO Genel Sekreterliği’nde de bu dayanışmayı, bu birlikteliği yine devam ettiririz. Kurucu değerlerinden uzaklaşan ve onlara sahip çıkamayan uluslararası kuruluşlar ve ittifaklar yozlaşır. Bu temel arızayı gideremezlerse artık ana görevlerini dahi yapamaz hale gelirler. NATO eğer “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” ilkesini “hepimiz bazılarımız için, bazılarımız hepimiz için” gibi bir forma dönüştürme tehlikesi ile yüz yüze gelirse o yozlaşma başlar. Bunun için tedbirler almak ve vakit geçirmeden uygulamak gerekir. Hele konu güvenlik gibi hayati bir husus ise ilkelerden milim sapma olmamalıdır. Türkiye, NATO içerisinde yükümlülüklerinin de sorumluluklarının da farkında olan ve bunları eksiksiz yerine getiren güvenilir bir müttefiktir. Türkiye’nin NATO için ne kadar kıymetli olduğunu Avrupa’nın bildiği ancak zaman zaman bunu göz ardı ettiğini görüyoruz.  Erdoğan, bir gazetecinin "Kasım ayında ABD seçime gidiyor. Türkiye-Amerika arasındaki ilişkilerde malum sorunlar bulunuyor. Özellikle terör örgütüne verdiği destek aralıksız sürüyor. Bu noktada başkanlar değişiyor ama bu müttefikliğe yakışmayacak tavırlar değişmiyor bir şekilde. Seçim sonu beklentiniz nedir? Yani Donald Trump veya Kamala Harris, yeni başkanla beraber nasıl bir değişim olur? Örneğin F-35 programına yeniden dönüş olabilir mi?" sorusunu şöyle cevaplandırdı: Temennim odur ki gelen gideni aratmasın. Çünkü, Amerika'da F-35 konusunu bizler yalnız Sayın Donald Trump döneminde yaşamadık, sonrasında da devam etti. Hepsi de bize bu hayal kırıklığını yaşattı. Cumhuriyetçiler de yaşattı, Demokratlar da... Şimdi yeni süreçte bunun sürüp sürmeyeceğini göreceğiz. 1 milyar 450 milyon dolar alacağımız var. Bu öyle böyle bir rakam değil. Şimdi bu alacağımızı tahsil etme noktasında da adımlarımızı atmaya devam edeceğiz. Bütün bunlarla beraber kasım seçiminin neticesi ne getirecek ne götürecek? Bunu da görmemiz lazım. Bizler bu işin sonucunda temennim odur ki Türkiye-ABD arasındaki ilişkileri de buna göre tekrar teraziye koyacağız. Adımlarımızı da ona göre atacağız. Umarız netice hayırlı olur.  Erdoğan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile görüşmesini de şu sözlerle değerlendirdi: Sayın Paşinyan'ın yaklaşımına baktığımız zaman olumsuz bir havada görünmüyor. Türkiye olarak bizden Ermenistan-Azerbaycan arasındaki barış anlaşmasını, huzur içinde komşular olarak yaşamalarını bir an önce sağlamamızı istiyorlar. Biz de zaten bunun peşindeyiz, bunun gayreti içerisindeyiz. Temennim odur ki, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki bu gelişmeleri inşallah peyderpey halledelim, çözelim ve Azerbaycan-Ermenistan arasındaki bu sıkıntıları aşmak suretiyle artık yola revan olalım. Çünkü her iki taraf aslında barıştan yana. Şu anda Azerbaycan böyle bir beklentinin, gayretin içerisinde. Ermenistan'da da bunu gördük. Bizler oluşacak huzur ve barış ikliminin herkes için en iyisi olacağını düşünüyoruz. Ermenistan ile Azerbaycan barışı iki ülke için de yeni fırsatlar ve kazançların kapısını aralayacaktır. Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme süreci de bu barış sürecinin olumlu neticelenmesi ile müspet istikamette etkilenecektir.  Erdoğan, "BRICS’e üye olmak noktasında olumlu ya da olumsuz gördüğünüz öngörüleriniz nelerdir?" sorusunu şu şekilde yanıtladı: Her şeyden önce bizim BRICS ve ASEAN’da yer almamız, buralarda görünmemiz, inanıyorum ki bölgelerin aritmetiğini de değiştirecek. Çok daha farklı bir yapının inşasına vesile olacak. Orta Asya, Rusya, Baltık bölgesi ya da Uzak Doğu ile ilişkilerimiz kadar Kıta Avrupası ve Amerika ile de bağlarımızın bulunduğunu bir kenara koyamayız. Aynı şekilde Arap coğrafyası ve Körfez ülkeleriyle köklü bir geçmişimiz bulunurken Afrika ile de yakın ilişkilerimiz mevcut. Netice itibarıyla bulunduğumuz coğrafya ve binlerce yıllık geçmişimiz bizi böylesine çeşitli bir ortaklık mimarisi oluşturmak için teşvik ediyor. Biz bir NATO ülkesiyiz diye Türk dünyası ve İslam dünyası ile bağlantımızı kopartamayız. BRICS ve ASEAN bizim için özellikle ekonomik iş birliklerimizi geliştirmek için fırsatlar barındıran yapılar. Bu yapıların içinde yer almak NATO'dan vazgeçmek anlamına da gelmiyor. Bu ittifak ve iş birliklerinin, özellikle birbirinin alternatifi olduğunu düşünmüyoruz. Bugünün dünyasında bazı uluslararası gerilimler olsa da soğuk savaş dönemi çok geride kaldı. Bize “BRICS’e ya da başka bir yapıya girmeyin” diyenlere baktığınızda yıllardır parçası olmak için çalıştığımız Avrupa Birliği'nin kapısında bizi yıllarca bekletenlerle aynı kişiler. Biz bunlara bakarak asla geleceğimizi belirleyemeyiz.  Bir gazetecinin de "Yeni Anayasanın zorunluluk olduğunu her fırsatta ifade ediyorsunuz. İlk 4 maddenin de Cumhur İttifakı'nın kırmızı çizgisi olduğunu söylediniz. Ancak muhalefetin çeşitli gerekçelerle sürece katılmama gibi bir direnci var. Muhalefetin bu ısrarlı uzlaşma arayışınızda samimi davranacağını düşünüyor musunuz?" sorusunu da şu sözlerle cevapladı: Muhalefetin bir defa başta bu ilk 4 madde olmak üzere, bu konularda zaten herhangi bir ciddiyeti söz konusu değil. Onlar bunu sadece söylerler. Ama bu noktada iktidar ne söyler ne düşünür, böyle bir düşünceleri yok. Biz Cumhur İttifakı olarak bu konuda durduğumuz yerdeyiz, kararlıyız ve aynı kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Türkiye'yi geleceğe, çağın gereklerine uygun, sivil, kapsayıcı, özgürlükçü yeni bir anayasa ortaya koymadan hazırlayamayız. Hiç de çekinmemeliyiz. Bakın dünya hızla değişiyor. 45-50 yıl öncesinin bakış açısıyla, üstelik darbeciler tarafından kaleme alınmış, yamalı bohçaya dönmüş bir anayasa ile bu değişime ayak uydurmak mümkün değil. Bizim çok diri, yeni bir anayasa ile geleceğe yürümemiz lazım. Konuyu ilk 4 maddeye sıkıştırmadan, “Biz nasıl bir anayasa yapmalıyız?” sorusuna odaklanmalıyız. Bizim anayasanın ilk 4 maddesiyle herhangi bir sorunumuz söz konusu değil. Bütün bunlarla beraber anayasanın satırları arasında dolaşan darbeci zihniyetle bizim problemimiz var. Ülkemizin gençlerinin geleceğini inşa edecek, onları dünya ile rekabete hazırlayacak vizyoner bir anayasaya bizim ihtiyacımız var. Biz bunu yapacağız. Zaten Cumhur İttifakı olarak Milliyetçi Hareket Partisi hazırlıklarını yaptı. Biz aynı şekilde hazırlıklarımızı yaptık. Bu hazırlıkları birbiriyle bütünleştirerek yolumuza inşallah devam edeceğiz. Güçlü bir anayasayı inşallah oluşturacağımıza inanıyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması dünya basınında Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması dünya basınında

Reuters ajansı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, BM sistemi ve Batı dünyasının değerlerinin Gazze'de öldüğü değerlendirmesini, haber başlığında kullandı.  Erdoğan'ın konuşmasında, Gazze Şeridi'ne askeri saldırılar nedeniyle İsrail'e ve ona destek veren Batılı ülkelere sert eleştiriler yönelttiğine dikkati çekilen haberde, İsrail'in durdurulması için "insanlığın ittifakı" çağrısı yaptığı kaydedildi.  Haberde Erdoğan'ın, "Gazze'deki çocuklarla birlikte Birleşmiş Milletler sistemi de ölüyor, gerçek ölüyor, Batı'nın savunduğunu iddia ettiği değerler ölüyor, insanlığın daha adil bir dünyada yaşama umutları birer birer ölüyor" ifadesini kullandığı aktarıldı.  Erdoğan'ın bölgede ateşkes çabalarına yönelik ifadesine değinilen haberde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ateşkes için çalıştıklarını iddia edenler, İsrail'in katliamlarına devam edebilmesi için sahne arkasından silah ve mühimmat göndermeye devam ediyor. Bu tutarsızlık ve samimiyetsizliktir" ifadesini kullandığı belirtildi.   İngiliz yayın kuruluşu BBC'nin haberinde de Erdoğan'ın İsrail'i bölgeyi savaşa sürüklemekle suçladığı ve Gazze'de sadece çocukların değil, BM sisteminin de öldüğünü söylediği aktarıldı.  Al Jazeera kuruluşu, İngilizce yayın yapan internet sitesinde yayımladığı haberinde, Erdoğan'ın "BM ve Batı değerlerinin Gazze'de öldüğü" ifadesini başlığa taşıdı.  Amerikan CNN televizyonu, haberinde, "BM sisteminin Gazze'de öldüğü" değerlendirmesini manşete çekti ve Erdoğan'ın "Gazze'de sadece çocuklar ölmüyor; BM sistemi de ölüyor, hakikat ölüyor, Batı'nın savunduğunu iddia ettiği değerler ölüyor, insanlığın daha adil bir dünyada yaşama umutları birer birer ölüyor" ifadesini kullandığı belirtildi.  Bloomberg televizyonu, internet sitesinde yayımladığı "Türkiye'den Erdoğan, BM konuşmasında İsrail'i eleştirdi" başlıklı video kesitinde, Erdoğan'ın şu ifadelerine yer verdi: İsrail yönetimi temel insan haklarını hiçe sayarak bir millete, bir halka karşı etnik temizlik, apaçık bir soykırım uygulamakta, topraklarını adım adım işgal etmektedir. Özgürlüğü, bağımsızlığı en temel hakları gasbedilen Filistinliler ise son derece haklı bir biçimde bu işgale, bu etnik temizlik faaliyetlerine karşı meşru direniş haklarını kullanmaktadır. Filistin halkının topraklarını işgal edenlere karşı sergilediği haklı direniş gayrimeşru gösterilemeyecek kadar asildir, onurludur, kahramancadır.  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM Genel Kurulunda yaptığı konuşma İspanyol basınında da geniş yer buldu.  Fransız basınında da Erdoğan'ın Netanyahu'yu Hitler ile kıyasladığı belirtilerek, Erdoğan'ın "Bundan 70 sene önce nasıl Hitler, insanlığın ittifakıyla durdurulmuşsa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de insanlığın ittifakıyla durdurulmalıdır" sözü öne çıkarıldı.  İtalya'nın yüksek tirajlı gazetelerinden La Repubblica, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM Genel Kurulundaki konuşmasını ilk sayfasından "Erdoğan'ın Batı'ya karşı öfkesi" başlığıyla duyurdu.  Frankfurter Rundschau gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM Genel Kurulundaki konuşmasıyla ilgili haberinde, "Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu önünde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya Adolf Hitler karşılaştırmasıyla sert şekilde saldırdı.  Hollanda’da AD gazetesi haberinde, Erdoğan'ın "Bundan 70 sene önce nasıl Hitler, insanlığın ittifakıyla durdurulmuşsa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de insanlığın ittifakıyla durdurulmalıdır" şeklindeki sözlerini öne çıkararak, Erdoğan'a göre İsrail’in tüm bölgeyi bir savaşa sürüklediği aktarıldı.

HAMAS BİR TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİL DİRENİŞ GRUBUDUR Haber

HAMAS BİR TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİL DİRENİŞ GRUBUDUR

Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kurulu için New York'ta bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Amerikan NBC News kanalından Keir Simmons'a bir röportaj verdi.  Röportajında, İsrail'in Gazze'deki katliamlarına vurgu yapan Erdoğan, Türkiye'nin Hamas'la ilişkisi bağlamındaki bir soruya şu şekilde yanıt verdi: Biz teröristlere karşıyız. Fakat Hamas’ı iyi tanıyan liderlerden biriyim. Hiçbir zaman ben Hamas’a terör örgütü demedim. Ve şu anda da Hamas’a bir terör örgütü olarak bakmıyorum. Zira Hamas, topraklarını koruma gayreti içerisinde olan bir direniş grubudur. Dolayısıyla böyle bir direniş grubuna ben nasıl olur da terör örgütü derim.  7 Ekim'de yaşananlarla ilgili soruya yanıt veren Erdoğan, bu sürecin öncesinde Filistin halkının maruz kaldığı acıların unutulmaması gerektiğini vurguladı.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, "1947’li yıllardan alın bugünlere kadar Filistin, topraklarını kaybede kaybede bugünlere geldi. Perde arkasını incelediğimizde, ne yazık ki 7 Ekim’e bu şartları hazırlayan nedenleri iyi bilmek lazım. Onları iyi anlamak lazım. Ve burada acaba ne kadar Filistinli şehit edildi, ne kadar Filistinli öldürüldü, bunun da perde arkasını incelediğimizde durum çok farklı yerlere ulaşır." şeklinde konuştu.  ‘ABD, Ukrayna'nın NATO üyeliğini istemiyor’  Röportajın Ukrayna ile ilgili bölümünde Ankara'nın Ukrayna'nın NATO üyeliğine nasıl baktığına ilişkin soruyu yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda tüm NATO ülkelerinin adımlarına bakacaklarını belirtti.  Erdoğan, "Amerika, Ukrayna’nın her şeyden önce NATO’ya üye olmasını istemiyor. Birçok NATO ülkesi bir defa Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasını istemiyor. Bu gerçekleri görerek kararımızı vermemiz lazım" dedi.  Ukrayna'nın NATO üyeliği konusunun, enine boyuna düşünülerek karar verilecek bir husus olduğunu belirten Erdoğan şöyle konuştu: Bu gerçeklere baktığımız zaman bu işler heyecanla adım atılacak olan konular değil. Bizler de bu konularda kararlarımız verirken tabii ki bütün NATO üyelerinin duruşunu masaya yatırıyoruz ve kararlarımızı ona göre veriyoruz. Şu an itibarıyla tüm NATO ülkelerinin duruşu, benim için diğer ülkeler için nedir ne değildir bu gelişmeleri takip ederek nihai kararımızı veririz. Heyecanla bu kararlar verilmez.  Erdoğan, Simmons'ın, "Bu konuda karar verdiniz mi?" şeklindeki sorusuna ise "Hayır." şeklinde yanıt verdi.

EY BM GÜVENLİK KONSEYİ DAHA NEYİ BEKLİYORSUNUZ? Haber

EY BM GÜVENLİK KONSEYİ DAHA NEYİ BEKLİYORSUNUZ?

BM Genel Kuruluna bugün bir kez daha seslenme fırsatı bulmaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 79. Genel Kurulun ülkeler ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni etti.  172 gazeteci öldürüldü  Erdoğan, "Genel Kurul Başkanlığını tamamlayan Sayın Francis’i tebrik ediyor, bu görevi devralan Sayın Yang’a başarılar diliyorum" ifadelerini kullandı.  Uzun mücadeleler neticesinde dost ve kardeş Filistin’in temsilcisini üye ülkeler arasında hak ettiği yerde görmekten duydukları memnuniyeti ifade eden Erdoğan, "Atılan bu tarihi adımın, Filistin'in Birleşmiş Milletler üyeliğine giden yolda artık son döne meç olmasını temenni ediyorum. Filistin'i tanımayan diğer devletleri, bu kritik dönemde tarihin doğru tarafında yer alarak Filistin devletini bir an evvel tanımaya davet ediyorum" diye konuştu.  "Buradaki dostlarımın çoğunun ekranlarda seyrettiği krizleri biz anbean yaşıyor ve yönetmeye çalışıyoruz" diyen Erdoğan, "Dolayısıyla bugün sizlere gerilimlerin uzağında değil, tam kalbinde yer alan bir ülkenin lideri olarak sesleniyorum. Birileri rahatsız olsa da birileri şahsımızı yine hedef alacak olsa da bugün burada, insanlığın ortak kürsüsünde, insanlık adına bazı gerçekleri açık açık konuşmak arzusundayım" ifadelerine yer verdi.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası barış ve güvenliğin imtiyazlı 5 ülkenin keyfine bırakılmayacak kadar önemli olduğuna şahitlik edildiğini kaydetti.  Bunun en dramatik örneğinin Gazze’de 353 gündür devam eden katliam olduğunu vurgulayan Erdoğan, 7 Ekim 2023'ten beri aralıksız süren İsrail saldırılarında 41 bini aşkın Filistinlinin hayatını kaybettiğini aktardı.  Erdoğan, çoğu çocuk ve kadın 41 bin insanın acımasız bir şekilde hayattan kopartıldığının altını çizerek, yine çoğu çocuk 10 binden fazla Gazzeli'nin nerede olduğunu kimsenin bilmediğini, aynı şekilde 100 bine yakın insanın yaralandığını ve sakat kaldığını bildirdi.  Zor şartlar altında görevini yapmaya çalışan 172 gazetecinin öldürüldüğünü de anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti: Hayat kurtarmak için çalışan 500'ü aşkın sağlık görevlisi öldürüldü. Açlıkla, susuzlukla boğuşan Gazze halkının imdadına koşan insani yardım görevlileri, 210'dan fazla Birleşmiş Milletler personeli öldürüldü. Savaşta dahi dokunulmaması gereken 820 camiyi, 3 kiliseyi vurdular. Onlarca hastaneyi, yüzlerce okulu, hasta taşıyan 130’dan fazla ambulansı vurdular. Birleşmiş Milletler kürsüsünden 'Birleşmiş Milletler Şartı'nı parçalayarak, bir de utanmadan tüm dünyaya, vicdan sahibi tüm insanlara işte buradan, bu kürsüden meydan okudular.  Buradan açık açık sorduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Ey insan hakları örgütleri, Gazze'dekiler, Batı Şeria'dakiler insan değil mi? Filistin'deki çocukların okuma, yaşama, sokakta oynama hakkı yok mu? Ey uluslararası basın kuruluşları, İsrail'in canlı yayında katlettiği, ofislerini bastığı gazeteciler, sizin meslektaşınız değil mi? Ey Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Gazze soykırımının önüne geçmek, bu zulme, bu barbarlığa 'dur' demek için daha neyi bekliyorsunuz? Filistin halkıyla birlikte kendi vatandaşlarının canını tehlikeye atan, siyasi ikbali için tüm bölgeyi savaşa sürükleyen katliam şebekesini durdurmak için daha neyi bekliyorsunuz? Ey İsrail'e kayıtsız şartsız destek verenler, bu katliamı seyretmenin, bu vahşete ortak olmanın utancını daha ne kadar taşıyacaksınız?

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.