TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Çevre Kirliliği

haberingundemi.com.tr - Çevre Kirliliği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Çevre Kirliliği haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Antarktika'daki ozon deliği iyileşiyor Haber

Antarktika'daki ozon deliği iyileşiyor

Stratosferde doğal olarak oluşan ozon, Dünya'yı Güneş'in zararlı ultraviyole (UV) ışınlarından koruyan bir kalkan görevi görüyor. Ancak 1985'te, Antarktika'nın üzerinde, eylül-aralık ayları arasında belirginleşen bir ozon deliği keşfedilmişti. Bu mevsimsel incelme, zararlı UV ışınlarının yüzeye daha fazla ulaşmasına neden olarak cilt kanseri gibi sağlık sorunlarına yol açıyordu. ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi'nde çalışan bilim insanı Susan Solomon ve ekibi, yaptıkları araştırmalar sonucunda bu deliğin kloroflorokarbonlar (CFC) nedeniyle oluştuğunu belirledi. CFC’ler, klima, soğutma sistemleri ve aerosol spreylerde yaygın olarak kullanılıyordu. 197 ülkenin imzaladığı Montreal Protokolü kapsamında bu zararlı gazların kademeli olarak yasaklanması kararlaştırıldı. İyileşmenin doğrudan insan müdahalelerinden kaynaklandığı kanıtlandı Son yıllarda yapılan gözlemler, özellikle eylül aylarında ozon deliğinin küçüldüğünü gösterse de bilim insanları, bu iyileşmenin kesin nedenini belirlemede temkinli davranıyordu. Solomon, CFC'lerin azalmasının mı yoksa El Niño ve kutup girdabı gibi doğal süreçlerin mi bu daralmaya sebep olduğunu anlamanın zor olduğunu belirtiyordu. Ancak Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (MIT) Peidong Wang ve ekibi, hakemli bilim dergisi Nature'da yayımlanan yeni çalışmalarında, ozon tabakasındaki iyileşmenin doğrudan insan müdahalelerinden kaynaklandığını kanıtladı. Araştırmacılar, farklı senaryolar üzerinde atmosfer simülasyonları yaparak ozon tabakasındaki değişimlerin sebebini inceledi. "Çevre sorunlarını çözebileceğimizin bir kanıtı"  Gerçek uydu gözlemleriyle yapılan karşılaştırmalar sonucunda, ozon deliğinin toplumların aldığı önlemler sayesinde iyileştiği doğrulandı. Solomon, "Yüzde 95 kesinlikle söyleyebiliriz ki ozon deliği iyileşiyor. Bu harika bir gelişme ve çevre sorunlarını çözebileceğimizin bir kanıtı" diyor. Bilim insanları, mevcut iyileşme sürecinin devam etmesi halinde ozon deliğinin 10 yıl içinde tamamen kapanacağını düşünüyor. Solomon, "2035 gibi bir tarihte Antarktika'da ozon deliğinin hiç incelmediği bir yıl görebiliriz. Bu çok heyecan verici" diyerek ekliyor: "Yaşam süreniz içinde ozon deliğinin tamamen ortadan kalktığını göreceksiniz. Ve bunu biz insanlar başardık."

Aliyev, Fransa'yı ada devletlerinde çevreyi kirletmekle suçladı Haber

Aliyev, Fransa'yı ada devletlerinde çevreyi kirletmekle suçladı

Aliyev, Bakü'de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP29) kapsamında yapılan Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletleri Zirvesi'nde konuştu. İklim değişikliğinin her ülkeyle birlikte Azerbaycan'ı da etkilediğini anlatan Aliyev, "Hazar Denizi'nin her geçen yıl daha da küçüldüğünü görüyoruz. Nehirlerimizdeki su seviyesi ve dağlarımızdaki kar miktarı azalıyor. Seller ve daha önce görmediğimiz sağanak yağışlar artık günümüzün gerçekliği haline geldi." ifadelerini kullandı. Aliyev, yaşananların varoluşsal bir tehdit haline geldiğini vurgulayarak, küçük ada devletlerine bu nedenle yoğun destek verdiklerini söyledi. Hollanda ve Fransa'nın özellikle Karayipler ve Pasifik'te bulunan "sözde" denizaşırı topraklarının iklim değişikliğinden en çok zarar gören bölgeler arasında yer aldığına işaret eden Aliyev, "Yükselen deniz seviyesi, aşırı hava olayları ve biyolojik çeşitlilik kaybı bu bölgeler için ciddi tehditler yaratıyor. Bu toplulukların sesleri genellikle metropollerindeki rejimler tarafından acımasızca bastırılıyor." görüşünü paylaştı. Fransa'nın yaptığı nükleer denemeler nedeniyle Fransız Polinezyası'nda çevreye önemli zararlar verildiğinin altını çizen Aliyev, "Fransa orada ciddi toprak ve su kirliliğinden, yaşanan radyasyondan sorumludur." dedi. Aliyev, Fransa'nın işgal döneminde Cezayir'de de nükleer denemeler yaptığını ve dünyanın iklimine önemli zarar verdiğini belirterek, "Fransa'nın sözde denizaşırı topraklarında işlediği suçların listesi, rejimin son dönemde gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerinden bahsetmeden tamamlanmış sayılmaz." diye konuştu. Fransa'daki "Macron rejiminin" Yeni Kaledonya'da bu yıl 13 kişiyi öldürdüğünü aktaran Aliyev, Avrupa Komisyonu veya Avrupa Parlamentosu'ndan Fransa'ya yönelik bir kınama gelmediğine işaret etti. Aliyev, Avrupa Komisyonu veya Avrupa Parlamentosu'nun izlediği politikayı eleştirerek, "Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Avrupa'yı bir bahçe, dünyanın geri kalanını ormana benzetirse başka ne bekleyebiliriz? Eğer biz ormansak bizden uzak durun ve işlerimize karışmayın." dedi.

Gazze, yakın tarihin en büyük ekokırımına sahne oluyor Haber

Gazze, yakın tarihin en büyük ekokırımına sahne oluyor

İsrail'in Gazze'de başlattığı saldırılarda 1 yılda 40 bini aşkın Filistinli katledildi, 100 bine yakın kişi yaralandı. Yaşanan bu insani krizin yanı sıra saldırılar tarım arazilerine, su kaynaklarına, ekosisteme ve biyolojik çeşitliliğe zarar vererek ekokırıma neden oldu. Ekolojik kırımın kısaltması olarak kullanılan ekokırım (ecocide) kavramı, Avrupa Hukuk Enstitüsünce, "Can pahasına da olsa çevrenin yıkımı ve tahrip edilmesi" olarak tanımlanıyor. Biyoloji profesörü Arthur W. Galston tarafından 1970’lerde Vietnam Savaşı esnasında ortaya atılan ekokırım kavramı, o dönem ABD ordusunun ülkedeki bitki örtüsünü ve mahsulleri tahrip etmek için herbisit ve portakal gazı kullanmasına karşı yapılan protestolarda sıkça kullanıldı. Ekokırım, Uluslararası Ceza Mahkemesinin kuruluş statüsü olan Roma Statüsü'nde "savaş suçu" başlığı altında bir suç olarak kabul edilirken söz konusu belgede bir savaş veya saldırı ortamında doğal çevreye geniş, uzun dönemli ve ciddi bir zarar verilmesine neden olacak nitelikteki saldırılar suç olarak tanımlanıyor. İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana saldırılarını sürdürdüğü Gazze’de binlerce sivil hayatını kaybederken bölgede meydana gelen tahribat da bir çevre ve halk sağlığı felaketine dönüştü. Gazze’deki ekokırımın izleri Gazze'deki hükümet, saldırıların ilk 4 ayı itibarıyla, İsrail'in bölgeye 70 bin ton bomba attığını açıklamış, bunların arasında Birleşmiş Milletler (BM) Belirli Konvansiyonel Silahların Kullanımının Yasaklanması veya Sınırlandırılması Sözleşmesi (BKSS) kapsamında yasaklı olan fosfor bombasının da yer aldığını duyurmuştu. AA foto muhabiri Mustafa Al-Kharouf'un 9 Ekim 2023'te çektiği fotoğrafta İsrail’in, ABD Savunma Bakanlığı Tanımlama Kodu'nun "beyaz fosfor esaslı mühimmat" için kullandığı D528 etiketli M825 ve M825A1 top mermileri açık bir şekilde görüldü. BM'ye göre beyaz fosfor bombasının da yer aldığı yakıcı silahlar kategorisinde yer alan mühimmatlar altyapılara ve çevreye büyük zararlar verebiliyor. Yüksek derecede tehlikeli olan beyaz fosfor bombası havayla temas ettiğinde yanmaya başlıyor ve ortamda hava bulunduğu müddetçe söndürülemiyor. Suya bulaştığında yıllarca saklı kalabilen ve sudaki canlıları zehirleyen beyaz fosfor bombası su kaynakları üzerinden havzalara, ardından toprağa ve havaya karışıyor, bitkilere temas ettiğindeyse onları öldürüyor. Ağır bombardıman altındaki Gazze'de tarım alanları tahribi BM Eğitim ve Araştırma Enstitüsünün (UNITAR) Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi ile işbirliği içinde yürüttüğü Operasyonel Uydu Uygulamaları Programı (UNOSAT) ve BM Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) haziran ayında ortak yayımladığı "Gazze Şeridi Tarım Alanları Hasar Tespiti" raporuna göre bölgede devam eden savaş sonucu Gazze’de tarımsal verim zaman içinde azaldı. Sentinel-2 isimli uydudan 2017 ve 2024 yıllarında alınan görseller üzerinden yapılan çeşitli analizlerle ağaçlar ve tarla bitkilerinde oluşan hasarlar mercek altına alındı. Çalışma sonunda bombardımanlar, ağır araçların neden olduğu tahribatlar, hava saldırıları ve diğer çatışma unsurlarının tarımsal alanlara ciddi zarar verdiğini gösterdi. Gazze Şeridi'ndeki tarım arazileri bölgenin yüzde 41’ine denk gelen, yaklaşık 150 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. Önceki 7 yılın ortalamasıyla karşılaştırıldığında Haziran 2024'te bölgedeki tarlaların yüzde 63'ünde verimin azaldığı görüldü. 18 Haziran 2024 tarihli uydu görüntülerinden elde edilen verilere göre Gazze Şeridi'nin 5 ana bölgesindeki tarım arazileri değişen oranlarda tahribata uğradı. Buna göre, Gazze’nin kuzeyindeki 31,3 kilometrekarelik tarım arazisinin yaklaşık yüzde 75'i yani 23,5 kilometrekaresi, Gazze kentindeki 31,5 kilometrekarelik tarım arazisinin yüzde 69'una denk gelen 21,6 kilometrekaresi, Deyr El Balah bölgesindeki 25,9 kilometrekarelik tarım arazisinin yüzde 56'lık bölümünü oluşturan 14,6 kilometrekaresi, Han Yunus bölgesindeki 42,7 kilometrekarelik tarım arazisinin yüzde 58'i yani 24,6 kilometrekaresi, Refah bölgesindeki 19,1 kilometrekarelik tarım arazisinin ise yüzde 52’sine tekabül eden 9,9 kilometrekaresi tahrip oldu. Uydudan görüntülenen devasa çöplükler Saldırıların ardından bölgedeki atık ayrıştırma altyapısının kullanılamaz hale gelmesiyle atıklar da ciddi bir halk sağlığı problemine dönüşmüş durumda. Hollanda merkezli sivil toplum kuruluşu PAX for Peace tarafından temmuz ayında yayımlanan "Gazze’deki Savaş ve Çöp" başlıklı rapora göre sadece Ekim 2023 ile Mayıs 2024 arasında çöplerin biriktirildiği 225 atık sahası tespit edildi. Raporda bu sayının uydu görüntülerinden tespit edilebilecek büyüklükteki çöp sahalarını kapsadığı, daha ufak çapta birçok çöp sahasının bulunduğuna dikkat çekildi. Diğer yandan atıkların yakılması, hava kirliliği problemini ve birçok bulaşıcı hastalığı da beraberinde getiriyor. Biyoçeşitlilik kaybı riski Filistin Yönetimi'ne bağlı Çevre Kalite Kurumuna göre 4 Temmuz itibarıyla bölgede 150 ila 200 kuş türü, 20 civarında memeli türü ile nadir ve nesli tehlike altında olan 20 sürüngen türü bulunurken İsrail saldırıları buradaki biyolojik çeşitliliği riske atıyor. AA muhabirine konuşan Beytüllahim Üniversitesi Filistin Enstitüsü Biyoçeşitlilik ve Sürdürülebilirlik Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mazin Qumsiyeh, bölgedeki çevresel hasarların bazılarının artık geri döndürülemez olduğunu söyledi. Qumsiyeh, "Konu üzerine daha fazla çalışma gerekiyor ancak elimizdeki çalışmalar bölgedeki tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 70’inin zarar gördüğünü aktarıyor. Örneğin bölgedeki su akiferleri ciddi zarar gördü, bunlar yeniden eski haline dönemeyebilir. Dönse bile bu onyıllar alacaktır." dedi. Bölgede devam eden ekolojik yıkımı değerlendirebilecek bir uluslararası hukuk otoritesi olmadığını ve BM Güvenlik Konseyi'nde veto hakkına sahip ülkelerden dolayı bu suçların cezasız kaldığını belirten Qumsiyeh, "Siyonist rejim bu nedenle yasanın üstündedir ve soykırım, ekolojik soykırım ve skolastik soykırıma girişmiştir." ifadelerini kullandı. Bu sorunun daha görünür olması için daha fazla kişinin bilinçlendirilmesi ve boykot, yaptırım gibi uygulamalarla tepkinin güçlendirilebilmesi gerektiğini kaydeden Qumsiyeh, Gazze’deki insanlık krizinin bölgesel değil küresel olduğunu ve dünya barışını tehdit ettiğini dile getirdi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.