TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Bm

haberingundemi.com.tr - Bm haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Bm haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

BM, Esed işlediği suçlar nedeniyle hesap vermeli Haber

BM, Esed işlediği suçlar nedeniyle hesap vermeli

Al-Kheetan ve BM Cenevre Ofisi İletişim Direktörü Alessandra Vellucci, BM Cenevre Ofisi'nin haftalık basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu. "Baas rejiminin düşmesiyle yıkım ve sivil ölümleri artık çok daha net görülüyor. BM, Esed'in suçlarından sorumlu tutulması için yasal bir talepte bulunacak mı yoksa başka bir girişimi mi olacak?" sorusuna Al-Kheetan, "Elbette Beşşar Esed ile geçmişte ve günümüzde ciddi suçlar işlemiş olabilecek herkes uluslararası insan hakları hukukuna ve adil yargılamalara uygun olarak hesap vermeli. Bu, Suriye'deki geçiş ve Suriye'nin başlayacağı geleneksel adalet için çok önemli bir durum." şeklinde yanıt verdi. Suriye'de Esed rejiminin devrilmesinden yaklaşık iki hafta sonra yüzlerce tutuklunun cezaevlerinden dışarı akın ettiği görüntüleri gördüklerini belirten Al-Kheetan, "Bazıları gün ışığını gördükleri için mutluluklarını dile getirirken, diğerleri yıllarca süren işkence ve insanlık dışı muamele dolayısıyla yaşadığı şok nedeniyle hiçbir şekilde kendini ifade edemiyor." diye konuştu. Al-Kheetan, Suriye'de birçok kişinin yıllarca ailelerinden habersiz bir şekilde gözaltında tutulduğunu kaydederek, yıllar sonra ilk kez birbirlerine sarılan insanların, oğullarını ve kızlarını tanımakta zorlandığını gösteren dokunaklı sahneler gördüklerini söyledi. BM Genel Kurulu kararıyla 30 Haziran 2023'te kurulan Suriye'de Kayıp Kişilerin Araştırılması için Bağımsız Kuruluş'un kayıp ailelerinin acılarını azaltmaya odaklanacağını dile getiren Al-Kheetan, "BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Suriye Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu ve BM'nin Suriye'deki suçları araştıran Uluslararası Tarafsız ve Bağımsız Suriye Mekanizması (IIIM) dahil uluslararası mekanizmalar, kendi yetki alanları kapsamında geçmiş ve güncel insan hakları ihlalleri ve suiistimalleri hakkında bilgi izleme ve toplama üzerinde çalışacak." ifadelerini kullandı. Al-Kheetan, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk'ün gelecek hafta Suriye'de insan hakları konularında mevcut BM varlığını, herhangi bir geçişin kapsayıcı ve uluslararası hukuk çerçevesinde olmasını desteklemek için insan hakları heyetini bölgeye göndereceğini de söyledi. Geçiş sürecinde adaletin sağlanmasının ve insan haklarına dayalı toplumsal güvenin inşasının, Suriye'nin geleceğinde oldukça önemli olacağına işaret eden Al-Kheetan, "Bu, ülke genelindeki bireylerin ve ailelerin onlarca yıldır katlandığı tarif edilemez acıyı ele almanın, tüm Suriyelilerin insan haklarının eşit şekilde saygı göreceği, korunacağı ve yerine getirileceği bir gelecek inşa etmenin tek yolu." diye konuştu. Al-Kheetan, "Geçici hükümetin yetkilileri, geçmişteki suçların ve ihlallerin kanıtlarının korunmasını sağlamak için acil adımlar atmalı. Bunlara toplu mezarlardan, hapishanelerden, gözaltı merkezlerinden, bakanlıklardan ve diğer devlet kurumlarından gelen kayıtlar ve belgeler ile yaşananları belgelemede ve sorumluları hesap vermeye çağırmada önemli olabilecek diğer maddi kanıtlar da dahil." değerlendirmesinde bulundu. Yüksek Komiser Türk'ün, Suriye'deki kapsamlı geçiş sürecinin merkezinde "insan haklarının" bulunması gerektiği yönündeki çağrısını hatırlatan Al-Kheetan, geçici hükümet yetkililerine, güvenliğin yeniden sağlanması, ve suç işlediği belirtilenlerin uluslararası insan hakları standartlarına uygun hesap vermelerinin önünün açılması çağrısında bulundu. Al-Kheetan, ayrıca geçici hükümet yetkililerinin, kadın, çocuk, farklı etnik ve dini toplulukların haklarını tam olarak kullanabilmeleri için harekete geçmeleri gerektiğini sözlerine ekledi. BM Cenevre Ofisi İletişim Direktörü Vellucci ise AA muhabirinin sorusuna ilişkin, uzun süredir acı çeken Suriye halkı için hesap verebilirlik ihtiyacının gerçek manada vazgeçilmez olduğunu söyledi. Vellucci, "İnsanları hesap verebilir kılmak için orada bulunan bir dizi BM mekanizması vardır. Ancak sorunuzun cevabı kesinlikle evettir. Hesap verebilirliğe çok ihtiyaç var." dedi.

BM Filistin Özel Raportörü Albanese'ye destek Haber

BM Filistin Özel Raportörü Albanese'ye destek

İngiltere'de Londra Üniversitesi Oryantal ve Afrika Çalışmaları Okulu (SOAS) önünde İsrail yanlılarının protestosuna karşı Filistin destekçisi Yahudi öğrenciler, Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese'ye destek gösterisi düzenledi. Albanese'nin başkentteki SOAS'ta yapacağı konuşma öncesi okul binasının dışında toplanan ve ellerinde "Ban Fran (Francesca'yı yasakla)" yazılı pankartları taşıyan İsrail yanlısı protestocular, "Bayan Albanese İngiliz üniversitelerinde hoş karşılanmıyor" sloganları attı. İsrail yanlısı bazı protestocular, Albanese'nin yanı sıra Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansını (UNRWA) hedef alan pankartlar taşıdı. Filistin destekçisi Yahudi öğrenciler de Antisemitizme Karşı Kampanya (CAA) adlı grup tarafından gerçekleştirilen protestoya karşı okul binası önünde toplanarak Albanese'ye destek gösterisi düzenledi. Filistin destekçisi öğrenciler, BM raportörü Albanese'nin konuşması başlamadan önce, "Özgür Filistin” ve "Soykırımı durdurun", "Adalet yoksa barış da yok" sloganları attı. Ellerinde Filistin bayrakları taşıyan Yahudi öğrenciler, ayrıca, İsrail yanlılarına seslenerek, "CAA defol" ve "Bizim adımıza konuşmuyorsunuz" sloganları attı. İngiliz polisinin iki karşıt protesto sırasında geniş güvenlik önlemleri aldığı görüldü. "İfade özgürlüğü üniversitenin varlığının temelini oluşturuyor" SOAS'tan bir sözcü yaptığı açıklamada, ifade özgürlüğü ve akademik özgürlüğün üniversitenin varlığının temelini oluşturduğunu kaydetti. Sözcü, "Bazı siyasi grupların, aynı fikirde olmadıkları konuşmacıların konuşmalarının engellenmesini talep etme yönündeki artan eğilimi reddettiğimiz bir yaklaşımdır. Biz sadece yasaları çiğneyen ya da nefret veya şiddeti savunan konuşmaları sınırlandırmak için harekete geçeriz." ifadelerini kullandı. Albanese: "Buna 'savaş' demeyin. Bu bir soykırım" BM Filistin Özel Raportörü Albanese, 5 Kasım'da X'ten yaptığı paylaşımda, İsrail’in zorla aç ve susuz bırakarak insanlık felaketine yol açtığı Gazze'deki saldırılarının "savaş" değil "soykırım" olarak adlandırılması gerektiğini belirtmişti. Albanese, İsrail'in Gazze'deki Filistinlileri yok etmesinin birçok yolu olduğunu kaydederek, sürdürülemez ve insanlık dışı yaşam koşulları yaratmasının en karmaşık ve zalim yol olduğunu vurgulamıştı.

BM UYARDI: ÖNLEM ALINMAZSA FELAKET KAPIDA Haber

BM UYARDI: ÖNLEM ALINMAZSA FELAKET KAPIDA

UNEP’in yıllık olarak hazırladığı Emisyon Açığı Raporu 2024 "Artık Boş Laf İstemiyoruz!” temasıyla yayımlandı. Rapora göre, ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele yol haritalarını içeren ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sekretaryası’na sunacakları bir sonraki Ulusal Katkı Beyanları (NDC) ile yıllık sera gazı emisyonlarını 2030’a kadar yüzde 42 ve 2035’e kadar yüzde 57 azaltmak için toplu olarak taahhütte bulunması ve bu taahhütleri hızlı eylemlerle desteklemesi gerekiyor. Aksi takdirde, Paris Anlaşması’nda yer alan küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefi birkaç yıl içinde kaybedilebilir. Güncellenmiş beyanların gelecek yıl Brezilya’da düzenlenecek BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30) görüşmeleri öncesinde sunulması bekleniyor. Bu yeni beyanlarda emisyonları azaltmak için hedeflerin güçlendirilmemesi ve derhal harekete geçilmemesi durumunda, küresel sıcaklık artışının bu yüzyıl içinde sanayi öncesi dönem ortalamasına göre 2,6-3,1 dereceyi bulma riski bulunuyor. Rapora göre, sadece mevcut politikaların uygulanmaya devam edilmesi küresel sıcaklık artışının 3,1 dereceye çıkmasına yol açabilir. Bu senaryonun yüzde 66 gerçekleşme ihtimali bulunurken, küresel sıcaklıklar gelecek yüzyılda da yükselmeye devam edebilir. Bu nedenle, beyanlarda daha iddialı hedefler belirlenmesi ve bunların tamamen hayata geçirilmesinin yanı sıra, ilave net sıfır emisyon taahhütlerinin belirlenmesi ise küresel ısınmayı 1,9 dereceyle sınırlayabilir ancak şu anda net sıfır emisyon taahhütlerinin uygulanacağına ilişkin güven düzeyi oldukça düşük. UNEP’in hesaplamalarına göre, küresel sıcaklık artışını 2 derecenin altında sınırlandırmak için emisyonların 2019 seviyelerine göre 2030’a kadar yüzde 28 ve 2035’e kadar yüzde 37 düşmesi gerekiyor. Küresel sera gazı emisyonlarının 2030’a kadar 31 gigaton karbondioksit eşdeğerinde azaltılması için teknik bir potansiyel bulunuyor. Bu da 2023 emisyonlarının yaklaşık yüzde 52’sine karşılık geliyor. Güneş ve rüzgar enerjisinin artan kullanımı, 2030’da toplam emisyon azaltım potansiyelinin yüzde 27’sini ve 2035’te yüzde 38’ini sağlayabilir. Ormansızlaşmanın önlenmesine yönelik eylemler de bu potansiyelin yüzde 20’sini sağlayabilir. Tüm bu adımların atılması ve potansiyel emisyon azaltımının sağlanması için benzeri görülmemiş bir uluslararası seferberlik ve bütüncül hükümet yaklaşımına ihtiyaç duyuluyor. UNEP İcra Direktörü Inger Andersen, rapora ilişkin değerlendirmesinde, "İklim için kritik an geldi çattı. Bir sonraki iklim taahhütleri döneminden önce, daha önce benzeri görülmemiş bir ölçek ve hızda küresel seferberliğe ihtiyacımız var. Aksi taktirde 1,5 hedefi yakında ölecek ve sıcaklık artışını 2 derecenin altında sınırlandırma hedefi de yoğun bakıma girecek." ifadelerini kullandı. Tüm ülkelere "Lütfen artık boş laf söylemeyin!" çağrısında bulunan Andersen, şunları kaydetti: “Gelecek ay Bakü’de yapılacak COP29 görüşmelerini hızla eyleme geçmek, daha güçlü NDC’ler için zemin hazırlamak ve sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için gerekli adımları atmak üzere tüm gücünüzle çalışmak için bir fırsat olarak kullanın. Sıcaklık artışı 1,5 dereceyi aşsa bile net sıfır emisyona ulaşmak, sürdürülebilir ve müreffeh bir dünya için çabalamaya devam etmeliyiz. Önlenecek her derece sıcaklık artışı kurtarılan canlar, önlenen hasarlar, korunan ekonomiler ve biyoçeşitlilik için kritik önemde."

İtalya Başbakanı Meloni, Ürdün ve Lübnan'ı ziyaret edecek Haber

İtalya Başbakanı Meloni, Ürdün ve Lübnan'ı ziyaret edecek

Başbakanlıktan yapılan açıklamada, Meloni'nin, cuma günü öğle saatlerinde Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Akabe kentindeki Kraliyet Sarayı'nda görüşeceği daha sonra da buradan Lübnan'ın başkenti Beyrut’a geçerek Lübnan Başbakanı Necib Mikati ile bir araya geleceği belirtildi. Meloni, dün İtalyan parlamentosunda kendisinin yakın zamanda Lübnan'a, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani'nin ise gelecek hafta İsrail ve Filistin'e gideceğini açıklamıştı. Başbakan Meloni ayrıca dün Senato'da yaptığı konuşmada, İsrail saldırısı altındaki Lübnan'da yaşananlara ilişkin, "Bizim ve müttefiklerimizin sayısız çabalarına rağmen Lübnan'daki durumdan derin endişe duyuyorum. Birleşmiş Milletler (BM) Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) mevzileri İsrail tarafından vuruldu. Herhangi bir kayıp veya ciddi hasar kaydedilmemiş olmasına rağmen İsrail'in UNIFIL'e saldırısı kabul edilebilir değil. İsrail güçlerinin yaklaşımının tamamen haksız ve BM'nin 1701 sayılı kararının açık bir ihlali olduğuna inanıyorum." ifadelerini kullanmıştı. - "(UNIFIL) Geri çekilmenin doğru olduğunu düşünmüyorum" Diğer yandan, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tajani de bir radyo kanalına yaptığı açıklamada, UNIFIL'de görev yapan 1000 kadar İtalyan askerinin güvende olduğunu belirterek "Geri çekilmenin doğru olduğunu düşünmüyorum çünkü yeni angajman kuralları ve olası müdahalelerle UNIFIL'in İsrail ile Lübnan arasında bir tampon görevi görebileceğini düşünüyorum." dedi.

İSRAİL TEHLİKESİ İÇİN HER  TÜRLÜ TEDBİRİ ALIYORUZ Haber

İSRAİL TEHLİKESİ İÇİN HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALIYORUZ

İSRAİL TEHLİKESİ İÇİN HER  TÜRLÜ TEDBİRİ ALIYORUZ Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezi'nde Filistin'in Geleceği Konferansı'nda açıklamalarda bulundu.  BM ACZE DÜŞTÜ  İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları: AK Parti Dış İlişkiler ve İnsan Hakları Başkanlıklarımızın müştereken düzenlediği bu anlamlı toplantı vesilesiyle siz kardeşlerimle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Dünyanın farklı köşelerinden Ankara'mızı teşrif eden misafirlerimize hoş geldiniz diyor. Filistin'in Geleceği Konferansının Filistin Davası için Filistin halkının adil, müreffeh ve barış dolu yarınları için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.  Öncelikle her birinize davetimize icabet ederek Filistin halkıyla ve Gazzeli mazlumlarla sergilediğiniz güçlü dayanışma dolayısıyla şükranlarımı sunuyorum. Bugün kalbi Kudüs için atan, Filistin davasına omuz veren, sahip çıkan, Kudüs ilk kıblemizdir, kırmızı çizgimizdir diyen, Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz için duruşunu, tavrını, yüreğini cesaretle ortaya koyan, dünyanın dört bir yanındaki vicdan sahibi tüm kardeşlerimi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle geçtiğimiz yıl 7 Ekim'den bu yana İsrail'in acımasızca katlettiği Filistinli, Lübnanlı kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Filistin'in seçilmiş son başbakanı, aziz kardeşim, çok değerli dostum İsmail Haniye ile birlikte Siyonist hükumetin kalleşçe şehit ettiği tüm siyasi aktörleri bugün bir kez daha rahmetle yad ediyorum.  BM Güvenlik Konseyi ile uluslararası örgütlerin, İsrail'in şımarıklıkları karşısında nasıl büyük bir acize düştüklerini yine hep beraber yüzümüz kızararak takip ettik. İnsan hakları örgütlerinin, küresel ölçekte yayın yapan meşhur medya organlarının, söz konusu Filistin olunca, söz konusu Gazzeli, Batı Şerialı, Lübnanlı mazlumlar olunca, mesele Gazze'de vahşice öldürülen masum çocukların hakları olunca, keskin nişancı kurşunuyla katledilen henüz 1-2 yaşındaki bebekler olunca, nasıl derin bir sessizliğe büründüklerine, nasıl üç maymunu oynadıklarına yine sizlerle birlikte şahitlik ettik. Batı'nın yıllardır savuna geldiği özgürlük, demokrasi, hukuk, ifade ve basın hürriyeti gibi değerlerin tamamı bir çırpıda rafa kaldırıldı. Daha bunun gibi, insanı insanlığından utandıran nice sahne gözlerimizin önünde yaşandı. Canlı yayında gazeteciler kurşunlandı. Hastaneler, camiler, okullar, kiliseler vuruldu. 360 kilometrekarelik daracık bir alana sıkıştırdıkları 2 milyon insana her türlü zulmü reva gördüler.  Giderek şımaran, giderek azgınlaşan İsrail durdurulmadığı takdirde bu yayılmacılığın nereye uzanacağını tahmin edebiliyoruz. Ülkemize yaklaşan tehlikeyi göremeyen idrak yoksunu kimi şahsiyetler varsa da biz riski görüyor, her türlü tedbiri alıyoruz.  Gazze'ye kıştan önce daha fazla insani yardım ulaştırılması noktasında uluslararası toplumun ve İslam dünyasının daha fazla gayret sarf etmesi gerekiyor. Kendi personelinin hakkını korumayan bir Birleşmiş Milletler, başkalarının hakkını nasıl savunacak? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bölgemizin kan deryasına dönmesini, Gazze'de sivillerin diri diri yakılmasını daha ne kadar seyredecek?  

15 milyon kişi acil gıda yardımına muhtaç Haber

15 milyon kişi acil gıda yardımına muhtaç

Dünya Meteoroloji Örgütüne göre, Temmuz 2023'ten bu yana devam El Nino hava olayı nedeniyle başta Zambiya, Malavi, Zimbabve, Mozambik, Namibya, Angola, Botsvana ve Lesotho olmak üzere, Afrika'nın güneyinde son 40 yılın en şiddetli kuraklığı yaşanıyor. Kuraklık nedeniyle nisan ayında son 5 yılın en kötü hasat dönemini geçiren bölge ülkeleri, gıda stoklarının tükenmesiyle ciddi bir gıda kriziyle karşı karşıya. Öte yandan yetersiz beslenme ve susuzluk nedeniyle gelecek aylardan itibaren bölgede salgın hastalıklarda yoğun artış bekleniyor. 22 milyondan fazla insan yüksek düzeyde gıda güvensizliğiyle karşı karşıya Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) verilerine göre, kuraklıktan en çok etkilenen Zambiya, Malavi, Zimbabve, Mozambik, Angola, Namibya, Lesotho ve Botsvana'nın toplam nüfusu 130 milyonu buluyor. Buna göre, bu nüfusun yarısından fazlasını oluşturan 68 milyon kişi, kuraklık ve kıtlık nedeniyle farklı düzeylerde yardıma ihtiyaç duyuyor. Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) 14 Ekim'de yayımladığı "Güney Afrika'da kıtlık" başlıklı rapora göre, bölgede 22 milyondan fazla kişi, yüksek düzeyde gıda güvensizliğiyle karşı karşıya bulunuyor. Raporda, Nisan 2025'teki gelecek hasat dönemine 6 ay kala, bölge ülkelerinin yetersiz gıda stoklarının tükenme noktasına geldiğine dikkat çekildi. Bu durumun, bu aydan itibaren bölgede 15 milyon kişinin acil gıda yardımına muhtaç hale gelmesine yol açacağı kaydedilen raporda, gelecek ay itibarıyla bölgede yaşanacak ciddi insani krize işaret edildi. Raporda, bölgede 2 milyon çocuğun akut besin yetersizliği çektiği ve bunların 500 bin kadarında aşırı derecede "zayıflık" görüldüğü belirtildi. Gıda krizinden en çok etkilenen ülkeler DSÖ verilerine göre, kıtlık ve kuraklık nedeniyle afet hali ilan eden 6 Güney Afrika ülkesi Zambiya, Malavi, Zimbabve, Namibya, Lesotho ve Botsvana diğer bölge ülkeleri Mozambik ve Angola ile birlikte yaşanan afetten en derin etkilenen ülkeler olarak öne çıkıyor. Yaklaşık 5,8 milyon kişinin yüksek düzeyde gıda güvensizliği çektiği Zambiya, kıtlıktan etkilenen nüfus bakımından listenin başında yer alıyor. Zambiya'yı 5,7 milyon kişiyle Malavi, 4,4 milyon kişiyle Zimbabve, 3,3 milyon kişiyle Mozambik, 1,5 milyon kişiyle Angola, 1,2 milyon kişiyle Namibya, 400 bin kişiyle Botsvana ve 37 bin kişiyle Lesotho izliyor. Salgınlar hastalık vakalarında artış gözlenebilir Öte yandan bölgedeki su kaynaklarının kurumasıyla milyonlarca kişi su sıkıntısı yaşıyor. İçme ve kullanma suyuna erişimin kısıtlı olması, su kaynaklı hastalıkların yayılma riskini arttırıyor. DSÖ'nün raporunda, yetersiz beslenme ve zorlu yaşam koşullarıyla birlikte, gelecek aylarda kolera, sıtma, çocuk felci, tüberküloz ve kızamık vakalarında artış yaşanabileceği öngörülüyor. Enerji krizi Elektrik üretimini büyük ölçüde hidroelektrik santrallerinden karşılayan bölge ülkeleri için kuraklık aynı zamanda enerji krizi anlamına geliyor. Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisinin (OCHA) eylülde yayımlanan raporuna göre, eylül itibarıyla barajlarındaki doluluk oranı yüzde 30 seviyesine düşen Namibya'da, günde 21 saati bulan elektrik kesintileri yaşanıyor. Bölgenin en önemli su kaynaklarından biri olan Zambezi Nehri üzerinde bulunan Kariba Barajı'nda su seviyesinin yüzde 8'in altına inmesinin ardından, elektrik üretiminin önemi kısmını buradan karşılayan Zambiya'da günde ortalama 3 saat elektrik sağlanabiliyor. Yağış sezonu yaklaşıyor Dünya Meteoroloji Örgütünün tahminlerine göre, gelecek aydan itibaren bölgenin "La Nina" hava olayının etkisi altına girmesi bekleniyor. Bölgede kuraklığa neden olan El Nino hava olayının aksine, La Nina hava olayı bölgede ortalamanın üzerinde şiddetli yağışlara neden oluyor. Bu durum su kaynaklarının yenilenmesi açısından önem arz etse de bölgede meydana gelmesi muhtemel sel ve su baskınlarının, tarımı olumsuz etkileyebileceği öngörülüyor. Öte yandan Güney Afrika bölgesinin kuraklığın etkisinden kurtulmak için gelecek yıl nisan ayında yapılacak hasadı beklemesi gerekiyor.

Güney Sudan'da seller yüzlerce aileyi evsiz bıraktı Haber

Güney Sudan'da seller yüzlerce aileyi evsiz bıraktı

BM Güney Sudan Misyonu (UNMISS) tarafından dün yapılan açıklamada, şiddetli yağışlardan kaynaklı sellerin Güney Sudan'ın Jonglei eyaletinde yüzlerce ailenin yerinden olmasına neden olduğu belirtildi. Sellerin Jonglei eyaletinin merkezi Bor'da dört bölgede tahribata yol açtığı vurgulanan açıklamada, 375 civarında ailenin evsiz kaldığı ve temiz suya erişimin zorlaştığı kaydedildi. Bölge sakinlerinin temel ihtiyaç ve tıbbi bakımdan yoksun olduğu aktarılan açıklamada, bölge sakinlerinin zor koşullarla karşı karşıya olduğu ifade edildi. Bor'da bir topluluk lideri olan Maper Kuot Akuei ise yerel basına yaptığı açıklamada, kirlenen suların, sıtma ve zatürre gibi hastalıkların yayılmasına yol açabileceğini söyledi. Akuei, "Hastanelerde ilaç yok. Tedavi için kliniklere gitmek zorundasınız, paranız yoksa tedavi olamıyorsunuz." dedi. Kadın, çocuk ve yaşlıların selden çok ciddi etkilendiğini aktaran Akuei, "Kadınlar, bu sağlıksız durumda düşük yapıyor. Çocuklar ve yaşlılar ölüyor. Tüm bunlar hükümetin eylemsizliğinden kaynaklanıyor." diye konuştu. Bölge sakinleri, durumun gittikçe kötüleştiğini belirterek, ihtiyaçların karşılanması için hükümete ve uluslararası kamuoyuna acil yardım çağrısında bulundu. Sel mağdurları, acil müdahale edilmemesi durumunda krizin daha da tırmanabileceğini söyledi. - Sellerden yaklaşık 893 bin kişi etkilendi Güney Sudan'da haziran ayından bu yana devam eden aşırı yağışların yol açtığı sellerden, 42 ilçede ve Abyei bölgesinde yaklaşık 893 bin kişi etkilendi. Sellerden etkilenen nüfusun yüzde 40'ından fazlası Unity ve Warrap eyaletlerinde yaşıyor. Sellerin, ülkede, 15 ana tedarik yoluna erişimi kısıtladığı belirtiliyor.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni'nde konuştu: Haber

TBMM Başkanı Kurtulmuş, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni'nde konuştu:

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Dün Hitler vardı, bugün Netanyahu var. Eğer bu algı değiştirilemezse yarın başka bir zalimin çıkması kaçınılmazdır. Dolayısıyla bugün beyaz insanı ya da bazı ırkları üstün kabul ederek yeni bir şekilde dünyaya bir teklifte bulunmak, çözüm önermek mümkün değildir." dedi. Kurtulmuş, İstanbul Medeniyet Üniversitesi 2024-2025 Akademik Yıl Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, yeni eğitim öğretim yılının öğrenciler, akademisyenler, Türkiye'nin eğitim sistemi ve millet için hayırlı olmasını diledi. İnsanı ilgilendiren her alanla ilgili tarih boyunca yaşanan sıkıntılardan büyük sorunların yaşandığı bir dönemden geçildiğini belirten Kurtulmuş, sorunların çözümü için yeni, alternatif, güçlü paradigmaların, birtakım ilmi, fikri ve medeni perspektiflerin ortaya konulmasının zaruri olduğunu vurguladı. Kurtulmuş, bugün dünyadaki en önemli problemlerden birinin çevre felaketleri, küresel ısınma, iklim değişiklikleri ve buna bağlı olarak insanlığın bütün kıtaları kapsayacak şekilde derin birtakım tabiat olaylarıyla karşı karşıya kalması olduğunu dile getirdi. Dünyanın en büyük endüstrileri ve kuruluşlarının çevreyi koruyormuş gibi yaptıklarını ama esas meselenin dünyanın bu hale gelmesindeki etkenler olduğunu ifade eden Kurtulmuş, bugün dünyada hakim olan medeniyet algısının en temel probleminin insanın dünya ve kainatla ilişkisini ayarlayamaması olduğunu kaydetti. Kurtulmuş, insanoğlunun sanayileşmeyle başlayan süreçte kainatın sahibi gibi davrandığını, kapitalistlerin dünyanın nimetlerinden en üstün şekilde yararlanarak kendileri için büyük bir zenginlik kurmak amacıyla kainatı talan ettiklerini belirtti. Göç, ırkçılık, yabancı düşmanlığı gibi birçok meselenin temelinin, bugünkü hakim medeniyet değerlerinin yanlış bakış açılarının sonucu olduğunu aktaran Kurtulmuş, bugün yeryüzündeki göç ya da gelir adaletsizliği meselesine sebep olan temel hususlardan birisinin, insanlar arasında bir hiyerarşinin varlığını kabul etmek olarak özetlenebilecek, "kendini üstün görme" psikolojisinin bir sonucu olduğunu söyledi. - "Netanyahu ile Hitler arasında insanlara bakış bakımından zerre miskal fark yoktur" TBMM Başkanı Kurtulmuş, herkesi her gün derinden yaralayan İsrail'in devam ettirdiği soykırımların arkasında da bu düşüncenin olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu: "Biz Netanyahu'yu Hitler'e benzetirken sadece laf olsun diye söylemiyoruz. Netanyahu ile Hitler arasında insanlara bakış bakımından zerre miskal fark yoktur. Hitler de 'Biz soylular, seçkin insanlarız.' diye bakıyor, diğerlerini köleleştirmesi gereken insanlar olarak görüyor. Bugün de aynı şekilde Netanyahu, sadece Filistinlilere karşı değil Lübnanlılara, Araplara, Acemlere, Türklere, Kürtlere, Sünnilere, Şiilere zulümler yapıyor. Hatta sadece Müslümanlara karşı değil, Hristiyanlara karşı bile üstün olduğuna inandığı için bu zulümleri ortaya koyuyor. Çünkü diğerleri, kendisiyle eşit bir yaşam hakkına sahip değildir. Nasıl faşizm böylesine sapkın bir ideolojiyi ortaya koyduysa, siyonizm de aynı sapkın ideolojiyi ortaya koymuştur. Şurada yanılırız, çok açık söylüyorum. Bu adamlar yanlış, kötü adamlar, onun için böyle oluyor değil. Bu zihniyet yanlış bir zihniyet. Yani 'Biz üstün, diğerleri bizden aşağıdır.' zihniyeti, modern insanın en büyük yanılgısı olan seçkin insanlar ve ırklar yanılgısı, zaman zaman insanlığı böyle büyük sorunlarla karşı karşıya getiriyor. Dün Hitler vardı, bugün Netanyahu var. Eğer bu algı değiştirilemezse yarın başka bir zalimin çıkması kaçınılmazdır. Dolayısıyla bugün beyaz insanı ya da bazı ırkları üstün kabul ederek yeni bir şekilde dünyaya bir teklifte bulunmak, çözüm önermek mümkün değildir." İnsanlığın ve modern çağların en büyük yanılgılarından birinin "ebedilik hastalığı" olduğunu dile getiren Kurtulmuş, Batı medeniyetinin ortaya çıkardığı ebedilik hastalığının, bu sistemi, varlığı, gücü ilelebet devam ettirebilmenin bir sonucu olduğunu ifade etti. Kurtulmuş, bu sorunları bugünkü hakim medeniyetin değerleri, ön kabulleri ve onların yapmış olduğu birtakım genel çerçeve içerisinde çözmenin mümkün olmadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Dünya, sadece bir ülkenin, hükümetin ya da herhangi birilerinin yanlışı dolayısıyla bu noktaya gelmiş değil. Topyekun bir paradigma iflas ettiği için bu noktaya gelmiştir. Buradan yeni bir çıkışa, söze, teklife ihtiyaç var. Bunu yapacak olanlar da ancak alternatif olarak düşünebilme becerisine, kabiliyetine, geçmişine ve birikimine sahip olan medeniyet havzalarıdır. Hiç şüphesiz ne kadar zor şartlar içerisinde olursak olalım, Türkiye'nin böylesine önemli bir medeniyet havzasını temsil ettiğini, böylesine büyük bir potansiyel güce sahip olduğunu ve bunun için de çalışmalarımızı her alanda geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda da Türkiye'nin geldiği noktada önemli fırsatlarımızın, imkanlarımızın olduğu kanaatindeyim." - "BM'nin yapısı, insanların yaradılışta eşitliği prensibi üstüne oturmamıştır" Bugün en çok konuşulan konulardan birinin mevcut küresel sistemin sorunlarını çözme yeteneğini kaybetmesi olduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Birleşmiş Milletler, bugünkü yapısıyla hiçbir şekilde, dünyadaki hiçbir sorunu, çatışmayı, gerilimi çözebilme imkanına sahip değildir. Çünkü BM'nin yapısı, insanların yaratılışta eşitliği, ulusların da egemenlikte eşitliği prensibi üstüne oturmamıştır. Beş tane ülkenin niçin dünyayı yönettiği, veto hakkını kullandıkları zaman onların istemediği hiçbir konuda karar alınamayacağını hangi vicdan ve akıl sahibi, mantıklı bir şekilde izah edebilir?" diye konuştu. Kurtulmuş, Filistin meselesiyle ilgili şunları söyledi: "Ne yazık ki İsrail'in bu kadar saldırgan olmasının arkasındaki temel neden ne İsrail'in askeri gücüdür ne Amerika ve Batı ülkelerinin bölgeye getirip yığmış olduğu askeri güçtür ne İsrail'in uluslararası bilim çevrelerindeki üstünlüğüdür ne siyonizmin uluslararası finansta ve uluslararası medyada hakimiyetidir. Bunlar var tamam ama en büyük işleri bölge ülkelerinin ve İslam ülkelerinin çaresizliği, dağılmışlığı ve iradesizliğidir. Bu iradesizliği ve çaresizliği ortadan kaldırmak zorundayız. Onun için burada parantez açarak şunu söylüyorum, böylesine bir ortamda kim Arap-Acem, Türk-Kürt, Şii-Sünni, Müslüman-Hristiyan diye sözüne başlıyor ve bir ayrımcılık yapıyorsa biliniz ki İsrail'in ekmeğine yağ sürüyordur. Dolayısıyla bölge halklarının tamamının birleşmek ve bütünleşmek mecburiyeti vardır." Bu çerçevede kurumların geç de kalsa bazı reaksiyonlar göstermiş olmasını önemli bulduklarını kaydeden Kurtulmuş, "En son Arap Birliğinin, Lübnan'a karşı yapılan İsrail'in bu saldırgan tecavüzleri karşısında sesini yükseltmesi, geç de olsa önemli bir adımdır. İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere bütün bölge ülkelerinin daha fazla sesini yükseltmesi ve artık somut adımlar, sonuçlar alacak adımların atılması gerektiğini ifade etmek isterim." değerlendirmesinde bulundu. - "Toplumun bütün farklı kesimleri Filistin halkının yanındadır" Türkiye'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğüyle, devletin bütün kurumları, millet ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte bu konuda yekvücut olmuş dünyadaki ender ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Allah'a çok şükür, bundan dolayı da gerçekten fevkalade büyük bir övünç içerisinde olmamız gerekir. Toplumun bütün farklı kesimleri Filistin halkının yanındadır. Şimdi Lübnan halkının, hükümetinin yanındadır. Bütün bölge halklarının bu Siyonist canavarın karşısında kendilerini koruma hakları olduğunun da bilincindedir. Bu vesileyle ümit ediyorum ki Filistin'de, Orta Doğu'da yaşananlar, çözümü hızlandıracak ve çözümün de alternatif, yeni düşüncelerin de aranmasını sağlayacak fevkalade güçlü uyarıcılardır." ifadelerini kullandı. Kurtulmuş, yeni fikirler üretilmesi bakımından bilim insanlarına büyük görevler düştüğü gibi topluma ve gençlere de büyük sorumluluklar düştüğüne işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü. "Bugün eğer İsrail'e karşı dünyada ciddi birtakım sesler yükseliyorsa, bunda en büyük pay hiç şüphesiz başta Batı ülkeleri olmak üzere dünyanın başka taraflarındaki insaf ve vicdan sahibi insanların sokaklara çıkarak, hükümetlerine rağmen Filistin halkının yanında yer almalarıdır. Biz, başından itibaren 'insanlık cephesi' diye yeni bir cephenin kurulduğunu, yeni bir cephenin bütün insanlığa hak ve adalet ekseninde öncülük yapabilecek bir atılımı gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bu cepheyi kuvvetlendirmek hepimizin ödevidir. Nerede olursak olalım, hangi sorumluluğun altında olursak olalım hepimizin ödevi insanlık cephesini güçlendirmek ve kuvvetlendirmektir. Ümit ediyorum ki, bu vesileyle ortaya konulan, artık insanlığın taşıyamadığı ağır sorumluluklar yeni bir uyanışa, güçlü bir uyanışa vesile olur." Dini, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun, gönlünde ve zihninde insaniyetten pay bulunan herkesi aynı safa davet etmek ve aynı mücadelenin paydaşı kılmak mecburiyetinde olduklarını vurgulayan Kurtulmuş, "Bunu yapacak akıl da bilgi de birikim de insan gücü de Türkiye'de mevcuttur. Her alanda bu mücadeleyi gerçekleştireceğiz ve ümit ediyorum ki bundan da sonuç alacağız. Sadece bizim için değil, bütün insanların hayrına olacak, medeniyet değerlerini, küresel medeniyet değerleri haline getirecek çalışmaları gerçekleştirip insanların önüne sunacağız." diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.