TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Birleşmiş Milletler

haberingundemi.com.tr - Birleşmiş Milletler haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Birleşmiş Milletler haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

BM'den flaş Suriye açıklaması Haber

BM'den flaş Suriye açıklaması

BM Genel Sekreteri Guterres, Suriye'de terör örgütü HTŞ öncülüğündeki cihatçı grupların başkent Şam ve ülkenin birçok kentinde kontrolü ele almasının ardından açıklamalarda bulundu. Suriye'nin geleceğini Suriyelilerin belirlemesi gerektiğini vurgulayan Guterres, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen'in de bu doğrultuda destek sağlamaya devam edeceğini vurguladı. 'TARİHİ FIRSAT' OLARAK DEĞERLENDİRDİ Guterres, "14 yıllık vahşi savaş ve diktatör rejimin sona ermesinin ardından Suriye halkı, istikrarlı ve barışçıl gelecek inşa etmek için tarihi fırsatla karşı karşıya" değerlendirmesinde bulundu. Düzenli siyasi geçişi sağlamak için "yapılacak çok iş" olduğuna işaret eden Guterres, "Bu hassas zamanda sükunet, şiddetten uzak durma ve ayrım gözetmeksizin tüm Suriyelilerin haklarını koruma çağrımı yineliyorum" ifadesini kullandı. Guterres, konsolosluk ve diplomatik tesisler ile burada görev yapan personelin, uluslararası hukuk uyarınca korunmak zorunda olduğunun altını çizdi. "ULUSLARARASI TOPLUMUN DESTEĞİNE İHTİYAÇ VAR" Siyasi geçiş sürecinin kapsayıcı, kapsamlı ve tüm çeşitliliğiyle Suriye halkının meşru isteklerini karşılaması için uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç olduğunu kaydeden BM Genel Sekreteri, Suriye'nin egemenliği, birliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün yeniden tesis edilmesi gerektiğini belirtti. Guterres, BM'nin bu ihtilafın yükünü çekenleri saygıyla anmaya devam edeceğini vurgulayarak, Suriyelilerin, uzlaşı, adalet, özgürlük ve refahın herkese ulaştığı bir ülke kurmasına destek vereceklerini ifade etti. BM Genel Sekreteri, bunun, Suriye'de sürdürülebilir barışın yolu olduğunun altını çizdi.

COP29'da 300 milyar dolarlık iklim finansmanı Haber

COP29'da 300 milyar dolarlık iklim finansmanı

BM'den yapılan yazılı açıklamada, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlenen COP29 kapsamında iklim değişikliğiyle mücadele için finansman konusunda anlaşma sağlandığı belirtildi. Anlaşma kapsamında gelişmiş ülkelerin yıllık 300 milyar dolar sağlayacağı bilgisine yer verilen açıklamada, söz konusu miktarın 2035'e kadar 1,3 trilyon dolara çıkarılmasının hedeflendiği kaydedildi. Açıklamada görüşlerine yer verilen BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, yıllık 300 milyar dolar seviyesindeki finansmanın beklentileri karşılamadığına işaret ederek, "Karşı karşıya olduğumuz büyük zorluğun üstesinden gelmek için hem finansman hem de emisyon azaltma konusunda daha iddialı bir sonuç umuyordum." ifadesini kullandı. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) İcra Sekreteri Simon Stiell de anlaşma neticesinde ülkelerin arzu ettikleri sonucu elde edemediklerine vurgu yaparak, "Yapılacak çok fazla iş var ve gelecek yıl yapılacak COP30'a kadar çabalarımızı iki katına çıkarmalıyız." değerlendirmesinde bulundu. - Gelişmekte olan ülkeler tepkili Açıklamada, gelişmekte olan ülkelerin en az 1 trilyon değerinde finansmanın taahhüdünü içeren bir anlaşma umduklarına ve bu nedenle elde edilen sonucu "zayıf, aşağılayıcı bir anlaşma" şeklinde tanımladıklarına işaret edildi. Hindistan heyetinin COP29'daki temsilcisi Chandni Raina da anlaşmaya tepki göstererek, "Bu belgenin optik bir illüzyondan başka bir şey olmadığını söylemekten üzüntü duyuyorum. Bu, hepimizin karşı karşıya olduğu zorluğun büyüklüğünü kapsayamayacak. Bu nedenle bu belgenin kabul edilmesine karşıyız." ifadelerini kullandı. Marshall Adaları'nın COP29'daki temsilcisi Tina Stege, anlaşmanın yeterli olmadığını vurgulayarak, "İklim açısından savunmasız ülkelerin acilen ihtiyaç duyduğu fonun küçük bir kısmıyla ayrılıyoruz." değerlendirmesinde bulundu. BM açıklamasında, Afrika ülkelerinin de anlaşmaya tepkili olduğuna işaret edilirken, "Sierra Leone temsilcisi, Afrika ülkelerinin sonuçtan ötürü hayal kırıklığına uğradığını ve bunun gelişmiş ülkelerin iyi niyet eksikliğine işaret ettiğini söyledi." bilgisine yer verildi. - 2024'ün "en sıcak yıl" olacağı kesinleşti Öte yandan, Avrupa Birliği'nin (AB) dünya gözlem platformu Copernicus'tan 7 Kasım'da yapılan açıklamada, 2024'ün kayıtlardaki "en sıcak yıl" olacağının belli olduğunun kesinleştiği ifade edilmişti. 2024'ün 10 ayı için ortalama küresel sıcaklık anomalisi, 1991-2020 ortalamasının 0,71 santigrat derece üzerinde ölçüldü. Bu dönem için kayıtlardaki en yüksek değere karşılık gelen ölçüm, 2024'ün kayıtlardaki en sıcak yıl olacağını şimdiden kesinleştirdi. İklim değişikliğinden etkilenen gelişmekte olan ülkeler, ABD, Kanada ve Avrupa'daki bazı ülkelerin iklim finansmanına daha fazla katkı sunmasını isterken, özellikle Avrupalı ülkeler, Çin ve Körfez ülkelerinin destek sağlamasını talep ediyor.

Televizyon, yerini dijital platformlara bırakıyor Haber

Televizyon, yerini dijital platformlara bırakıyor

Birleşmiş Milletler (BM), televizyonun, dünyanın dikkatini çatışmalara, barış ve güvenliğe yönelik tehditlere çekerek karar alma süreçleri üzerinde artan etkisini, çeşitli konulara odaklanmada potansiyel rolünü göz önünde bulundurarak 17 Aralık 1996'da, 21 Kasım'ı "Dünya Televizyon Günü" ilan etti. John Logie Baird tarafından 1923 yılında icat edilen ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya genelinde yaygınlaşan televizyon, izleyicilere farklı yaşam ile kültürleri tanımak ve anlamak için bakış açısı sunuyor. Ancak geçmişten bugüne önemli eğlence ve iletişim aracı haline gelen televizyon, yerini yavaş yavaş dijital platformlara bırakmaya başladı. Küresel olarak izleme alışkanlıkları, önce yeni teknoloji ve gelişen dijital platformlar, daha sonra da Kovid-19 salgını nedeniyle değişti. Bu dönemde Netflix, Disney ve Amazon gibi şirketlerin öncülüğünde dijital platformlar hızla yükseldi. Bu platformlar dizilerin yanı sıra film ve farklı alanlarda içerikler üretmeye başladı. Michigan Journal of Economics'in verilerine göre, 2015 yılında ABD'deki hanelerin yaklaşık yüzde 50'si dijital platformlara üyeyken, 2023 itibarıyla bu oran yüzde 83'e yükseldi. - Salgın dönemi, izleme alışkanlıklarını değiştirdi Bağımsız Medya Danışmanı Brad Adgate, konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kovid-19 salgınının, dijital içeriklerin yaygınlaşmasında önemli dönüm noktası olduğunu söyledi. Salgının patlak vermesinden bu yana çok sayıda yeni dijital platformun açıldığını belirten Adgate, şirketlerin bu platformların büyümesi için milyarlarca dolar harcadığına işaret etti. Adgate, yapılan bu yatırımlar dolayısıyla yeni kurulan dijital platformların 5-10 yıl içerisinde büyüyeceğini ve en popüler platformlar haline geleceğini kaydetti. Öte yandan televizyonun 40 yıldır seyirci kaybettiğine dikkati çeken Adgate, özellikle maç gibi toplumun büyük kesimi tarafından takip edilen içeriklerin dijital platformlara taşınmasının bu düşüşe katkıda bulunacağını söyledi. Adgate, "2030 yılına kadar kablolu televizyon uydu alıcıları müzelere kaldırılacak." ifadesini kullandı. - Şirketler dijital platformlara yatırım yapmayı tercih ediyor Adgate, televizyon kanalına sahip medya şirketlerinin çoğunun aynı zamanda dijital platforma sahip olduğuna ve buna öncelik verdiğine dikkati çekti. Büyük şirketlerin dijital platformlardaki içeriklere yüksek bütçeli yatırımlar yaptığını dile getiren Adgate, ancak yatırımcıların televizyon içeriklerine büyük bütçeler ayırmaya istekli olmadığını belirtti. Adgate, büyük medya şirketlerinin dijital platformlar yerine televizyon içeriklerine öncelik vermesi halinde, televizyonun izleyicisinin artacağını ve dijital platformlarla yarışabileceğini kaydetti. - Gençler dijital platformları tercih ediyor Adgate, artık izleyicilerin dünyanın her bölgesinden ilgi çekici içerikler bulabildiğini ve izleme alışkanlıklarının küreselleştiğini vurguladı. Her türlü içeriğin İngilizce versiyonuna kolayca erişim olduğuna işaret eden Adgate, farklı dil ve kültürlerden içeriklerin artacağını söyledi. Şu anda gençlerin daha çok dijital içerikleri tercih ettiğini belirten Adgate, farklı yaş gruplarından izleyicilerin de buna yönelmeye başladığını kaydetti. Adgate, "Dijital platformlar, içerik, izleyici kitlesi ve daha az reklam açısından çok daha fazla şey sunuyor." değerlendirmesinde bulundu.

Ukrayna'da nüfusun yüzde 40'ı insani yardıma muhtaç Haber

Ukrayna'da nüfusun yüzde 40'ı insani yardıma muhtaç

Schmale, BM Cenevre Ofisi'nin haftalık basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın Şubat 2022'de başladığını hatırlatan Schmale, "O tarihten bu yana 12 binden fazla insan öldürüldü. Ukrayna'daki insanların neredeyse yüzde 40'ı insani yardıma ihtiyaç duyuyor." diye konuştu. Schmale, BM'nin bu yılki Ukrayna İnsani Müdahale Planı kapsamında 8,5 milyon kişiye yardım ve koruma sağlamayı amaçladıklarını kaydetti. Ukrayna'da altyapıya yönelik saldırıların yaşandığını belirten Schmale, Şubat 2022'den bu yana sağlık tesislerine 2 binden fazla saldırı olduğunu söyledi. Schmale, "Enerji altyapısına yönelik sistematik saldırılar, elektrik kesintilerinin sıfırın altındaki sıcaklıklarda birkaç günden fazla uzaması durumunda, özellikle zaten savunmasız olan insanlar için kışın ek bir risk oluşturabilir." diye konuştu. BM'nin, sivil toplum kuruşlarının ve gönüllü örgütlerin Ukrayna'daki insani müdahale için sağladığı 1,8 milyar dolar tutarındaki yardımları sayesinde en az 7,2 milyon kişiye ulaştığına işaret eden Schmale, sıcaklıkların düşmeye başlamasıyla sivillerin koşullarının daha da kötüleştiğine dikkati çekti. Schmale, Mart 2025'e kadar 1,8 milyon kişiye ulaşmayı planladıklarını ve bunun için 500 milyon dolar tutarında fona ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Savaşın yaşandığı bölgelerin siviller ve insani yardım görevlileri için ciddi güvenlik riskleri oluşturduğunu vurgulayan Schmale, "2024'te 9 insani yardım görevlisi görev başında hayatını kaybetti ve insani yardım tesisleri hasar gördü." dedi.

CUMHURBAŞKANI  ERDOĞAN  AZERBAYCAN'DA Haber

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN AZERBAYCAN'DA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP29) Dünya Liderleri İklim Zirvesi'ne katılmak üzere Azerbaycan'a gitti.  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, Haydar Aliyev Uluslararası Havalimanı'nda Azerbaycan hükümetini temsilen Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov, Türkiye Cumhuriyeti Bakü Büyükelçisi Cahit Bağcı ve eşi Leyla Bağcı, Azerbaycan Görev Gücü Grup Komutanı Korgeneral Bahtiyar Ersay ve Askeri Ataşe Tuğgeneral Gaffar Gören karşıladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın da Bakü'ye gitti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve kapsamında karşılama töreninde ve aile fotoğrafında yer alacak. Devlet ve hükümet başkanlarıyla da ikili görüşmeler gerçekleştirecek Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcılara hitabında iklim değişikliğinin yıkıcı etkileriyle mücadele için herkese sorumluluk düştüğünün altını çizecek ve Türkiye'nin iklim ve çevre krizi karşısında attığı adımları, koyduğu hedefleri anlatacak. Eşi Emine Erdoğan'ın öncülüğünde başlatılan 'sıfır atık' projesinin önemini vurgulayacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve marjında Azerbaycan’da bulunan devlet ve hükümet başkanlarıyla da ikili görüşmeler gerçekleştirecek. Görüşmelerde ülkeler arasındaki ilişkilerin yanı sıra, başta Gazze ve Lübnan'daki son durum olmak üzere küresel ve bölgesel gelişmeler ele alınacak.    

AB’YE KATILIMIMIZIN  ENGELLENMESİNİN  MAKUL BİR İZAHI YOK Haber

AB’YE KATILIMIMIZIN ENGELLENMESİNİN MAKUL BİR İZAHI YOK

Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de, Avrupa Siyasi Topluluğu Beşinci Zirvesi Genel Oturumu'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Misafirperverliği ve nazik daveti için Macaristan Başbakanı Viktor Orban'a teşekkür eden Erdoğan "Bugün burada Avrupa'nın yüzleştiği çok boyutlu güvenlik sınamalarını ele almak üzere toplanmış bulunuyoruz" ifadesini kullandı.  ‘Gazze'de bir yıldır süren soykırım insanlığın ortak utancıdır’  Güvenlik sınamalarının yalnızca askeri tehditler, terörist saldırılar ve hibrit savaş taktiklerinden ibaret olmaktan çıktığını belirten Erdoğan, enerji arzından siber saldırılara, göç hareketlerinden salgınlara, uluslararası hukukun sistematik ihlallerinden savaşlara kadar geniş bir yelpazeye yayılan meydan okumaların herkesi etkilediğini bildirdi.  "Huzurumuza, istikrarımıza ve refahımıza kasteden tehditlerin önemli bir kısmı tek başımıza üstesinden gelemeyeceğimiz boyutlara varmıştır." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Avrupa Siyasi Topluluğu'nu, kıtamıza yönelik ortak tehditleri samimi bir ortamda ele aldığımız bir platform olarak görüyoruz. Türkiye, civar bölgelerle yakın kültürel bağları, güçlü ordusu, köklü devlet tecrübesi, ilkeli dış politikası ve yetişmiş insan kaynağıyla bir istikrar adası vazifesi görmeye devam edecektir. Avrupa coğrafyasında maalesef savaşın üçüncü yılını geride bırakıyoruz. Ukrayna'daki savaşın yol açtığı olumsuzluklar her geçen gün daha da derinleşiyor. Savaşın uzaması diplomasiye giderek daha az alan bırakıyor. Biz, en başından beri her iki tarafın da masada olduğu bir müzakere sürecini ve devamında kalıcı, adil bir barışa ulaşılmasını savunduk.  Gecen hafta Kazan'da Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştüğünü belirten Erdoğan, bu görüşmeden önce de Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha'yı Ankara'da kabul ettiğini hatırlattı.  Erdoğan, her iki görüşmede de diplomasiye alan açılması yönündeki mesajlarını bir kez daha taraflara ilettiğini, barışın tesisi için üzerlerine düşen ne varsa yapmaya hazır olduklarını ve çözüme yönelik çabalara desteklerinin süreceğini ifade ettiklerini bildirdi.  Diğer yandan, yol açtığı yıkım ve sivil zayiat bakımından Ukrayna'daki savaştan çok daha büyük bir insanlık trajedisinin Orta Doğu'da yaşandığını belirten Erdoğan, şunları söyledi: Gazze'de bir yıldır süren soykırım tüm insanlığın ortak utancıdır. Buna son dönemde Batı Şeria ve Lübnan'a gerçekleştirilen gayriahlaki ve gayrihukuki saldırılar da eklenmiştir. Şunu vicdan sahibi herkes görüyor, kabul ve ikrar ediyor, 50 bine yaklaşan can kaybı dikkate alındığında ateşkesin ivedilikle sağlanması, kesintisiz ve yeterli miktarda insani yardımın bölgeye ulaşması için İsrail'e her boyutta baskı yapılması elzemdir. İsrail'in saldırganlığına kayıtsız şartsız destek verenler, işlenen suçların da ortağı haline geldiklerini bilmelidirler.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'e silah ve mühimmat transferinin durdurulmasını sağlamaya yönelik Birleşmiş Milletler'de bir girişim başlattıklarını, 50'yi aşkın ülke ve uluslararası kuruluşun imzasını taşıyan mektubu BM Genel Sekreteri'ne, BM Güvenlik Konseyi Kasım Ayı Dönem Başkanı Birleşik Krallık'a ve BM Genel Kurul Başkanı'na ilettiklerini belirtti. Bir diğer önemli hususun da Filistin'in devlet olarak tanınması olduğunu vurgulayan Erdoğan, "İrlanda, Norveç, İspanya ve Slovenya'nın bu yönde attıkları adımları takdirle karşılıyor, kendilerini ülkem ve milletim adına tebrik ediyorum. Bu tanıma kararlarının, bölgede barış isteyen Avrupalı devletler için de bir emsal teşkil ettiğine inanıyorum. Küresel adalete ve barışa katkı vermeleri için Filistin'i henüz tanımayan tüm ülkelere bunu yapmaları çağrısında bulunuyorum" ifadesini kullandı.  Terörizme karşı işbirliği ve dayanışma halinde, terör örgütleri arasında fark gözetmeksizin mücadelenin herkesin sorumluluğu olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: PKK terör örgütüyle mücadelede Avrupalı ortaklarımızdan somut işbirliği görmek istiyoruz. FETÖ'nün etkin varlık gösterdiği Avrupa ülkelerinden adli ve idari işbirliği taleplerimizin karşılanmasını bekliyoruz.  DEAŞ, ülkemizin de önemli katkılarıyla Suriye ve Irak'ta toprak hakimiyetini kaybetmiş olsa da küresel ölçekte güvenliği tehdit ediyor. Örgütün odağının kaymaya başladığı Batı Afrika ve Orta Asya'daki yabancı terörist savaşçı hareketliliğinin dikkatle takip edilmesini ve bu alanda işbirliğini önemsiyoruz.  Erdoğan, Türkiye'nin, Avrupa-Atlantik bölgesinde barış, refah ve istikrar için bugüne kadar en çok katkı veren ülkeler arasında yer aldığına işaret ederek, "NATO'nun en önde gelen müttefiklerinden biri olarak, Asya-Pasifik'ten Kuzey Afrika'ya uzanan geniş coğrafyadaki ortaklarımızla istişareleri ve işbirliğimizi sürdürüyoruz" diye konuştu.  "AB'nin savunma alanındaki gayretlerine Türkiye'nin tam olarak dahil edilmesi Avrupa'nın barış ve güvenliği için olmazsa olmazdır" diyen Erdoğan, şunları kaydetti: Avrupa Savunma Ajansına ve Avrupa Daimi Yapılandırılmış İşbirliği kapsamındaki projelere katılımımızın gecikmeksizin önünün açılmasını bekliyoruz. Avrupa'yı ve ötesini etkileyen geniş çaplı sorunlara çözüm bulunabilmesi için Türkiye'nin desteği şarttır. Avrupa'da nefret, İslam karşıtlığı ve ırkçılık, sosyal uyumu ve istikrarı zedeliyor. Müslümanlar başta olmak üzere göçmenlere karşı artan ötekileştirme, ırkçılığın yeni bir yüzü olarak karşımıza çıkıyor. Yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığının yalnızca Müslümanları ve göçmenleri değil, toplumun tamamının huzur ve güvenliğini tehdit eden bir temel insan hakları sorunu olduğu artık kabullenilmelidir. Küresel dengelerin yeniden kurulduğu böylesine belirsiz bir dönemde, hemen her alanda yeni ve etkin politikalar geliştirmemiz elzemdir. Daha derin işbirliği tesis etmemizin önündeki siyasi engellerin, ön yargılı birtakım tutumların artık geride bırakılması gerekiyor. Aksi takdirde, Avrupa'nın ihtiyaç duyduğu fikri ve ekonomik dönüşümleri yakalaması mümkün olamayacaktır.  Bu vesileyle Avrupa kıtasının güvenlik ve istikrarı için AB'nin genişleme politikasının önemine de dikkati çekmek istediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hakkaniyetli bir genişleme politikasının Birliğin en önemli jeopolitik aracı olduğu açıktır" değerlendirmesinde bulundu.  Erdoğan, "Türkiye gibi kıtanın refahı ve güvenliğine önemli katkılar sunan bir aday ülkenin katılım sürecinin yıllardır engellenmesinin makul bir izahı yoktur. Mevcut jeopolitik konjonktürde üyelik perspektifimizin güçlendirilmesinin, hem Avrupa'nın hem yakın coğrafyamızın yararına olacağı açıktır. Türkiye olarak, AB ile ilişkilerimizin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesi için diyalog ve işbirliğine hazırız" dedi.  

İsrail 2,5 milyon Filistinliye destek sağlayan UNRWA'yı yasakladığını BM'ye bildirdi Haber

İsrail 2,5 milyon Filistinliye destek sağlayan UNRWA'yı yasakladığını BM'ye bildirdi

İsrail 2,5 milyon Filistinliye yardım sağlayan Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) faaliyetlerinin yasaklanmasına ilişkin iki yasa tasarısını 28 Ekim'de Meclisten geçirmesinin ardından, UNRWA'nın İsrail'deki faaliyetlerini düzenleyen anlaşmanın iptal edildiğini Birleşmiş Milletlere (BM) bildirdi. Tel Aviv yönetimi, İsrail Dışişleri Bakanlığından BM'ye gönderilen mektupla, UNRWA'nın İsrail'deki faaliyetlerini düzenleyen 1967 tarihli anlaşmayı iptal ettiğini duyurdu. Filistin: İsrail'in UNRWA ile ilişkisini kesmesi uluslararası sözleşmeleri hiçe saymaktır Filistin resmi ajansı WAFA'da yer alan habere göre, İsrail Dışişleri Bakanlığının, UNRWA'nın İsrail'deki faaliyetlerini düzenleyen anlaşmanın iptal edildiğini BM'ye bildirmesinin ardından Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne yazılı açıklama yayımladı. Ebu Rudeyne, "İşgalci İsrail hükümetinin, UNRWA ile ilişkilerini kestiğini BM'ye resmi olarak bildirmesi, uluslararası insan hakları hukukunu, tüm uluslararası sözleşmeleri ve kararları hiçe saymaktır." ifadesine yer verdi. İsrail'in Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkını tasfiye etmek ve UNRWA'nın faaliyetlerini engellemek amacıyla Ajansı hedef almaya devam ettiğini belirten Ebu Rudeyne, bu kararın sonuçlarından İsrail'i sorumlu tutarak, dünya ülkelerine, İsrail'e karşı ciddi ve somut adımlar atması çağrısında bulundu. İşgal altındaki Batı Şeria'da ve soykırımın yaşandığı Gazze'de yaklaşık 2,5 milyon Filistinli mülteci, UNRWA'dan destek alarak yaşamını sürdürüyor. UNRWA'nın yasaklanmasını hedefleyen iki yasa tasarısının 28 Ekim'de İsrail Meclisinden geçmesinin ardından 1967'den bu yana yürürlükte olan anlaşma üç ay içinde feshedilecek. İsrail Meclisinden geçen iki yasa kapsamında, UNRWA'nın, İsrail'in "egemenlik alanı" içerisinde doğrudan ya da dolaylı olarak herhangi bir temsilcilik açması, hizmet vermesi ya da herhangi bir faaliyet yürütmesi yasaklanıyor. Söz konusu yasak kapsamında, işgal altındaki Doğu Kudüs'teki UNRWA ofisi, Doğu Kudüs'teki tek mülteci kampı Şufat'taki UNRWA'nın faaliyetleri tamamen durdurulacak ve Kudüs’teki Eski Şehir’de bulunan UNRWA sağlık kliniği de kapatılacak. İsrail'in yasağından doğrudan etkilenmemekle beraber, UNRWA'nın saldırı altındaki Gazze ve işgal altındaki Batı Şeria'daki operasyonlarının olumsuz anlamda etkilenmesi bekleniyor. Söz konusu yasalar kapsamında, İsrailli yetkililerin artık UNRWA ile temas kuramayacağı ancak ilerleyen dönemde buna istisnalar getirilebileceği ek bir maddeyle kabul edilmişti. Milyonlarca Filistinliye yardım sağlayan UNRWA, İsrail'in hedefinde İsrail yönetimi, 7 Ekim 2023'te Gazze Şeridi'ne saldırılarının başlamasıyla eş zamanlı şekilde UNRWA'ya karşı karalama kampanyasına başlamış, sadece Gazze'de 12 bin çalışanı bulunan UNRWA'nın 14 çalışanının "7 Ekim saldırılarına katıldığı" iddiasıyla Ajansın kapatılması gerektiğini savunmuştu. Tel Aviv yönetimi, işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ün yanı sıra Lübnan ve Ürdün'de Filistinli mültecilere destek olan, sağlık, eğitim, sosyal hizmetler alanlarında çoğu Filistinli 30 bin çalışanı bulunan Ajansın kapatılması ve itibarsızlaştırılması için kampanya yürütmeyi sürdürüyor. İsrail, UNRWA'yı yasaklayarak Filistinlilerin topraklarına geri dönüşünü engellemeye çalışıyor 14 Mayıs 1948'de tarihi Filistin toprakları üzerinde İsrail devletinin kurulması, sonra da 1967'de Doğu Kudüs ve Batı Şeria'nın işgal edilmesiyle zorla göç ettirilen Filistinliler mülteci durumuna düştü. Bugün çoğunluğu işgal altındaki Filistin topraklarında, bir kısmı da komşu ülkeler ve dünyanın dört bir yanında UNRWA'ya kayıtlı 5,3 Filistinli mültecinin "uluslararası hukuka dayalı mülteci statüsü ve olası bir müzakerede topraklarına geri dönüş hakkı" bulunuyor. BM'nin "evlerine geri dönmeyi ve komşularıyla huzur içinde yaşamayı arzulayan mültecilerin, mümkün olan en yakın zamanda bu arzularını gerçekleştirmelerine izin verilmeli ve geri dönmemeye karar verenlerin arazileri için tazminat ödenmeli" şeklindeki 194 sayılı kararını ise İsrail uygulamayı reddediyor. Uluslararası hak örgütleri ve uzmanlar, İsrail'in UNRWA'yı yasaklayan yasalarıyla "Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkını ortadan kaldırmaya çalıştığı" uyarısı yapıyor. İsrail'in 14 Mayıs 1948'de Filistin toprakları üzerinde kurulmasıyla Filistinlilerin "Büyük Felaket (Nekbe)" diye isimlendirdiği süreçle zorunlu göçe ve katliamlara maruz kalan, hala da işgal altındaki Batı Şeria ve soykırımın yaşandığı Gazze'de yaklaşık 2,5 milyon Filistinli mülteci, UNRWA'dan destek alarak yaşamını sürdürüyor. Filistin nüfusunun o dönem yüzde 67'sine tekabül eden 957 bin kişinin vatanlarından zorla çıkarılmasının ardından nüfus artışıyla Filistinli mültecilerin sayısı dünya genelinde 6 milyon 20 bine ulaştı. Sürgün edilen yüz binlerce Filistinli, ülke içinde ve dışında oluşturulan UNRWA'nın hizmet sağladığı 61 mülteci kampında zor şartlar altında hayatlarını sürdürüyor. İsrail'in kuruluş sürecinde topraklarından ayrılmak zorunda kalan Filistinlilerin sığındığı komşu ülkelerin başında gelen Lübnan'da 12, Ürdün'de 10, Suriye'de 12 mülteci kampı bulunuyor. İsrail'in 1967'de Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze'yi işgal etmesiyle bu topraklarda 58'i resmi statüde 10'u gayriresmi statüde 68 Filistin mülteci kampı bulunuyor. UNRWA , Filistin mülteci kamplarında sağlık, eğitim, gıda, altyapı gibi birçok hizmeti sağlamanın yanı sıra İsrail'in buralardaki uygulamalarını kayıt altına alıyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.