TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Atatürk

haberingundemi.com.tr - Atatürk haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Atatürk haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Türk kadını, Atatürk sayesinde  seçme-seçilme hakkını kazandı Haber

Türk kadını, Atatürk sayesinde seçme-seçilme hakkını kazandı

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, bazı kadın milletvekilleri ve beraberindeki heyetle Aslanlı Yol'dan Atatürk'ün mozolesine yürüdü.  Göktaş'ın, mozoleye çelenk bırakmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu.  Beraberindekilerle Misak-ı Milli Kulesi'ne geçen ve Anıtkabir Özel Defteri'ni imzalayan Göktaş, deftere şunları yazdı: Bugün, ülkemizde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 90. yıl dönümü vesilesiyle hayatın her alanında eşsiz başarılara imza atmış kadınlar olarak huzurunuzdayız. Demokratik toplumun bir yansıması olan bu hak, kadınlara toplumu şekillendiren ve geleceğe yön veren aktörler olarak önemli bir sorumluluk yüklemektedir. Bu anlamda, 5 Aralık 1934 tarihi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kadınlarının pek çok ülkeden daha önce seçme ve seçilme hakkını kazandığı önemli bir dönüm noktasıdır. Kadınların eşit haklarla hayata katılımını teşvik eden bu adım, tüm bireylerin daha adil, eşitlikçi ve katılımcı bir yaşam sürmesinin yolunu açmıştır.  Elde edilen bu kazanım, güçlü bir toplumun temellerini oluşturmuş, Türkiye'nin sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmasına büyük katkı sunmuştur. Bu anlayışla, ülkemiz kadınları, kadim geçmişimizi, yüksek inanç ve değerlerimizi, bilim ve teknolojinin imkanlarıyla harmanlayarak, medeniyetimizi ihya etmeyi sürdüreceğiz. 'Güçlü Kadın, Güçlü Türkiye' anlayışıyla gelecek nesillere ilham veren, öncü kadınlarla dolu bir Türkiye'yi hep birlikte inşa edeceğiz. 'Türkiye Yüzyılı' hedefimiz doğrultusunda, kadınların her alanda daha etkin, daha güçlü ve daha üretken olmaları için büyük bir kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Bu duygularla, manevi huzurlarınızda sizleri bir kez daha saygı ve minnetle anıyor, şahsım ve ülkemizin tüm kadınları adına şükranlarımı sunuyorum. Ruhunuz şad olsun. Bakan Göktaş, daha sonra beraberindeki heyetle Anıtkabir merdivenlerinde hatıra fotoğrafı çektirdi.

Fenerbahçe Vapuru Dolmabahçe’de Haber

Fenerbahçe Vapuru Dolmabahçe’de

Kulüpten yapılan açıklamaya göre, 10 Kasım Fenerbahçe Vapuru ile beşinci kez organize edilen anma törenine, Fenerbahçe Kulübü Yüksek Divan Kurulu Başkanı Şekip Mosturoğlu, Başkan Vekili Erol Bilecik, Genel Sekreteri Burak Çağlan Kızılhan, yönetim kurulu, yüksek divan kurulu ve kongre üyeleri ile sporcular, teknik ekipler ve çalışanlar katıldı.  ‘Atamızı özlemle, saygıyla anıyoruz’  Kadıköy’de bulunan Eminönü/Karaköy Şehir Hatları İskelesi’nden Türk bayrakları, Fenerbahçe bayrakları ve Atatürk portresiyle donatılmış vapurla Atatürk'ün hayata gözlerini yumduğu Dolmabahçe Sarayı’na doğru hareket edildi. Saygı duruşunda bulunulan törende beyaz ve kırmızı karanfiller suya bırakıldı. İstiklal Marşı'nın ardından anı defterine duygu ve düşünceler yazıldı.  Yüksek Divan Kurulu Başkanı Şekip Mosturoğlu, törende yaptığı konuşmada, "Atatürk sevgisi katlanarak artıyor. Bugünün erken saatlerinde bu kadar insan bir araya geldik. Saygı duruşunu da binler yaptı. Ulusumuzun Önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle, özlemle, saygıyla andık. Umuyorum ve diliyorum ki Onun açtığı yolda, gösterdiği ufukta ilke ve inkılaplarına bağlı olarak hiç durmadan yürüyecek bir nesil yetişiyor. Atatürk’ün gerçek dehası, ilke ve inkılaplarının önemi gün geçtikçe daha iyi kavranıyor. Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına sadık olduğumuz, bağlı kaldığımız sürece Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır. Bundan hiç şüphemiz yok" ifadelerini kullandı.  Kulüp başkan vekili Erol Bilecik, yaptığı açıklamada, "Atamızla vedalaşalı 86 yıl geride kaldı. 86 yıldır tüm Türk milleti ve özellikle Fenerbahçeliler bu hassasiyeti, bu özlemi yüksek bir şekilde ama Dolmabahçe’ye giderek ama kalplerinde hissederek ya da bulundukları noktalarda gözyaşlarını tutamayarak sürekli dile getiriyorlar. Onun tüm bu anılarını, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak Türk milleti için yaptıklarına büyük bir gururla tekrar tanık olarak içimizde hissediyoruz ve tüm dünyayla paylaşıyoruz. Atamızın ruhu şad olsun" diye konuştu.  Genel sekreter Burak Çağlan Kızılhan ise törenin Fenerbahçe Kulübü için geleneksel hale geldiğini vurgulayarak "Başkan vekilimiz, yönetim kurulu üyelerimiz, sporcularımız, kongre üyelerimiz, taraftarlarımız... Hep beraber Atamızın yanına gidiyoruz. Bir 10 Kasım daha geldi. Atamızı özlemle, saygıyla anıyoruz. Bu organizasyonun sonsuza kadar devam etmesini gönülden diliyorum. Bizler var olduğumuz müddetçe Atamızın bize emaneti Cumhuriyetimizi sonsuza dek yaşatacağız" şeklinde konuştu.  

‘Atatürk kalbimizde Atatürk'ü seviyorum’ Haber

‘Atatürk kalbimizde Atatürk'ü seviyorum’

Sarayın Harem bölümündeki 71 numaralı odada düzenlenen anma töreni, Cumhurbaşkanlığı çelenginin sunulmasının ardından İstanbul Valiliği, Türk Silahlı Kuvvetleri ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adına Atatürk'ün hayata gözlerini yumduğu yatağın üzerine çiçek buketlerinin bırakılmasıyla başladı.  Saygı duruşundan sonara İstiklal Marşı okundu  Büyük Önder Atatürk'ün ebediyete intikal ettiği saat 09.05'te sirenlerin çalmasıyla saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu.  Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de yaşamını yitirdiği Türk bayrağı örtülü yatağının iki yanında, iki polis memuru saygı nöbeti tuttu.  Saat 07.00'de açılan Dolmabahçe Sarayı'na gelmek isteyenler, Beşiktaş'tan Dolmabahçe'ye yürüdü. Atatürk'ün odasını ziyaret etmek isteyen vatandaşlar, sarayın önünde yağmurlu havaya rağmen uzun kuyruklar oluşturdu.  Vatandaşlar, Atatürk'ün Türk bayrağı serili yatağına ve çevresine karanfiller bıraktı. Kimi ziyaretçiler gözyaşlarını tutamazken, kimisi dualar okudu. Çocuklar da Atatürk'e olan sevgilerini dile getirdi. Odadaki tören, dışarıya kurulan ekranlardan da izlenebildi.  Ailesiyle Dolmabahçe Sarayını ziyarete gelen vatandaşlardan Yusuf Pınar, Atatürk'ün izinde olduğunu, çocuğunu da onun sevgisiyle yaşatmak istediğini söyledi.  Pınar, "Çocuğuma Atatürk sevgisini bu yaşından itibaren hissettirmeye çalışıyoruz ki büyüdüğünde vatanımıza, milletimize hayırlı bir evlat olsun. Çok duygusal bir gündeyiz." dedi. Oğlu Uras Pınar ise "Atatürk kalbimizde, Atatürk'ü seviyorum" ifadesini kullandı.  Ziyarete annesiyle gelen 6 yaşındaki Elif Şen, Atatürk'ün ölüm günü olduğu için üzgün olduğunu ancak onun odasını göreceği için mutlu olduğunu dile getirdi.  Annesi Gizem Şen de kızıyla buraya ilk kez geldiği için çok duygusal anlar yaşadığını söyledi.  Zeynep Gündüz, torunuyla Tokat'tan Dolmabahçe Sarayı'nı ziyarete geldiğini belirtti.  11 yaşındaki torunu Utku Gündüz, "Dedem ve babaannemle geldim. Mustafa Kemal olmasaydı biz de burada olmazdık. Ona çok teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.  Anne ve babasıyla ziyarete gelen 9 yaşındaki Toprak Oba, herkese burayı ziyaret etmesini önerdi.  Anne Kezban Oba, gurur ve üzüntüyü bir arada yaşadıklarını vurguladı.  Baba Suat Oba ise bu yağmurlu havada ailesiyle Atatürk'ü anmaya geldiğini belirterek, "Bu kadar yıl geçmesine rağmen içimizde sevgisi her geçen gün artarak ilerliyor. Atatürk gibi bir insanı bugün biz yatarak anamazdık" dedi.  Üniversite öğrencisi Talha Arslan da gururlu ve tarif edemeyeceği duygular içerisinde olduğunu ifade etti.  

SAAT 9’U 5 GEÇE HAYAT DURDU Haber

SAAT 9’U 5 GEÇE HAYAT DURDU

Tüm ülkede olduğu gibi, İstanbul'un dört bir yanında vatandaşlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 86. yılında saat 09.05'te saygı duruşunda bulundu.  Sürücüler de kornaya basarak sirenlere eşlik etti  Kentin en işlek caddeleri, köprü ve meydanlarında hayat, Ata'ya duyulan saygı dolayısıyla 1 dakikalığına durdu.  Atatürk'ün hayata gözlerini yumduğu 09.05'te sirenlerin çalmasıyla İstanbul'un cadde ve sokaklarında vatandaşlar saygı duruşunda bulundu. Sürücüler araçlarından inerek saygı duruşuna katıldı. Bazı sürücüler de kornaya basarak sirenlere eşlik etti.  15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nün Anadolu Yakası girişinde de çok sayıda polisin katılımıyla anma gerçekleştirildi.  Avrupa Yakası'na doğru akan trafik güvenlik amacıyla durdurulurken, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü koordinesinde, özel harekat, çevik kuvvet, polis arama kurtarma, asayiş, trafik denetleme ve önleyici hizmetler şube müdürlüğünden personelin katılımıyla saat 09.05'te saygı duruşuna geçildi.  O sırada köprüden geçen vatandaşlar da araçlarını durdurarak saygı duruşuna katıldı.  Haliç Köprüsü'nde sürücüler hem Topkapı hem de Şişli istikametinde araçlarını durdurarak saygı duruşuna geçti. Halıcıoğlu Metrobüs Durağı'nda da vatandaşlar üst geçitte saygı duruşunda bulundu.  D-100 kara yolunun Beylikdüzü ve Cevizlibağ mevkilerinde de saat 09.05'te araçlarından inen bazı sürücüler 1 dakika boyunca saygı duruşunda bekledi. Üst geçidi kullanan bazı yayaların da saygı duruşuna geçtiği görüldü.  Beykoz'da ise Derinlere Saygı Dalışı Grubu, Marmara Denizi'ne girerek deniz üzerinde Türk bayrağı ve Atatürk posteri açtı. Teknelerin ve yelkenlilerin de Türk bayraklarıyla eşlik ettiği grup, saat 09.05'te Ata'ya saygı dalışı gerçekleştirdi.  

Büyük Önder Atatürk Türk  Cumhuriyetlerinde anıldı Haber

Büyük Önder Atatürk Türk Cumhuriyetlerinde anıldı

Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de törenle anıldı. Atatürk Anıtı önünde düzenlenen törene Türkiye'nin Bakü Büyükelçisi Cahit Bağcı, Askeri Ataşe Tuğgeneral Gaffar Gören, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) Bakü Temsilcisi Ufuk Turganer, Büyükelçilik çalışanları, Türk kurumlarının temsilcileri ve Türk eğitim kurumlarının öğrencileri katıldı. Saat 09.05'teki saygı duruşunun ardından anıtın yakınında bulunan Büyükelçilik'teki Türk bayrağı yarıya indirildi. Büyükelçi Bağcı, anıta çelenk bıraktı, törende İstiklal Marşı okundu.  Törende konuşan Bağcı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve ebediyete intikal etmiş tüm kahramanları, gazileri ve şehitleri rahmet ve şükranla andığını belirtti.  Kazakistan’ın başkenti Astana’da 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü vesilesiyle Atatürk anıtı önünde tören düzenlendi.  Türkiye’nin Astana Büyükelçiliği tarafından gerçekleştirilen törene Büyükelçi Mustafa Kapucu ve eşi, Büyükelçilik görevlileri, Kazakistan’daki Türk kurumlarının temsilcileri, Türk vatandaşları ile davetliler katıldı.  Saat 09.05’te bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan törende İstiklal Marşı ile Kazakistan Milli Marşı okundu, Büyükelçi Kapucu, Atatürk anıtına çelenk bıraktı.  Kapucu, törende yaptığı konuşmada, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Türk devriminin önderi olduğunu belirterek, "57 yıllık ömrüne 11 savaş sığdıran Atatürk, askeri dehasının yanı sıra devlet kurucusu, kurtarıcı, devrim önderi, devlet adamı ve usta diplomat özelliklerinin hepsine birden sahiptir" dedi.  Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikalinin 86. yılında Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te düzenlenen törenle anıldı.  Türkiye'nin Taşkent Büyükelçiliği'nde düzenlenen anma töreninde yerel saatle 09.05'teki saygı duruşunun ardından Büyükelçilik'teki Türk bayrağı yarıya indirildi, ardından İstiklal Marşı okundu.  Büyükelçilik çalışanlarının yanı sıra ülkede faaliyet gösteren Türk kurumlarının yetkililerinin de katıldığı törende konuşan Büyükelçi Olgan Bekar, ata yurdu ve kardeş ülke Özbekistan’da Büyük Önder Atatürk'ü anmak için bir araya geldiklerini kaydederek, "Onun büyüklüğünü her geçen gün daha iyi anlıyoruz" dedi.  

Büyük Önder'in adını taşıyan köşke yerli ve yabancı ziyaretçi ilgisi Haber

Büyük Önder'in adını taşıyan köşke yerli ve yabancı ziyaretçi ilgisi

Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde ve özel müze statüsünde olan köşk, Eylül 2022'de başlayan, binanın mimari ve sanatsal özellikleri açısından titizlikle yürütülen çalışmaların bir yılda tamamlanmasının ardından Cumhuriyetin 100. yılında 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuyla yeniden ziyaretçilerine kapılarını açtı. Yaz aylarında haftanın 7 günü saat 09.00-19.00 saatleri arasında, kış döneminde ise saat 09.00 ila 17.00'de açık olan köşkün birinci katında misafir odası, yemek odası, mutfak, kiler, vasiyet odası ve veranda bulunuyor. İkinci katta bekleme odası, toplantı salonu, çalışma odası, yatak odası, dinlenme odası, banyo ve tuvalet, üçüncü katında ise kütüphane ve hizmetli odası yer alan köşk, Trabzon Büyükşehir Belediyesinin himayesinde bulunuyor.  Köşkte yer alan "Vasiyet Odası" isimli bölümde Atatürk'ün mal varlığını armağan etmesine ilişkin, "Mal ve mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime vermekle ferahlık duyuyorum. İnsanın serveti, kendi manevi kişiliğinde. Ben büyük milletime, daha neler vermek istiyorum." sözünün yer aldığı bir tabela bulunuyor. Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, AA muhabirine, köşkün 29 Ekim 2023-27 Ekim 2024 döneminde 314 bin 850 yerli ve yabancı ziyaretçi ağırladığını söyledi. Atatürk'ün Trabzon'u üç kez ziyaret ettiğini anımsatan Genç, "Birinci ziyaretleri 15 Eylül 1924. 1930 ve 1937'de vasiyetini de yazdığı Atatürk Köşkü'nde Trabzonlu hemşerilerimizin, dedelerimizin, büyüklerimizin misafiri oldular. Bu vesileyle Atatürk Köşkü, şehrimizin çok önemli ziyaret alanlarından bir tanesi." dedi.  Genç, restorasyondan sonra yerli ve yabancı ziyaretçi sayısının arttığına dikkati çekerek, "2020'de Atatürk Köşkü'nü 79 bin 650, 2021'de 185 bin 610 kişi ziyaret etti. Restorasyondan sonra 29 Ekim 2023'de ziyarete açılan köşk, 314 bin 850 ziyaretçi ağırladı. Ciddi bir artış var, bu da bizi çok mutlu ediyor." ifadelerini kullandı. Cumhuriyet'in 101. yılında ziyaretçi yoğunluğu Arkadaşlarıyla İstanbul'dan kente gelen Tolga Altuntaş, Atatürk Köşkü'nü özelikle görmek istediklerini, ziyaretten dolayı çok mutlu olduklarını dile getirdi. Doğu Karabulut da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla Atatürk Köşkü'nü ziyaret etmek istediklerine işaret ederek, "Karadenizliyim ama köşke ilk defa geliyorum. Gezi turumuzun ilk yerlerinden birisiydi." dedi.  Genç, restorasyondan sonra yerli ve yabancı ziyaretçi sayısının arttığına dikkati çekerek, "2020'de Atatürk Köşkü'nü 79 bin 650, 2021'de 185 bin 610 kişi ziyaret etti. Restorasyondan sonra 29 Ekim 2023'de ziyarete açılan köşk, 314 bin 850 ziyaretçi ağırladı. Ciddi bir artış var, bu da bizi çok mutlu ediyor." ifadelerini kullandı. Cumhuriyet'in 101. yılında ziyaretçi yoğunluğu Arkadaşlarıyla İstanbul'dan kente gelen Tolga Altuntaş, Atatürk Köşkü'nü özelikle görmek istediklerini, ziyaretten dolayı çok mutlu olduklarını dile getirdi. Doğu Karabulut da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla Atatürk Köşkü'nü ziyaret etmek istediklerine işaret ederek, "Karadenizliyim ama köşke ilk defa geliyorum. Gezi turumuzun ilk yerlerinden birisiydi." dedi.  Karabulut, köşkte yer alan vasiyet odasının kendisini çok etkilediğini belirterek, "Misafirhaneleri, yattığı yatağı gördük. İnsan duygulanıyor, keşke 'o dönemde yaşasaydık' diyor. O dönemin insanları çok şanslı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün kendisine hayranız. Bize okullarda öğretildiği kadar tanıyoruz, keşke gerçek hayatta tanımış olsaydık." diye konuştu. Ankara'da yaşayan ve ziyaret için köşke gelen Berk Ülküeri de köşkün restorasyondan sonra daha güzel olduğuna değinerek, "Atatürk ile bu anıları, sanki bizimle yaşıyormuş gibi hissettik." ifadesini kullandı.

Mustafa Kemal Atatürk'ün Haber

Mustafa Kemal Atatürk'ün "En büyük eserim" dediği Türkiye Cumhuriyeti 101. yılını kutluyor

Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkmasıyla yakılan bağımsızlık meşalesi, Türk milletinin verdiği büyük mücadele sayesinde halen yanmaya devam ediyor. Yeni Türk devletinin varlığı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile tescillendi. İkinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplanmasından 2 ay sonra 13 Ekim 1923'te Ankara, Türkiye'nin hükümet merkezi oldu. Artık mevcut rejimin isminin de bütün açıklığı ile konulması, yeni devletin başkanının seçilmesi gerekiyordu. O güne kadar devlet başkanlığı görevini, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa yürüttü. Diğer taraftan bazı yabancı ülkeler de Lozan Antlaşması'nın onayı için Türkiye'deki yeni devlet rejiminin daha açık şekilde belirlenmesini istiyordu. 27 Ekim 1923'te İcra Vekilleri Heyetinin istifası ve Meclisin güvenini kazanacak bir kabine listesinin oluşturulamaması da soruna acil bir çözüm gerektirdi. "Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz" Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim 1923 akşamına kadar hükümetin kurulamaması üzerine Çankaya Köşkü'nde arkadaşları için Latife Hanım'a bir sofra hazırlattı. İsmet Paşa, Ali Fuat Paşa, Halit Paşa, Kemalettin Sami Bey'in de yer aldığı akşam yemeğinde yaşananları Mustafa Kemal Paşa, Nutuk'ta şöyle anlattı: "Gece olmuştu... Çankaya'ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa'lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara'dan hareket ederken bunların Ankara'ya geldiklerini o günkü gazetede 'Bir Uğurlama ve Bir Karşılama' başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kazım Paşa'ya ve Fethi Bey'e de Çankaya'ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya'ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey'lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek sırasında: 'Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz' dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz. Efendiler, görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü, onların da aslında ve tabii olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Halbuki o sırada Ankara'da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan cumhuriyetin ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar." "Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır" Mustafa Kemal Paşa o gece İsmet Paşa ile 1921 Anayasası'nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını ülkenin bekası için hazırladı. "Türkiye devletinin hükümet şekli cumhuriyettir." hükmünün yer aldığı tasarı üzerinde TBMM'de yapılan konuşmalardan sonra saat 20.30'da oturuma katılan 158 üyenin tamamının oyuyla cumhuriyetin ilanı kabul edildi. Cumhuriyetin ilanı "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri ve alkışlarla karşılandı. Böylece yeni devletin yönetim biçimi bütün açıklığı ile ismini almış oldu. Cumhuriyetin ilanı ile "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir" ilkesi de artık devlet yönetiminde en belirgin şekliyle yerini buldu. Ardından cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Yapılan gizli oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal Paşa, TBMM tarafından yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Bunun üzerine kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa konuşmasını, "Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır." sözüyle bitirdi. Böylece devletin adı ve rejimiyle ilgili tartışmalara son verildi ve devlet başkanlığı konusu çözüme kavuştu. Hükümetin kurulma şekli yeniden düzenlendi. Buna göre, cumhurbaşkanı başbakanı atayacak, başbakan da bakanlarını seçip cumhurbaşkanının onayına sunacaktı. Bu uygulamayla, Meclis Hükümeti Sistemi yerine parlamenter rejime geçilmiş oldu. "Milli bayram" olarak kutlanmaya başlandı İlk hükümeti kurmakla İsmet İnönü görevlendirilirken, Fethi Okyar da TBMM Başkanlığı'na seçildi. Türk halkı, 29 Ekim gecesi ve 30 Ekim günü cumhuriyetin ilanını kutladı. 26 Ekim 1924'te yayımlanan kararname ile cumhuriyetin ilanının 101 pare top atışı ve düzenlenecek etkinliklerle kutlanmasına karar verildi. Karar doğrultusunda 29 Ekim 1924'teki etkinlikler, kutlamaların başlangıcı oldu. Hariciye Vekaleti, 2 Şubat 1925'te bir kanun teklifiyle 29 Ekim'in bayram olmasını önerdi. Teklif, Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelendi ve 18 Nisan'da karara bağlandı. TBMM'de teklifin 19 Nisan'da kabul edilmesiyle 29 Ekim, 1925 yılından itibaren "milli bayram" olarak kutlanmaya başlandı. Türkiye Cumhuriyeti, 2024 yılı itibarıyla 101. yaşını coşkuyla, inançla kutluyor.

İstanbul'un kurtuluşu törenlerle kutlandı Haber

İstanbul'un kurtuluşu törenlerle kutlandı

İstanbul'un işgali, Osmanlı Devleti'nin de içinde bulunduğu İttifak Devletleri'nin yenilgiyi kabul edip Birinci Dünya Savaşı'ndan çekilmesiyle başladı. Bunu fırsat bilen İtilaf Devletleri donanmaları, 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'na dayanarak 13 Kasım 1918'de Haydarpaşa önlerine demirleyip İstanbul'a girdi. Fiilen gerçekleşen işgal, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nın işaret fişeğinin yakılmasının ardından İtilaf Devletleri'nin harekete geçmesiyle 16 Mart 1920'de resmi işgale dönüştü. Mustafa Kemal Paşa, Adana treninden inip Haydarpaşa rıhtımına ayak bastığında, düşman gemilerinin zafer bayrakları açmış şekilde toplarını sağa sola çevirerek, İstanbul Limanı'na girdiklerini, azınlıkların da sevinç çığlıklarıyla karşı sahilleri çınlattığını görünce, "Geldikleri gibi giderler!" demişti. İstanbul işgal altındayken, Kurtuluş Savaşı devam ediyordu. Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesinden sonra Fahrettin Paşa komutasındaki 5. Süvari Kolordusu, İtilaf Devletleri kontrolündeki tarafsız bölgeye doğru ilerlemeye başladı. Bunun üzerine müttefik kuvvetlerde bulunan Fransız ve İtalyan birlikleri geri çekildi. Çanakkale'de bulunan İngiliz birlikleri General Harington'un emriyle savunma pozisyonu aldı. İngiltere, Ankara Hükümeti ile anlaşma yolları aramaya başladı. Ankara Hükumeti, İstanbul ve Çanakkale boğazlarının denetimini istedi. İngiltere Başbakanı Lloyd George istekleri geri çevirirken, Türk birlikleri de Çanakkale Boğazı'na doğru ilerlemeye başladı. İzmir'in kurtuluşundan sonra Damat Ferit Paşa, 21 Eylül 1922'de ülkeden kaçtı. Refet Paşa, 19 Ekim'de TBMM Muhafız Grubu'ndan 100 kişilik bir kuvvetle Gülnihal Vapuru ile Mudanya'dan ayrılıp İstanbul'a geldi. Ardından "İstanbul Komutanı" sıfatıyla Selahattin Adil Paşa, 81. Alay ile İstanbul'a girdi. Refet Paşa ve Selahattin Adil Paşa'nın İstanbul'a gelmesine rağmen işgal sonlanmadı. Çünkü mütarekeye göre işgal kuvvetleri barış antlaşması imzalanmasından hemen sonra İstanbul'u boşaltacaktı. 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşması'ndan sonra, 23 Ağustos 1923'ten itibaren İtilaf kuvvetleri İstanbul'dan ayrılmaya başladı. Son İtilaf birliği, 4 Ekim 1923'te Dolmabahçe Sarayı önünde düzenlenen törenle Türk bayrağını selamlayarak şehri terk etti. Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu ise 6 Ekim 1923'te İstanbul'a girdi ve 4 yıl 10 ay 23 gün süren işgal resmen sonlandı. "İşgal devletleri açısından İstanbul'un işgal edilmesi, Türklerin siyasi varlığına meydan okumadır" Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasip Saygılı, AA muhabirine, işgal döneminde yaşananlar ve İstanbul'un yeniden Türk hakimiyetine girmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul'un işgal edilmesinin çeşitli nedenleri olduğunu belirten Saygılı, bunların en başında, buranın devletin siyasi merkezi olması, daha önemlisi moral motivasyon olarak tarihi ve kültürel mirasının bulunduğu bir yer olması olduğunu kaydetti. Saygılı, kentin işgal altında tutulmasının, Türklere bu savaşta mağlup oldukları izlenimi vermek için gerçekleştirildiğini belirtti. İşgal devletlerinin, "Şark meselesi çözüldü", "Türklerin siyasi varlığı artık eriyip yok olacak" imajı vermek için şehri cebren işgal ettiklerini dile getiren Saygılı, "İşgal devletleri açısından İstanbul'un işgal edilmesi, Türklerin siyasi varlığına meydan okuma, artık ortadan kalkacağını söyleme anlamına gelir. Bunun için önce fiilen işgal edilmiş, daha sonra da resmen bir buçuk yıl sonra tekrar resmi olarak işgal edilmiştir." diye konuştu. İstanbul'un işgalinin Türklerin zihninde derin bir travma yarattığını vurgulayan Saygılı, bir kısım gayrimüslim vatandaşların da işgalcilerle iş birliği yapması sonucunda, ağır hakaret ve örselenmelere maruz kalındığını anlattı. Saygılı, İstanbul'un işgal günlerinin Türk tarihinin acı bir safhası olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Ancak şunu da söyleyelim. İstanbul'daki işgal güçlerinin Müslüman Türk halkına karşı göstermiş olduğu kaba muamele, Türk askerine tramvayda, vapurda, şehrin çeşitli bölgelerinde hakaret etmeleri, diğer taraftan da Anadolu'da başlamış olan Milli Mücadele'nin devamı için bir motivasyon sağlamıştır. Denebilir ki, tarih tabii ki spekülasyona müsait bir alan değil. İşgal güçleri nezahetle davranabilselerdi, bu ne kadar mümkün olabilir? Yani Türklerin milli varlığına, manevi değerlerine, şereflerine yönelik daha ölçülü davranmış olsalardı, Milli Mücadele'nin süratle, enerjik bir şekilde kendini ortaya koyması daha yavaş olabilirdi. O dönemin asker anılarına baktığımızda, İstanbul'da ve yurdun diğer kesimlerinde de aynı şekilde, işgal güçlerinin Türk varlığını, Türklerin izzetini hedefleyen tahkirlerinin milli hareketi kışkırttığı konusunda hemfikir olduklarını söyleyebiliriz." "Ordumuzun başındaki komutanlar Ayasofya'ya giderek bu mutlu günün sevincini, şükrünü ifade etmişlerdir" Prof. Dr. Saygılı, Türk Milli Hareketi'nin lideri olan Mustafa Kemal Paşa'nın, İstanbul'un işgalinden hemen sonra, görevde olduğu birlik dağıtıldığı için İstanbul'a döndüğünü, 6 ay boyunca İstanbul'da yapılabilecekler konusunda müzakere ve incelemelerde bulunduğunu aktardı. Mustafa Kemal Paşa'nın politik olarak müzakerelerle, siyaset yoluyla herhangi bir şeyin yapılma imkanını görmediğine işaret eden Saygılı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'da olacak şekilde sahada görevlendirilmesine yönelik girişimlerde bulunmuş ve bundan sonuç almıştır. Bu işgalin asla kabul edilemeyecek olduğunu açık ve net bir şekilde her vesileyle söylemiştir. Yani 16 Mart'ta İstanbul işgal edildiğinde Mustafa Kemal Paşa'nın İslam alemine beyannamesi var. Bu beyannamede Türk varlığının, Müslümanlığın sembollerinin ayaklar altına alındığını, İngilizlerin milli varlığımızı, dini hissiyatımızı mahvetmek hedefli olduğunu İslam alemine beyanda buyurulmuştur. Bugün dahi okunduğunda insana heyecan veren, duygusal bakımdan çok önemli ifadelerin dile getirildiği bir metindir. Ha keza meclis açılır açılmaz da yine İslam alemine bir başka beyannamesi var. Bu da İstanbul'un işgalinin Mustafa Kemal açısından, Milli Hareket açısından asla hoş görülmeyecek, kabul edilmeyecek, taviz verilmeyecek bir konu olduğunun alametleridir." İşgalin sona ermesinin, Anadolu'da sahada işgal güçlerinin hesabına çalışan Yunan ordularının mağlup edilmesi sonucunda mümkün olduğunun altını çizen Saygılı, bunun Büyük Taarruz'dan bir yıl sonra olmasının nedenin ise Lozan müzakerelerinin devam etmesi olduğunu söyledi. Lozan Antlaşması imzalandıktan sonra işgal güçlerinin İstanbul'dan tahliye edildiğini anlatan Saygılı, "Ordularımız İstanbul'a büyük sevinç kutlamalarıyla, heyecanla girmişlerdir. Ordumuzun başındaki subaylar, komutanlar Ayasofya Camisi'ne giderek bu mutlu günün sevincini, şükrünü ifade etmişlerdir." şeklinde konuştu. Prof. Dr. Saygılı, İstanbul'un fethinin çok önemli bir olay olduğunu, ancak 20. Yüzyıl açısından bakıldığında şehrin işgal güçlerinden temizlenerek Türk hakimiyetine girmesinin hafife alınmaması gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı: "Düşman zaten çekilip gitmişti, Yunanlılar zaten çekilecekti.' gibi sözler ölçüsüzdür. Bunları dediğiniz zaman şehitlere, vücut azalarını kaybeden gazilere, fedakarlık yapan insanlara hakaret etmiş oluruz. İstanbul'un kurtarılması da büyük bir fedakarlık sonucudur. Siyasi varlığımızın uluslararası alanda tescil edilmesi İstanbul'u tekrar Türk yurdu yapmıştır."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.