Turp ile, şalgam ile devlet yönetilmez

CHP Grup Toplantısında konuşan Genel Başkan Özgür Özel “Abdullah amca dedi ki, ‘Turp ile, şalgam ile devlet idare edilmez. Adalet ile, hukuk ile idare edilir.’ Buradan Abdullah amcaya söz olsun, organik tarım yapanlar gibi organik sloganı bulan, yüreğinde hisseden, o sloganı buram buram toprak kokan Abdullah amcaya söz olsun, bu düzen değişecek; turpla şalgamla değil, adaletle yönetenler bu devletin başına gelecek” dedi.

Haber Giriş Tarihi: 22.04.2025 15:45
Haber Güncellenme Tarihi: 22.04.2025 15:45
Haberyazilimi.com

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında konuştu.

Özel, şunları kaydetti: 9 Ekim günü karar verdiler darbe yapmaya. İstanbul’a yolladılar darbenin adalet ayağını güya bir adalet sarayına. Orada yargı eliyle her şeyi dizayn etsin diye. Onlar bir sonraki Cumhurbaşkanı’na, cumhurbaşkanı adayımıza kumpas kurmaya; onu, arkadaşlarımızı itibarsızlaştırmaya uğraşırken biz de günbegün itiraz ediyoruz. Bu kürsüden, operasyondan 3 hafta önce darbe mekaniğinin adım adım ilerlediğini, bunun darbe girişimi olduğunu ifade etmiştim. Bu darbeye direndik, darbenin başına ‘cunta’ dedik ve birçok tanımlama yaptık. Buna karşı onlar da kendilerince geçmişte darbelerin mağdurlarıyken, geçmişin mazlumlarıyken şimdi zalim oldukları için, bir darbenin başında oldukları, tertipçisi oldukları için, gücü milletten almak yerine milletten korktukları için kendilerini savunmaya çalıştılar. Bazen daha büyük tehditlerle, bazen bir adım geri atarak, bazen başkalarına saldırtarak, bazen bir kelime eksik konuşup sanki makulmüş gibi davranarak ama bu darbedeki heveslerinden vazgeçmediler şu ana kadar.

‘Gerçek gücün milllette olduğunu bütün dünyaya göstereceğiz’

Bütün süreçte dünya kadar tanımlamalar, söz söylendi ama hiçbir söz Abdullah amcanın sözü kadar güçlü değildi. Bütün süreci özetledi. Abdullah amca dedi ki, ‘Turp ile, şalgam ile devlet idare edilmez. Adalet ile, hukuk ile idare edilir.’ Buradan Abdullah amcaya söz olsun, organik tarım yapanlar gibi organik sloganı bulan, yüreğinde hisseden, o sloganı buram buram toprak kokan Abdullah amcaya söz olsun, bu düzen değişecek; turpla şalgamla değil, adaletle yönetenler bu devletin başına gelecek.

Yarın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Biraz önce özel oturumda Türkiye’nin dört bir yanından gelen çocuklara selam verdik. Onların coşkusunu, gözlerinin içindeki parıltıyı gördük. Meclis’e gelen çocuklarımızın şahsında tüm çocuklarımızın bayramını kutluyorum. Ancak maalesef ülkemizde çocukların ağır sorunları var. Söylemek bile ağır, ya bir ülkede çocuğun ağır sorunu olur mu? Maalesef var. Her 4 çocuktan biri öğün atlamak zorunda kalıyor evde. Her 3 çocuktan bir tanesi okula gidiyor ve hiçbir şey yemeden evine dönüyor çünkü elinde beslenme çantası ya da cebinde kantinden bir simit alacak parası olmadığı için. Güvencesiz çalıştırılanların yanında çocuk yaşta çalıştırılanlar var. Nitelikli eğitimden mahrum bırakılan bir nesil, babasının annesinin ekonomik durumundan dolayı hayata kapatamayacakları kadar geriden başlayan çocuklarımız var. Ne yazık ki koruyamadığımız çocuklarımız var. Geçen sene bugün 23 Nisan’ın öncesinde yüreğinde bayram heyecanı olan Narin, Matia Ahmet ve daha iki yaşında olan, annesinin bayram günü güzelce giydireceği Sıla bebek yaşıyordu. Bu rejim, bu ülke 2024-2025 yılları arasında, Meclis’in 105'inci yılında, cumhuriyetin 102'nci yılında Narin’i, Sıla’yı, Ahmet’i koruyamadı. Bu meselenin üstüne bir siyasi partinin ittifak ortağının siyasi uzantıları rahatsız olacak diye küçücük Narin cinayetinin üzerine tam anlamıyla gidilemedi. Hepimizin gözü önünde kaykay kıyafeti almaya giden 14 yaşında Ahmet Minguzzi hunharca katledildi. Hala mezarına saldıranlar, annesini tehdit edenler, ailesiyle görüşen gazetecileri tehdit edenler var. Ellerinde güvercin resimleriyle, o güvercinlerin bacaklarına sardıkları uyuşturucuyu yolladıkları yerlerle ‘Biz güçlüyüz’ diyenler var. Bir yandan bu memlekette adalet arayan milyonlar, bir yandan adaletsizlikten dolayı evinden çıkamayan, karanlık odada ışığını açamayan anne-babalar var. Bu yüzden bu Meclis’in kuruluşunun 105'inci yılında and olsun ki bu memlekete hem siyaseten hem de her bir bebek için, evlat için, ana-baba için güvenliği, hukuk devletini, adaleti hakim kılacağız; çocuklarımızın karnını da doyuracağız, onları koruyacağız, bundan sonra kimsenin evladını bu memlekette sahipsiz bırakmayacağız.

Bugün konuşmayı hazırlarken tutanaklara döndük çünkü biz bugün milli iradeyi koruyoruz, savunuyoruz çünkü milli irade saldırı altında. Meclis’in duvarında ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ yazıyor. Şükürler olsun ki o millet egemenliğine 81 ilde, 973 ilçede sahip çıkıyor. İşte o yüzden Yozgat’taki 10 binler birilerini inanılmaz rahatsız ediyor ama bir yandan da biz bu cesareti nereden alıyoruz diye baktığımızda, bu Meclis’in 24 Nisan 1920 kapalı oturum tutanaklarında Mustafa Kemal’in söylediği söze bakalım gizli tutanakta bir şey diyordu Gazi dedik. ‘Millet, müdrik ve kuvvetlidir’ diyor. ‘Milletin amil-i hakiki olduğunu ispat etmek lazımdır.’ Yani gerçek gücün millette olduğunu ispat etmek, kendine de göstermek, dosta düşmana göstermek lazımdır diyor. Çok kıymetli bir söz ama esas işin özü nerede biliyor musunuz? Bu konuşmayı 23 Nisan günü yapmıyor, 24 Nisan günü yapıyor. 24 Nisan günü, saatler süren ‘Biz buraya niye geldik’ diye anlattığı konuşmayı 23 Nisan günü açılış konuşmasından sonra Sinop Mebusu çıkıp da konuşmaya başlamıyor, itiraz ediyor, ‘Mazbata tetkiki yapmamız lazım. Biz buraya çağırdık. Seçim yapılabilen yerde yapıldı, İstanbul’daki Meclis’in üyeleri doğal üye sayıldı. Bu gelenler geldi de bunlar gerçekten milletvekili mi, mazbatalarını gördük mü, tetkik ettik mi? Ya araya hain girdiyse? Ya bunlar milletin temsilcileri değilse?’ Dört kişilik komisyon kuruluyor, kendisi de o komisyona giriliyor. Sabah kadar mazbatalar tetkik ediliyor. Uygun olmayan birkaçının da peşine düşülüyor ama Meclis ertesi gün açılıyor ve şimdi içi rahat. ‘Buraya bunları milletin kendisi yolladı’ diyor. Yani şekli bir mesele, ‘Ben topladım buraya yeteri kadar kişiyi. Açarım seçtirtirim kendimi başkan, konuşurum. Artık var bende bir unvan’ın peşinde değil. Milletin gerçek güç olduğunun kendi de farkında herkes de farkına varsın istiyor. O sırada 1 saatin önemi varken 1 gün mazbataları tetkik etmenin milletin gerçek temsilcileriyle birlikte yol yürümenin idrakinde olan Gazi Mustafa Kemal’den aldığımız güçle, aynı azimle Samsun’da, Maltepe’de, Yozgat’ta, Sarçhane’de ne yaptıysak; yarın Mersin’de, Konya’da, Van’da ama korkmadan, yılmadan gerçek gücün milllette olduğunu, milletten aldığımız güçle bütün dünyaya göstereceğiz.